Kürdün zulümle imtihanı nihayet bulmuyor bir türlü. Baskının, zulmün, işkencenin, sömürünün, aşağılanmanın, yok sayılmanın bin bir türlü haline maruz kalıyor. Gök kubbe altında muhatabı olmadığı zulüm çeşidi kalmış mıdır acep. Kürde zulmedenin, Kürdün direnişinden gayrı bu zulme bir itirazın, bir hukuki müdahalenin, bir adalet tesisinin vuku bulduğu görülmüş müdür? Öldürülen, terörist damgası vurulan, cenazesi teslim edilmeyen, bir gencin ailesine zimmet çıkarıldığı, para istendiği dünyanın başka bir bucağında rastlanmış bir insan davranışı mıdır? Kargo ile çöp poşeti ile bir gencin anne babasına teslim edilebildiği bir kara vicdanlılığa bırakalım gerçek hayatta hangi romanda, filmde rastlamak mümkün. Bu kadar planlı, detaylı, ölçülü biçili, sofistike bir kötülük hangi aklın karanlığında demlenmektedir? Gerçekten var mı denenmedik bir zulüm, yürütülmedik bir eziyet?
Yurdun başka bir diyarında yaşansa ufak tefek sıkıntılar, yaralanmalar, maddi kayıplarla atlatılacak bir olay Kürdün yurdunda, Kürdün civarında cereyan edince neden bir felakete, bir katliama dönüşüyor? Bunun sadece ihmalle, görevin yerine getirilmemesiyle, kazayla açıklanması mümkün müdür? Neden ihmaller sadece Kürdün yurdunda, civarında vuku buluyor bu sıklıkta ve bu boyutta? Kürdün felaketine, facia yaşamasına neden olan ihmallerin müsebbipleri neden yargı karşısına çıkarılmazlar, ceza almazlar, ufak tefek cezalar alsalar bile bu cezayı yatmazlar? Durum bu olunca “ihmal” diye tabir ettikleri şeyin aslında gizlenmiş planlı, taammüden bir kötülük, katliam, yıkım, cinayet olmadığını düşünmek için tek geçerli bir sebep var mıdır? Benzer bir felaket karşısında yaşanan infial, itiraz, sorgulama neden mağduru Kürt olunca vaka-ı adiyeden sayılır?
Kaç gündür Kürdün evi, toprağı, tarlası, hayvanı, kurdu, kuşu, ağacı cayır cayır yanıyorken, onca insan, onca hayvan yanarak can veriyorken neden bütün hayat Kürdün aklı ve vicdanından gayrısında bu kadar rahat, bu kadar bigane? Bigane kalmayanların Kürdün cayır cayır yanışına zil takıp oynamaları, sosyal medya hesabından güya hukukçu olan birinin en karanlık ruhlu ırkçının bile aklını, ruhunu bulandıracak sevinç naraları atması ve iğrenç ırkçılığın hukuk ve adalet sitemi tarafından görmezden gelinmesi bu ülkenin geldiği karanlığın son durağıdır. Kürde karşı yaratılan nefretin nasıl maya tuttuğunun, nasıl gelişip, büyüyüp yayıldığının ve normalleştiğinin en bariz göstergesidir.
Bu felaketin sorumluları da bildiğimiz nedenlerden ötürü bir hesap vermeyecekler. Daha yangınının başından itibaren zaten anız yakan cahil köylülerin sebep verdiği bir felaket olarak yetkili yetkisiz kişi ve mercilerce yapılan açıklamalarla zihinlere kodlandı bile bu. Bu felaketin müsebbibi olan elektrik dağıtım kurumu, kendi suçunu gizleyen, köylüleri suçlayan açıklamaları Kürt düşmanlığı ve menfaat azgınlığıyla çukurlaşmış ana akım medyada yayınlandı bile. Savcılığın ön soruşturma raporunun elektrik dağıtım kurumunun sorumluluğunu ortaya koyması, görgü tanıklarının bu yöndeki ifadelerine rağmen dağıtımcı firma, bu katliamın müsebbipliğinin hesabını vermeyecek. Bu katliamdan sorumlu tutulsa bile basit bir ihmal suçlaması dışında bir yargılama gelişmeyecek. Yahut gelişse bile sorumluluk sahada iş yapan bir emekçiye fatura edilecek. Elektrik dağıtım kurum ve firmaları, bir sömürge kurumu olarak yıllar yılıdır Kürdün üzerinde bir zulüm makinesi olarak iş görmektedir. Kestiği cezalarla, elektriği keserek köylülerin ürünlerini sulamasını engelleyip onları açlığa mahkum ederek, kızıl kıyamet yaz aylarında, insanların ilaçlarını, yiyeceklerini koydukları soğutucuları elektriksiz bırakarak, elektriksiz bırakmayı bir zulüm makinesi olarak kullanarak Kürtlere eziyet etmeye devam etmektedir. Elektrik nakil hatlarını yenilememesi, yönetmeliğe uygun malzeme kullanmaması, gerekli bakım ve onarımı yapmaması basit bir ihmal değil, bir yanı kâr amaçlı olmakla beraber Kürde karşı geliştirilen düşmanlığın, kıyım ve katliamcılığın planlanmış bir sonucudur. Elektrik dağıtım firmalarının sözüm ona ihmalleri şimdiye kadar yüzlerce irili ufaklı yangına, kazaya ve ölümlere; elektrik kesintileriyle çok sayıda içinde ölümlerin de olduğu mağduriyetlere yol açmış ve bunun hesabını vermemişlerdir. Bu kez altına imza attıkları bu büyük katliamın hesabının mutlaka sorulması gerekiyor. Ancak örgütlü bir hukuk mücadelesinin geliştirilmesi, bu katliamın üstünün örtülmesini engelleyebilir.