2014 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nun ‘çöktürme planı’ adı altında yürüttüğü Kürt Özgürlük Hareketi’ni bitirme planının bir ayağı da yerel yönetimlere yönelik saldırılardı. Bu açıdan 2016 yılındaki 15 Temmuz AKP için bulunmaz bir nimetti
Serdar Altan
Başarının pekiştiği 2014 seçimleri ve eşbaşkanlık sistemi
2014 seçimlerine siyasi atmosferin inişli çıkışlı olduğu bir süreçte gidildi. Bir yandan Oslo’da başlayıp İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan’la görüşmelerle devam eden Kürt sorununun demokratik müzakere ile çözümü süreci, diğer yandan Türkiye’de toplumsal muhalefetin güçlendiği Gezi eylemliliklerinin yarattığı alt üst oluş, döneme damgasını vurdu. Aynı zamanda AKP iktidarı ile FETÖ yapılanması arasında ayyuka çıkan rant kavgaları, akabinde gelişen 17-25 Aralık rant ve yolsuzluk operasyonları sürecin en önemli olayları arasında yer aldı.
Böylesi bir dönemde gidilen yerel seçimlerin önemi daha da artıyordu. AKP, devletin tüm imkânlarını arkasına alarak kan tazelemek istiyordu. Bu nedenle seçim sürecinde adeta “kazanmak için her yol mubahtır” yaklaşımı ile hareket etti.
Tarihi adım: Eşbaşkanlık sistemi
Demokratik Kürt siyaseti ise yerel yönetimlerdeki 15 yıllık örgütlü deneyimini yeni bir aşamaya taşıyıp, yerel iradeyi yerinden yönetimle daha da güçlendirmeyi hedefledi. Bunun için de seçimlere Kurdistan’da BDP, diğer illerde ise HDP çatısı altında girme kararı alındı. Bu arada, PKK Lideri Öcalan’ın önerisiyle siyasi partide daha önce uygulanan eşbaşkanlık-eştemsilliyetin yerel yönetimlerde de uygulama kararı alındı. Böylelikle 2014 yılı seçimleri özelikle kadının kendisini daha görünür kıldığı bir seçim olarak yerel yönetimler tarihine geçiyordu.
Sayısal başarı
BDP, “Öz Yönetimle Özgür Kimliğe” temel sloganıyla, HDP ise “Şehir Senin” şiarıyla yerel yönetim politikalarını seçim beyannameleriyle halka sundu. Halkta, özellikle Kurdistan’da büyük oranda kabul gören BDP, seçim sonucunda 3 büyükşehir, 8 il, 67 ilçe ve 24 belde belediyesi olmak üzere toplam 102 belediye kazandı. Belediye meclis üyesi sayısını 1275’e, il genel meclis üyesi sayısını da 130’a çıkararak, önemli bir başarı elde etti.
Bu seçimlerde BDP, yerel yönetimlerde meclis üyeliklerinde fermuar sistemini, yani sırasıyla bir kadın, bir erkeğin aday olması uygulamasını başlattı. Bu uygulama, kadınlar açısından büyük bir adım ve kazanım olmasının yanında toplumda eşitliğin sağlanması için de önem taşıyordu.
Seçimlere müdahale
Seçim sonuçlarını hazmedemeyen egemen güçler, Ağrı, Ceylanpınar, Ahlat ve Norşin seçimlerine müdahale etti. Defalarca sandık sonuçları sayıldı. Her sayımda, farklı ve çelişkili sonuçlar çıktı. Halkın sandıklarına ve iradelerine sahip çıkmaktaki kararlılığı sonrası Ağrı ve Norşin’de seçimi yenileme kararı alındı. 1 Haziran da yapılan ikinci seçimde BDP daha yüksek oy alarak seçimleri kazandı. Ahlat’ta ise sandıkta BDP’nin çıkmasına rağmen seçim kurulu tarafından AKP’nin adayı belediye başkanı ilan edildi. Yine Ceylanpınar’da da seçim sonuçlarına müdahale edilerek, halk iradesi gasp edildi.
