Toplam 99 belediyede yönetimi kazanan DTP deyim yerindeyse devlette şok etkisi yarattı. DTP, Kurdistan’da bir harita çiziyordu ve bunu hazmedemeyen AKP’nin yanıtı KCK adı altında yapılan siyasi soykırım operasyonları oldu
Serdar Altan
2004 yerel seçimleri ve ilkler
Türkiye ve Kurdistan’da yerel yönetimler hep tartışılagelmiş bir alan. Özellikle Kurdistan kentlerinde bunca talana rağmen bir şeyler başarabilmek çok kolay olmuyor. 1999 yılında önemli bir eşik aşılmıştı. Uzun yıllar sonra ilk kez yerel anlamda halkın kendi kendisini yönetmesi için fırsat doğmuştu. Her ne kadar 5 yıllık süreç içerisinde bu deneyim devlet tarafından akamete uğratılmak istenmişse de belli bir yol kat ediliyordu. Ancak HADEP’in kapatılması ağır bir darbeydi. Buna iyi bir cevap verilmeliydi.
Evet, Kürtlerin en çok değer verdiği partilerden olan HADEP kapatılmıştı ancak bu şarkı burada bitemezdi. Su akmış yolunu bulmuştu. Artık sel olup akan Kürt halkının önünde hiçbir bent duramıyordu. Nitekim sonraki seçimlerde de öyle oldu. Kürt siyasi hareketi bünyesindeki partiler Kurdistan’da yarışı hep önde bitirdi ve her dönem belediye sayısını artırmayı başardı.
99 yılında kazanılan belediyeler, kararların pratikle hayat bulması için çalışmalarını gözden geçirirken, 2004 Mart ayında yapılacak yerel seçimler için de hazırlıklar başlıyordu. Bunun için 2003 yılının Temmuz ayında Mersin’de parti yöneticileri ve yerel yöneticilerin katıldığı kapsamlı bir eğitim kampı gerçekleştirildi. Dünyadaki yerel yönetim modellerinin ayrıntılı olarak incelendiği eğitimlerde özgür belediyecilik modelinin nasıl olması gerektiği üzerinde duruldu. Demokratik Halk Partisi (DEHAP) bu çalışmaları yaparken bir yandan da yerel seçimlerde bütün demokrasi güçlerini aynı çatı altında toplayacak ittifak politikasını hayata geçirmek için çeşitli sol partilerle görüşmeler yaptı. 2004 yılının Ocak ayının sonunda DEHAP, SHP, ÖDP, EMEP, SDP genel başkanları basın açıklamasıyla 8 Mart yerel seçimlerinde ortak hareket etmek üzere demokratik güç birliği kurduklarını açıkladılar. Mart başında demokratik güç birliğine destek verdiğini açıklayan DEHAP, seçimlerden çekildi ve seçimlere SHP çatısı altında girildi.
Ancak buna rağmen 2004 seçimleri DEHAP açısından sıkıntılı bir dönemde gerçekleşti. Bazı belediye başkanları o dönem gelişen siyasal sürecin etkisinde kalarak partiden bağımsız hareket ettiler. Bu belediye başkanları daha sonra bu tavırlarını terk etse de halkın içinde kırılmalara neden oldu.
Halkın belirlediği adaylar
2004 seçimlerinde belediye başkan adaylarının halk tarafından belirlenmesi için geniş bir kampanya örgütlendi. İlk kez bütün kentlerde adeta iki seçim yaşandı. Adaylar kentlerde yapılan anket çalışmaları sonucunda halk tarafından seçildi. Sadece Diyarbakır’da adayları belirlemek için ev ve işyerleri dolaşılarak 45 bin anket yapıldı.
2004 seçimlerinde DEHAP gerek siyasal sürecin etkisi, gerekse belediye başkanlarının olumsuz pratikleri sonucu Van, Bingöl ve Siirt illerini kaybetti. Buna karşı belediye sayısını arttırdı. Diyarbakır, Batman, Dersim, Hakkâri ve Şırnak illerinin de içinde bulunduğu 57 belediye başkanlığını kazandı. Seçimlere ilk kez giren Botan bölgesinde adeta patlama yaşanmış ve halkın adayları Botan bölgesinin neredeyse tüm kentlerinde seçimi kazanmıştı. Belediye başkanları bir süre sonra toplu halde SHP’den ayrılarak DEHAP’a katıldı.
Kadın odaklı belediyecilik
Dersim il, Diyarbakır Bağlar ve Bismil ilçeleri, Mardin’in Kızıltepe, Mazıdağı ilçeleri ile Sürgücü beldesi, Van’ın Bostaniçi beldesi, Adana’nın Küçükdikili Beldesi ve Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesini kadın adaylar belediye başkanlıklarını kazandılar. 2003 Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) Kadın Konferansı sonucunda belirlenen pilot bölgelerde sürekli eğitimler yapıldı. Bu eğitimler sonucunda bütün yönetim kademelerinde kadınların yer alması sağlandı. Örneğin belediye başkanı erkek ise başkan vekili kadın oldu. Belediye başkan yardımcılarının yarısı kadın olarak atandı. Belediyelerde kadın için bütçe ayırdı.
