Zilan HES için mahkemenin verdiği ÇED kararını Danıştay bozdu. Bu kararla ilgili konuşan avukat Yıldırım, ‘Kurdistan bölgesindeki ekolojik tahribata aynı derecede yüksek bir ses duymakta zorlanıyoruz’ dedi
Danıştay tarafından bozularak tekrar yerel mahkemeye gönderilen “Zilan Regülatörü ve HES Projesi”nin iptaline ilişkin karar, geçtiğimiz hafta verildi. Van 1. İdare Mahkemesi, “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir” kararının uygun olmadığını ve projenin çevreye olabilecek olumsuz yöndeki etkilerinin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için gerekli önlemlerin alınmadığı kararını verdi. Zilan Elektrik Üretim Anonim Şirketi tarafından kurulması planlanan “Zilan Regülatörü ve HES Proje Revizyonu ve Kapasite Artışı” projesine ilişkin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “ÇED Gerekli Değildir” kararını da değerlendiren mahkeme, projenin iptal edilmesi sonucuna vardı. Davanın avukatlarından Hülya Yıldırım, HES projelerini, iptal kararını ve bölgedeki ekolojik tahribata karşı gerçekleştirilen örgütlülüğü değerlendirdi.
Rapor bilirkişi raporuna dayandı
Zilan’daki HES projesine ilişkin birçok bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğunu söyleyen Yıldırım, bu raporların bilimsellik içermediğini ve çok eksiklik taşıdığını kaydetti. Raporlara itiraz ettiklerini dile getiren Yıldırım, “Belli bilirkişilerin dosyada rapor vermeyerek keşfe katılmamış olması sebebiyle bir bozma kararı verilince, bizim dosyada bunu emsal göstererek tekrardan keşif yapılmasını talep ettik. Gelen bu raporda da eksiklikler mevcuttu ama birçok açıdan bizim taleplerimizi karşılar nitelikteydi. Nitekim bunun sonucunda da geçtiğimiz günlerde gelen bir iptal kararı verildi. Bu iptal kararı, rapordaki bilirkişilerin tespitlerine dayanıyor, özellikle HES projesi nedeniyle çevredeki endemik türlerin ve ekolojik yaşamın etkilenmesi konu edilerek karar verildi” diye konuştu.
Proje bölgede kuraklığı getiriyor
İptal kararının önemli olduğunu, ancak yeterli olmadığını kaydeden Yıldırım, “Karar önemli fakat eksik bir karar. Bizce burada yer seçiminin yanlışlığına değinilmesi gerekiyordu; hem arkeolojik alan olması sebebiyle hem de HES projelerinin yarattığı ve HES projesine yaklaşık 500 metre mesafede bulunan Koçköprü Barajı’nın yarattığı kuraklık söz konusuyla. Bu canlı yaşamını doğrudan etkileyeceği ve yer seçiminin yanlış olduğu gerekçesiyle iptal edilmesini daha yerinde olacağı kanaatindeyim ama bu kararın gelmesi de bizim için umut verici” dedi.
Adım başı her yere HES
Yıldırım, şöyle devam etti: “Hidroelektrik santraller ilk kurulmaya başlandığı zaman yenilenebilir enerji kaynağı olarak piyasaya sürüldü, hatta hidroelektrik santrallerinin kuruluşuna ‘su akar Türk bakar anlayışını yıkacağız’ denilerek başlamışlardı. Sonra gerçekten adım başı her derenin birbirine kollarla bağlandığı noktalara hidroelektrik santrali kurdular. Öyle ki bu hidroelektrik santralleri bazen su yetmediği için çalışamaz duruma geldi ancak tek başına elektrik üretmekten nemalanan santraller değil bunlar aynı zamanda bunların inşa süreci ve başka süreçleri de bu projeye dahil, bu nedenle önemsiyorlar. HES’lerin ürettiği elektriğin Türkiye için vazgeçilmez olduğundan değil. Bu nedenle bir pıtrak gibi tüm Türkiye’de yayılan bir santral türü.”