BDP, DBP oldu
BDP, 11 Temmuz 2014 tarihinde isim değişikliğine giderek Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) adını aldı. Yeni parti, “Öz Yönetim ve Demokratik Özerklik” çizgisi temelinde mücadelesini büyütme kararlılığını programına ve tüzüğüne ekledi.
Yerel yönetimler alanında halktan aldıkları yüksek oylarla çalışmalarına büyük bir hızla başlayan DBP’li belediyeler, daha güçlü politikalar açığa çıkarmak için bir dizi konferanslar gerçekleştirdi. “Toprağımızı Suyumuzu Enerjimizi Komünleştirelim, Demokratik Özgür Yaşamı İnşa Edelim” şiarıyla 19 – 21 Aralık 2014 kadın konferansı, 27-29 Aralık 2014 tarihlerinde ise Genel Yerel Yönetimler Konferansı gerçekleştirildi. Konferansta, demokratik özerkliğin esas alınarak eşbaşkanlık sisteminin uygulanması, kültürel, eğitim, sağlık gibi çalışmaların çok dilli bir politika çerçevesinde yürütülmesi kararları alındı.
Yine kadın çalışmalarında yeni bir aşama olan “Yerel Yönetimlerde Kadın Sistemi”nin oluşturulması kararlaştırıldı. Yerel yönetimlerde parti içinde birlik örgütlenmesine gidilmesi de bu konferanslarda karar altına alındı.
Bu temelde hızla çalışmalarına başlayan belediyeler, mahalle meclisleriyle birlikte kentin ihtiyaçlarını belirleyip 5 yıllık stratejik planlarını oluşturdu. Daha demokratik bir yönetim için belediyelerde belediye koordinasyonları kuruldu.
Belediye içlerinde çalışan ve seçilmişlerin ortak karar süreçlerine katıldıkları belediye kadın meclisleri, kadın meclis grupları, kadın koordinasyonları kuruldu. Kadın politikaları, sosyal politikalar, kültür politikaları yerelin özgünlüklerine göre planlandı.
Ekoloji, kent çalışmalarında temel yaklaşım olarak benimsendi. Altyapı ve üstyapı çalışmaları mahallenin önceliğine göre mahalle ile birlikte yürütüldü.
Topyekûn savaş konsepti
Buna karşın, 30 Ekim 2014’te Kürtlere karşı savaş ilan eden devlet, Kurdistan kentlerine saldırdı. Saldırıya karşı halk özsavunmasını geliştirdi. Artık savaş kentlerde yeni bir aşamaya taşınmıştı. Böylece hem halk hareketinde, hem de yerel yönetimler açısından yeni bir dönem başlıyordu. 2014 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nun “çöktürme planı” adı altında yürüttüğü Kürt Özgürlük Hareketi’ni bitirme planının bir ayağı da yerel yönetimlere yönelik saldırılardı. Aslında belediyelere kayyım marifetiyle çökme planı çok öncesine ait olsa da 2016 yılındaki 15 Temmuz sözde FETÖ darbesi, AKP için bulunmaz bir nimetti. Zaten AKP’liler bu darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak dillendirmekte beis görmüyorlardı.
Ve kayyımlar süreci
1 Eylül 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 5393 sayılı Belediye Kanunu değiştirilmiş ve belediyelere kayyım atanmasının önü açıldı. AKP hükümetinin 2014 yılındaki “çöktürme planı” böylesi bir yöntemi de içeriyordu ve bu çok sonraları fark edilecekti.