Ekolojik yaklaşım
Yerel Yönetimler ve Ekoloji DEHAP’ın en önemli çalışmalarından birini oluşturdu. Türkiye’de yerel yönetimler denince akla sadece belediyeler geliyordu. Hatta belediyeler de sadece belediye başkanlarıyla anılıyordu. Bu anlayışı eleştiren DEHAP yerel yönetimlerin il genel meclisleri aracılığıyla kırsal bölgeleri de kapsadığını belirterek ekolojik, demokratik toplumun yaratılmasında yerel yönetimlerin en önemli çalışma alanı olduğu tespitini yaptı. Bu tespitten hareketle yerel yönetimler komisyonu kendini yerel yönetimler ve ekoloji komisyonuna dönüştürdü. Komisyon yerel yönetim çalışmasını sadece belediyeler ve belediye başkanlarıyla sınırlandırmaya son vererek belediye meclis üyeleri ve il genel meclisini de içine alacak şekilde yürüttü.
Konferanslarla model arayışı
Yerel yönetimler mevzuatı, sosyal ihtiyaçlarının belirlenmesi ve çözüm arayışları, ekolojik toplum, kadın ve gençlik, kültür sanat, iç işleyiş, siyasal misyon, farklı yerel yönetim deneyimleri gibi konularda eğitim çalışmaları gerçekleştirildi. Yerel yönetim deneyiminin değerlendirilmesi, özgürlükçü ve katılımcı bir modelin ortaya çıkarılması ve ekolojik toplum hedefine uygun bir perspektifin oluşturulması için konferans hazırlıklarına başlandı. Üç aşamada gerçekleştirilen bu konferansın ilk aşamasında 44 il merkezinde yapılan yerel konferanslarda belediye ve il genel meclislerinin bir yıllık çalışmaları değerlendirildi. İkinci aşamada 11 atölye grubu oluşturularak çalışmalar yürütüldü. Bu komisyonların çalışmaları 7-8-9 Temmuz 2005 tarihlerinde Ankara’da yapılan konferansta tartışılıp çeşitli kararlar alındı. Buna göre; Özgür belediyecilik modeli katılımcılığı, halk meclisleri, mahalle meclisleri, kadın ve gençlik meclisleri, kent konseyleri aracılığıyla sağlanacaktı. Bu konferansla çok dilli belediyecilikten demokratik işleyişe, yoksulluktan ekonomiye, kültürden sosyal konut projelerine, spordan engelli yurttaşlar sorununa kadar birçok kararlaşmaya gidildi. Önemli kararlardan biri olan çok dilli belediyecilik Sur, Misis (Adana) ve Cizre’de pratikleşti.
Siyasal temsiliyet
Antidemokratik baraj uygulaması nedeniyle parlamentodaki siyasal temsiliyet engellenince Kürt halkının seçtiği belediye yönetimleri aynı zamanda bu alanda da bir sorumluluk ile baş başa kalmışlardı. 2005 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın sağlığıyla ilgili kuşkular artınca tüm belediyeler ortak bir açıklama ile acilen İmralı’ya bir heyetin gitmesi çağrısında bulundu. Akabinde Roj TV’nin kapatılması gündeme gelince yine tüm belediyeler ortak bir mektup kaleme alarak Roj TV’nin kapatılmamasını istediler. Doğal olarak inkâr üzerinden kendini örgütlemiş olan devlet de baskılarını daha da arttırmaya başladı. Çok dilli faaliyetleri için Misis ve Cizre belediye başkanları görevden alınarak tutuklandılar. Ardından Sur belediye başkanı görevden alınarak Valiliğe devredildi. Belediyelere müfettişler doldurularak belediyelerin çalışmaları engellenmek istendi. DEHAP üzerine hem kapatılma tehdidi hem de çalışmalarının fiilen de engellenmesi baskısı oluşunca, kendini feshetmek zorunda kaldı. Bunun üzerine tüm belediyeler yeni kurulan Demokratik Toplum Partisi’ne (DTP) katıldı.
‘Yerel Yönetimler Tutum Belgesi’
Merkezi vesayet sorununu temel sorun olarak gören DTP, çözüm olarak demokratik özerkliği savundu. Bunu tüzüğüne de alan DTP’nin başkaca çok önemli çözüm önerileri oldu. Kendi kaynaklarını yaratma esaslı belediyelerin vergi toplaması, genel güvenlik-ulaşım-gümrük ve dış ilişkiler dışında hizmet yetkilerinin belediyelere devri, belediyeler arası eşitsizliği gidermek ve imkânı sınırlı belediyelerin desteklenmesi amaçlı ortak fon- havuz oluşturma kararları geliştirildi. Tüm bu çalışmaların bilinçli ve sorumluluk alınarak yapılması için de “Yerel Yönetim Tutum Belgesi” geliştirildi.
