“Kürdün göçü gide gide düzelir” diye bir söz vardır Türkçede ama Kürtler de sık sık kullanır kendileri için. Aslında bu tür atasözü ve deyimlerin hemen hemen tamamı Osmanlılar tarafından Türkler için söylenmiştir. Osmanlı, bugün torunu olma söylemlerinin tersine Türkleri aşağılardı. Ancak İttihat ve Terakki öncesi, Jön Türkler döneminde Osmanlı aydınları, Türk olduklarını hatırladılar ve o sözleri bu kez Kürtlere uyarladılar. Bir çırpıda aklıma birkaç tanesi gelebilir hemen:
“Ağaçtan maşa olmaz, Kürtten paşa,
Kürtten evliya, koyma avluya,
Kürdün göçü gide gide düzelir,
Gâvura göre Kürt müslüman…”
Vaktiyle sanırım Mustafa Nihat Özön’ün Atasözleri ve Deyimler sözlüğüne bakmıştım bunlar için, hepsinde “Kürt” yerine “Türk” sözcüğü kullanılmıştı. Tabii bunun nedeni Kürtleri benimsediğinden ya da beğendiğinden değil, inkârdan gelmesindendi. Çünkü sözlüğünde de “Kürt” maddesinin karşısında, “ülkemizin doğu kesiminde bozuk bir Farsça konuşan bir topluluk” gibi şeyler yazmıştı. Kuruluşta her ne kadar Cumhuriyetin, “Türk ve Kürt milleti müttehidesinin” eseri olduğu söylendiyse de sonradan Kürt atılmış, mensubiyeti en büyük mutluluk kaynağı olarak gösterilen Türk milleti kalmıştı. Kürtlere de Türk varlığına armağan olmak dayatılmıştı. O nedenle Kürtlerin varlığını unutturmak için bu tür olumsuzluklar bile Kürtlere atfedilmedi. Yalnız şunu belirteyim ki çocukluğumda bizim oralarda “Gâvura göre Türk müslüman” denirdi çünkü Maraş yöresi Kürtleri, Kürtlükle Aleviliği, Türklükle Sünniliği eşanlamlı sayarlar.
Üç gün önce bir genç öldürüldü. Kürtçe müzik dinlediği için dendi, Ankara Valisi “hayır, öyle değil, ezan saatinde yüksek sesle müzik dinlendiği içindi” gibi bir açıklama yaptı. Daha sonra daha başka şeyler söylendi, kafalar karıştı. Ama sonuçta Kürt Barış, Türk Alperen tarafından katledildi. Ankara valisinin açıklaması ise özürü kabahatinden büyük bir laftı. Sanki ezan için öldürülmesi mazur görülecekmiş… Olayın hukuka intikal etmesi nedeniyle irdelemek istemem ancak bu kaçıncı olay, sayamıyoruz. Amerika’da bir siyahi genç polis tarafından boğazına basılarak katledildi, beyazıyla, siyahisiyle Amerikan halkı otuza yakın şehirde sokağa döküldü, ırkçılığı protesto etti. Her yer yakılıp yıkılmakta. Bugüne kadar sırf Kürt veya Alevi oldukları için öldürülen onca insan için iktidarıyla, muhalefetiyle kaç devlet ve siyaset adamı protestoyu bir yana bırakın, doğru düzgün bir kınama mesajı verdi? Madımak katliamında insanlar cayır cayır yakılırken dönemin Başbakanı, “vatandaşı polisle karşı karşıya getirmem” diyerek müdahale etmedi. Maraş’ta olanlar hala tüm canlılığıyla anılarda.
Kürdün göçüne dönecek olursak gide gide düzelecek umudundayız ama göç yolu çok engebeli. Binlerce yıllık süreç içinde tüm baskılara rağmen Baba Tahir Üryan’dan Mele Ahmedi Ceziri’leri, Ahmedi Xani’leri aşarak Cigerxun’lar, Mehmet Uzun’lar yetiştirmiş bir halkın inkârı elbette yalnız inkâr edilene değil, inkâr edene de hayır getirmez, son iki yüzyıl içinde ise varolma mücadelesi giderek hızlanmakta. Rojava’daki gelişmeler yeni ufuklar açacak nitelikte. Bölgede demografik dengeyi değiştirmek amacıyla yerlerinden yurtlarından edilen, bağları bahçeleri, malları mülkleri gaspedilen insanlar, bölgenin birlik ve bütünlüğünü korumak amacıyla siyasi düşünce farklılıklarını bir yana bırakarak direnmeğe çalışmaktalar.
Ülkemizde ise her geçen gün artan baskılara rağmen umut verici gelişmeler var. Muhalefetin bir araya gelerek oluşturacağı bir demokrasi cephesi önünde baskıcı rejimin dayanamayacağına inanıyoruz. Ancak ne var ki muhalefet içinde Kürt fobisi ile malul bir kesim, ülke oylarının % 13’ünü almış bir partiyi görmezden gelmekte, kriminalize etmekte, terörist saymakta. Bu durumda bile Kürt cenahı, geleceğin kurtarılması amacıyla her türlü iş birliğine hazır olduğunu her fırsatta ortaya koymaktadır.
Halkların Demokratik Partisi’nin, yeni dönem için hazırladığı yol haritasında ileri sürdüğü hususlar, demokrasiden yana olan cephenin dışında bile olsa her türlü desteği vereceği anlaşılmaktadır. “Hep Birlikte Demokratik Bir Geleceğe…” şiarıyla yayınladığı metinde, yapılması gerekenleri dokuz madde halinde sıralamıştır.
Yakın tarihindeki en büyük krizle karşı karşıya olduğunu belirttiği Türkiye’nin bu olumsuz gidişini durdurmak ve yeni bir yaşam kurmak için mücadeleye kararlı olduğunu ve tüm demokratik ve toplumsal muhalefet güçlerini ve eşitlik, özgürlük ve adalete susamış tüm yurttaşları dokuz maddede sıraladığı bu esaslar üzerinde bir araya gelmeye çağırmış bulunmaktadır.
Bu dokuz maddede sırasıyla hak arama hürriyeti, eşit ve adil yargılanma hakkı, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne inanmış bir bağımsız yargı; demokratik bir Anayasa; merkezi yönetimin kuvvetler ayrılığıyla dengelendiği bir yerel yönetim anlayışı; Kürt sorununda çözüm; uluslararası ilişkilerde barışı esas alan bir siyaset ve savaşların durdurulması; ekonomik krizin faturalarının emekçi kitlelerin sırtına bindirilmesinin engellenerek işsizliğin önlenmesi, temel ekonomik ve sosyal ihtiyaçların güvence altına alınması; kadın haklarının korunması ve kadına şiddetin önüne geçmek için gerekli tedbirlerin alınması; gençlerin geleceklerini özgürce belirlemeleri için eğitim alanında özgürlükçü ve eşitlikçi tedbirlerin alınması ile çevre ve doğa tahribatının önlenmesi için gereken tedbirlerin alınması konuları ele alınmaktadır.
Umarız HDP’nin bu çağrısı karşılık bulur, bu sayede hem Kürdün göçü düzelir, hem de düzelmeyen Kürt göçü nedeniyle batağa saplanmaktan kurtulamayacak olan Türkün göçü. Türkün göçü doğru yolda ilerlemedikçe Kürdün göçü de menzile varmakta zorlanır.