AKP iktidarı yerel darbenin ilk adımını 11 Eylül 2016’da attı. Bir gün içerisinde tam 24 DBP’li belediye kayyım atamalarıyla gasp edildi. Aslında bundan üç gün önce yani 8 Eylül’de Sur ve Silvan belediye eşbaşkanlarının görevden alınması, kayyımların ayak sesi olarak nitelendirilebilir. Sandığı hiçe sayan bu uygulama sonraki süreçlerde savaşı derinleştiren iktidar tarafından, büyütülerek hızlandırıldı. 21 Eylül’de İdil, 5 Ekim’de Hani belediyelerine kayyım atandı. Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı 30 Ekim 2016’da gözaltına alındı ve hemen ardından 1 Kasım’da Büyükşehir’e kayyım atandı. 17 Kasım’da ise Mardin ve Van büyükşehir ile Siirt ve Dersim belediyeleri eşbaşkanları görevden alınarak yerlerine kayyım atandı. Seçimlerden sadece 2 yıl sonra başlayan darbe, birkaç ay içerisinde dalga dalga büyüyerek tüm kentlere yayıldı. DBP’nin halkın oylarıyla kazandığı 105 belediyeden 3’ü büyükşehir olmak üzere 10 il, 72’ü ilçe ve 12’si belde olmak üzere toplam 94’üne kayyım atandı. Belediyelerin neredeyse tamamını gasp eden saray rejimi, kayyım atamadığı az sayıdaki belediyede de seçilmiş eş başkanların yetkilerini kaymakam ya da valilere verdi.
Belediye eşbaşkanları rehin
Bu süreçte 93 belediye eşbaşkanı ve yüzlerce belediye meclis üyesi tutuklandı. Çok sayıda belediye eş başkanına temelsiz suçlamalarla AKP yargısı tarafından onlarca yıl ceza verilirken, birçok belediye eşbakanı da yıllar boyu rehin tutuldu. Peki, tüm bunlar ne anlama geliyordu, kayyımları Kuzey Kurdistan kentlerine gönderen zihniyetin temel hedefi neydi? Yaşanan basit bir gasp olayı mıydı, yoksa Kürde dair ne varsa yok etmek için yürütülen politikaların bir parçası mıydı? Zamanla bu soruların cevabı ortaya çıkıyordu elbette.
Belediyelerde işgal manzaraları
Saraydan aldıkları emirleri uygulamak için vakit kaybetmeden işe koyulan kayyımlar, yerel yönetim merkezi olmaktan çıkardıkları belediyeleri önce birer karakola çevirdiler. Belediyelerin çevresi bariyerlerle kapatılırken, arama noktaları oluşturuldu ve belediye önlerine zırhlı araçlar yerleştirildi. Ortaya çıkan görüntüler ise işgalin tablosunu gözler önüne seriyordu.
Kayyımlar önce belediyelerdeki yurtsever emekçileri tasfiye ederek başladı işe. Toplamda 15 bine yakın işçi ve memur işinden edildi, belediyelerde Kürt düşmanı bir kadrolaşmaya gidildi. Kayyımlar tarafından işe alınanlar, halka düşmanlık yaparken, belediyelerin kaynakları da AKP yandaşı şirket ve iş çevrelerine peşkeş çekildi. Bir yandan AKP yandaşlarına rant alanları açan kayyımlar, kendileri için de yolsuzluk yapmaktan geri durmadı. Özetle kayyımlar hem çaldı, hem de çaldırdı. Kentleri, halkın olan değerleri adeta talan ettiler.
Kürtçe’ye düşmanlık
Peki kayyımların tek dertleri para mıydı? Tabii ki hayır. Asıl hedefleri Kürt halkının bütün değerlerini ortadan kaldırmaktı. Attıkları her adımda işgalcilikleri ve hırsızlıkları teşhir olan kayyımlar, bütün mesailerini kültürel bir soykırım yapmak için harcadı.
Yerel yönetimlerde işgal gerçekleştikten sonra ilk hedeflerden biri Kürt dili ve kültürü oldu. Tabelalardaki Kürtçe isimler kaldırıldı, belediyelerin Kürt dili ile ilgili yaptığı bütün çalışmalar durduruldu. Asimilasyon politikalarını Kürtçe’yi her alandan kaldırarak sürdüren kayyımlar, kültür alanında da benzer bir yol izledi. Çalışma yürüten yurtsever kültür sanat emekçilerini tasfiye eden kayyımlar, kültürel asimilasyonu gerçekleştirmek için yoğun bir çaba gösterdi. Kürtçe park, bahçe, spor ve kültür sanat merkezlerinin isimleri ya Türkçeleştirildi ya da bu alanlar tamamen kapatıldı. Kürtçe ismi kaldırılan yerlere Kürtlere karşı yürütülen kirli savaşta yaşamını yitiren asker, polis ya da korucuların isimleri verildi.