Demokratik çözüm bildirisi
“Kürt sorununa ilişkin demokratik çözüm bildirisi” yayınlayan DTP, Bölge Meclisleri ile Türkiye’deki sorunların çözümünü öngördü. Ve bu esas üzerinden yerel yönetimlerin merkeze bağlı olmadan kendi kendine yetebileceği bir paradigmayı önüne koydu. Dışişleri, maliye ve savunma işlerinin merkezi hükümet tarafından; emniyetin merkez ve yerel yönetimler ortaklığında, diğer alanların da yereldeki yönetim tarafından yürütülmesi gerektiği tespit edildi. Bölge meclislerinin merkezin aktardığı kaynaklar dışında yerelden kaynak tahsis edebileceği vurgulandı. Valiler ve merkezi hükümetin taşra teşkilatları hem merkezi hükümete hem de bölge meclislerine karşı sorumlu olacağı ortaya kondu. Tüm bunların yanında çözümün devletten beklenmeyeceği ve demokratik özerkliğin halk tarafından inşa edilmesi gerektiği de vurgulandı.
2009 seçimleri ve büyük başarı
Şubat 2008’de 3. Yerel Yönetim Konferansı düzenleyen DTP, belediyelerde yaşanan eksiklik ve yetersizliklerin giderilmesi için belediyelerin olduğu neredeyse her yerde ön konferanslar yaparak özerklik inşasının nasıl gerçekleşebileceğini tartıştı. Bu konferansta eşbaşkanlık sisteminin yerel yönetimlerde pratikleşmesi ve yerel yönetim akademisinin oluşturulması kararlaştırıldı. Yerel yönetim ve kadın temsiliyeti konularında birçok ulusal ve uluslararası konferans yapılarak girilen 2009 seçimlerinde büyük bir başarı gösterdi. Toplam 99 belediyede yönetimi kazanan DTP, deyim yerindeyse devlette şok etkisi yarattı.
DTP, “Özgür Yurttaşla Özgür Kentlere” sloganıyla giriyordu 29 Mart 2009 yerel seçimlerine. Seçim sonucunda 8 il, 51 ilçe ve 40 belde olmak üzere toplamda 99 belediye başkanlığı kazanılmıştı. Bir önceki seçimlerde kaybedilen Van ve Siirt belediyeleri dahil olmak üzere yeni birçok belediye kazanan DTP, Kurdistan’da adeta bir harita çiziyordu.
Başarıya ‘siyasi soykırım’la cevap
Kürtlerin seçim başarısını hazmedemeyen AKP hükümeti yerel seçimlerin hemen ardından 14 Nisan 2009’da “KCK operasyonu” adı altında siyasi soykırım operasyonu başlattı. 2012 yılına kadar aralıklarla devam eden bu operasyonlarda binlerce seçilmiş ve parti üyesi gözaltına alındı, tutuklandı. Partinin genel merkezden, yerel yönetim çalışanlarına hatta Kürt halkının örgütlü olduğu bütün kurumlarda neredeyse kimse bırakılmadı. “KCK sağlık,” “KCK adalet,” “KCK basın,” “KCK hukuk” gibi operasyonlarla Kürt halkı tamamen kriminalize edilmeye çalışıldı. Operasyonlara karşı halk kendi iradesine sahip çıkmak için alanlara çıkarak protestolar gerçekleştirdi.
BDP ile yola devam
Siyasi soykırım operasyonlarıyla yetinmeyen AKP devleti, 11 Aralık 2009’da DTP’yi kapattı. DTP’nin kapatılması üzerine seçilmişlerin hepsi Barış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) geçti. Kendinden önceki bu geleneğin partiyle aynı ilke ve tutuma sahip olan BDP, çalışmalarını büyütmekte ısrar etti. Birçok ilde konferans ve çalıştaylar gerçekleştirerek, merkezi yerel yönetim konferansı düzenledi. Bu konferansta 4 ilke esas alınarak önemli kararlara gidildi. Bu ilkeler şu başlıklar altında formüle edildi;
-Örgütlü Toplum ve Demokratik Katılımcılık
-Ekolojik Yaklaşım
-Cinsiyet Özgürlükçü Yaklaşım
-Katılımcı Topluluk Ekonomisi
Her şeye rağmen devam…
Bileşenlerin ortak kararı olarak “Tutum Belgesi” oluşturuldu. İl Genel meclis üyeleri, belediye meclis üyeleri ve belediye eşbaşkanları başta olmak üzere tüm çalışanların bu tutum belgesi ışığında hareket etmesi kararlaştırıldı. Devletin bütün baskı, gözaltı ve ambargo oluşturularak çalıştırmama çabalarına rağmen belediyeler halkla beraber halk için çalışma ısrarını sürdürdü. Bu süreç boyunca klasik belediyecilik yerine, halkın yönetim ve karar süreçlerine aktif katıldığı, yerel demokrasinin güçlendirilip uygulanması hedeflendi ve bu doğrultuda çalışmalar yürütüldü.
Kaynaklar:
Bir Gasp Aracı Olarak Kayyum Uygulamaları / DBP Kayyum Raporu – 2017
Gaspedilen Kent belgeseli – Medya Haber
Önceki bölümler:
Yarın:
Başarının pekiştiği 2014 seçimleri ve eşbaşkanlık sistemi
DEVAM EDECEK…