Kenan Kırkaya
Panzer denilen soğuk demir yığınını, ne işe yaradığını, ne amaçla Kürt illerine konuşlandırıldıklarını öğrendiğimde daha çocuktum. HADEP’in 1994 yılında Malazgirt’te yaptığı bir seçim gezisinde konvoya zafer işareti yaptığımız için konvoyu takip eden ve üzerimize sürülen panzerin altında kalmaktan şans eseri kurtulmuş, daha sonra o hınçla panzerin içine alınarak “devletin gücü” bize gösterilmişti. Bütün o yıllar boyunca sokak ortasında son sürat dolaşan ve gezici işkence merkezine dönüştürülen; kaldırımda oturmuş, çay içen, sohbet eden insanların üzerine sürülen halleriyle hatırlıyorum ZIRHLI araç denilen o yürüyen ölüm kulelerini.
Yaşadığımız ve anlattığımız hiçbir şey geçmişte kalmadı, hiçbirinin mazi olmasına izin verilmiyor, hiçbiri hikaye değil. Bugün hepsi birer hakikat olarak yaşanmaya devam ediyor. Zırhlı araçların ne olduğunu öğrenen çocukların bir kısmı bizim kadar şanslı olmadı maalesef. Van İpekyolu’nda 24 Temmuz 2016 tarihinde polis panzerinin altında ezilerek katledilen Taha Kılıç henüz 4 yaşındaydı. Muhtemelen gördüğü ilk panzer, Azraili oldu. “Hayat Güzeldir” filmindeki Yahudi çocuk gibi yaşananları oyun olarak algılayacak kadar yaşamasına bile izin verilmedi. Şırnak’ın İdil ilçesinde 17 Aralık 2017 zırhlı aracın katlettiği Umut Özalp de 4 yaşındaydı; yani Taha ile aynı yaştaydı. Herhangi bir Kürt ilinde yaşıyorsanız, zırhlı araçlarla öldürülmeniz için sokakta olmanıza da gerek yok. Şırnak’ta yaşayan 6 yaşındaki Furkan ile 7 yaşındaki Muhammed Yıldırım kardeşler 4 Mayıs 2017 tarihinde evlerinin içine giren zırhlı araç tarafından katledildiler.
Diyarbakır Lice’de 85 yaşındaki Pakize Hazar, Dersim’de 92 yaşındaki Ali Sezer, Bitlis’te 55 yaşındaki Gülten Yaraşlı, Siirt’te 7 yaşındaki Felek Batur, Batman’da 33 yaşındaki Kerem Aslan, Erzurum’da 9 yaşındaki Yusuf Yılan, Hakkari’de 11 yaşındaki Maziye Aslan ve daha onlarca şehirde onlarca kişi, Taha ile Muhammed ve Furkan kardeşlerle aynı akıbeti yaşadı. Zırhlı araçlarla ezildiler, katledildiler. Bütün bu isimlere ne yazık ki en son 23 yaşındaki Abdulgaffar Dayan eklendi.
Kimi verilere göre 2008-2022 Ocak tarihleri arasında zırhlı araçların karıştığı 93’ü Kürdistan’da olmak üzere 95 olay yaşandı. Bu olaylarda 21’i çocuk olmak üzere 56 kişi hayatını kaybetti, en az 23’ü çocuk 141 kişi de yaralandı. Bunların tamamına kaza denildi, bu ölümlü olayların neredeyse tamamı takipsizlikle sonuçlandı, sorumluları aklandı, cezasız bırakıldı. Tıpkı 34 Kürdün savaş uçaklarıyla katledildiği Roboski Katliamı’nda olduğu gibi.
Liste uzun. Bu coğrafyada başına çocukların isimlerini alarak öldürülenlerin çetelesini tutmak büyük bir acı, kahredici bir uğraş ama maalesef bir o kadar olağan. Zırhlı araçların karıştığı bu kadar yoğun ve yaygın ölüm kanıksandı, sıradanlaştırıldı. Neredeyse bunların haber değeri bile görülmüyor. Kürt çocuklarının her gün bir bir cezaevlerinde, sokakta, evlerinin içinde öldürülmesinin, ölülerine reva görülen hakaretlerin Türkiye’de sıradan herhangi bir olay kadar gündem olmaması hayatlarımıza biçilen değersizliğin göstergesidir. Hadi diyelim iktidar ve ondan nemalanan avanesi bu ölümlerin sorumlusu olduğu için üstünü örtüyor, görmek istemiyor, zaten Kürde bunu reva gördüğü için önemsemiyor. Peki ya iktidarın Türkiye’ye dayattığı yaşamdan rahatsız olanlar, “demokrasi, özgürlük” talebinde bulunan diğer kesimler?
Acaba neden Kürdün sokak ortasında öldürülmesi, bütün saldırılara destek veren bir gazetecinin tutuklanması kadar haber değeri taşımıyor? Ne diyordu Türkiye’nin sürüklendiği uçurumu, yaşadığı felaketleri bugün daha net ifade eden Yılmaz Özdil gibi Kemalist kesimin önemli kimi isimleri? “…insan hakları, budur. Herhangi bir kişiye hukuksuzluk yapılırsa, silsile halinde sirayet eder, o toplumda o hukuksuzluktan nasibi almayacak bir kişi bile kalmaz. O hukuksuzluğa uğrayan kişi sana çoook uzakmış gibi görünebilir ama, ‘sonsuz düşüş’le sıra illa ki sana da gelir.”
Sonsuz düşüşün başladığı yer panzerin namlusunun Kürde çevrildiği, sokaklarında ölüm kustuğu yerdir. Sonsuz düşüş, sonsuz çürüme, sonsuz ahlaksızlık, sonsuz riyakarlık sadece kendisine demokrat kesilenlerin yaşadığımız bu acılara kulaklarını tıkamasıdır, hatta kendi uğradığı haksızlıklara ağlarken Kürdün uğradığı haksızlığa ve zulme alkış tutmasıdır. Sonsuz düşüşü sizin bu riyakarlığınız, en az iktidar kadar iliklerinize işlemiş olan Kürt düşmanlığınız başlattı. Bu hastalıktan kurtulmadığınız sürece de bu düşüşten de kurtulamayacaksınız. Kürde yaşatılan ne varsa günün birinde mutlaka size dönecek. Rahatsız olduğunuz bütün haksızlıkları ancak sonsuz düşüşünün başladığı yerde Kürt mahallesinde durdurabilirsiniz!