Kültürü yok etmeye çalıştılar
Benzer saldırılar belediyelerin bünyesinde yer alan kültür sanat alanlarına yönelik de gerçekleşti. Onlarca kültür sanat merkezi kapatıldı. Yüzlerce Kürt sanatçı, eğitmen ve kültür emekçisinin işleri ellerinden alındı. Festival, sergi, eğitim, film gösterimi ve tiyatro gibi sanatsal etkinliklerin tamamı iptal edildi. Bu uygulamalarla binlerce öğrencinin kendi dili ve kültürüyle eğitim görme hakkı da gasp edilmiş oldu. Kapatılan bu merkezler yerine AKP’nin propagandasını yapan kuran kursları, vakıflar ve dernekler açıldı, işçi kadroları AKP’li yandaş ailelerle dolduruldu.
Kürdün hafızasını silmek istediler
Belediyelerin gasp edilmesinin bir diğer amacı da yerel yönetimler aracılığıyla Kürt halkının hafızasını silmek ve Türk devletinin katliamcı yüzünü gizlemekti. Kayyımlar bu amaç doğrultusunda da gittikleri her kentte DAİŞ yöntemlerine başvurdu. Roboski Katliamı’nda yaşamını yitiren çoğu çocuk 34 kişinin anısına Amed’de yapılan anıt kayyım tarafından yıkıldı. Kızıltepe’de henüz 12 yaşındayken polis tarafından 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz için yapılan anıt da yıkılarak kaldırıldı. Cizre’de Kürt siyasetinin sembol isimlerinden biri olan Orhan Doğan’ın ve Ağrı Doğubayazıt’ta Kürt filozof Ehmedê Xanî’nin anıtlarının yıkılması da zihinlerdeki tazeliğini koruyor. Yine Amed’in Lice ilçesinde küçücük bedeni havan topuyla paramparça edilen Ceylan Önkol isminin verildiği park tabelasından kaldırılmasının yanı sıra, Mersin’in Akdeniz ilçesinde devlet tarafından katledilen çocukların anısına yapılan heykelin kaldırılması gibi daha birçok kayyım uygulamalarına örnek verebiliriz.
Kadın düşmanı kayyımlar
Sarayın kayyımları belediyelerde kaldıkları süre boyunca kadınlara da düşmanlık yapmaktan geri durmadı. Belediyeler bünyesinde faaliyet yürüten bütün kadın kurumları kayyım talimatları ile bir bir kapatıldı. Yine belediyelerde kadınlarla ilgili devam eden bütün çalışmalar durduruldu. Kadınlara yönelik cinayet ve şiddeti önlemek için oluşturulan ihbar hatları bile kayyımlar tarafından kapatıldı. Kadın düşmanlığında sınır tanımayan kayyımlar, Kadın Politikaları Daire Başkanlıklarında çalışan kadın emekçileri işten çıkararak yerlerine erkekleri işe aldı. Eril bir zihniyetle yönetilen faşist devletin temsilciliğini üstlenen kayyımlar, kadına dair ne varsa yok etmek, ya da erkekleştirmek istedi. Kayyım atamalarının hemen ardından onlarca kadın belediye eşbaşkanı da rehin alınarak cezaevine gönderildi.
Yararlanılan Kaynaklar:
- Bir Gasp Aracı Olarak Kayyım Uygulamaları / DBP Kayyım Raporu – 2017
- İrade Gaspı ve Kayyım Gerçekleri / HDP Kayyım Raporu-2021
- Gasp edilen kent belgeseli – Medya Haber
Önceki bölümler:
https://yeniyasamgazetesi6.com/kurdistanda-yerel-yonetimler-deneyimi-ve-kayyum-rejimi-i/
https://yeniyasamgazetesi6.com/kurdistanda-yerel-yonetimler-deneyimi-ve-kayyum-rejimi-2/
https://yeniyasamgazetesi6.com/kurdistanda-yerel-yonetimler-deneyimi-ve-kayyum-rejimi-3/
DEVAM EDECEK…
Yarın:
Kayyımlara karşı 2019 seçimleri ve irade beyanı