Canlı popülasyonuna zarar veriyor
HES projelerinin ekolojik yaşamı bozduğunu vurgulayan Yıldırım, aynı zamanda bölgede kuraklığı tetiklediğini sözlerine ekledi. Yıldırım, “Bu kimi yerlerde balık türlerinin ölmesine kimi yerlerde ise çeşitli bitki türlerinin yok olmasına sebep oluyor. Bir kere iklimi değiştiriyor. Ben Karadenizliyim ve yaşadığım bölgenin ikliminin hidroelektrik santrallerle nasıl değiştiğini gördüm. İklimin değiştiği bir yerde canlı yaşamının da yok olmaması normal değil. Bu yüzden böyle bir sonuçla karşılaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Zilan da kemikler incelenmeli
Bölgedeki incelemede kemiklerin ortaya çıkmasının iki nedeni olabileceğini dile getiren Yıldırım, şöyle konuştu: “Bilirkişi incelemelerinde bir arkeolog bulunmasını da söylemiştik. Mahkemelerin tutumları genellikle orada bir tescilli varlık yoksa arkeolog almazlar ama biz bu konuda ısrarcı olunca heyete bir arkeolog ataması yapıldı. Bu keşif sırasında birçok mezarlığın varlığını kendimiz gözlemleyerek tespitte bulunduk. Daha sonra arkeolog bilirkişinin verdiği raporda, burada eski bir yerleşim yeri olduğunu ve eski bir yerleşim yerinin de aynı zamanda bir mezarlığının olduğuna kanaat getirildi. Fakat bu Koçköprü Barajı’ndaki suyun çekilmesiyle birlikte ortaya çıkan kemiklerin katliam sonrasındaki bir şey mi yoksa daha önceki yerleşim yerlerine ait kemikler mi, bunlar ancak bilimsel incelemeler, ciddi yıl ve yaş tespitleriyle anlaşılması mümkün olabilecek.”
Örgütlü mücadele iptal getirdi
Davanın toplumsal sahiplenilişinin karar süreçlerinde önemli olduğunu kaydeden Yıldırım, “Bölgenin dinamikleri çok farklı birçok sorun ve dert var ve doğal olarak bazı sorunlar ister istemez geri planda kalabiliyor. Fakat yine de Zilan HES’in durumuna karşı bir tepkileri vardı ve bu davayı olabildiğince sahiplendiler. Birçok arkadaşın katkısı ve birçok kişinin desteği oldu. Zaten bu tip davalar tek başına hukuki yollarla yürüyebilecek, tek başına iptal kararıyla sonuçlanabilecek davalar değil. Bu nedenle, toplumsal dinamiği de önemli. Daha iyisi tabi ki olabilir ama bu konuda orada da toplumsal bir dinamik var” diye belirtti.
Yıldırım, herkesin ekolojik mücadele için ses çıkarması gerektiğini söyleyerek, “Kurdistan bölgesindeki ekolojik yıkımlara insanların tepkilerinin aynı derecede sahiplenildiğini görmüyoruz ne yazık ki. Bunun bir karşıtlık oluşturmak için söylemiyorum ama aynı derecede yüksek bir ses duymakta zorlanıyoruz. Bunu aşabilecek ağları ekolojik mücadele örmek için çabalıyor ve yıllardır da bunun için uğraşıyor. Bunu aşabileceğimizi düşünüyorum çünkü ekolojik mücadele bunu aşabilecek en esnek ve her anlamda herkesin hakkını koruyan bir noktada duran bir mücadele. Bunun için hem biz durduğumuz yerden çok ses çıkarmalıyız hem de başkalarını harekete geçirmek için talepkâr olmalıyız” diye belirtti.
Kaynak: Melek Avcı – Ankara / JINNEWS