Yıl Kürt siyaseti ile AKP-MHP arasında mücadele ile geçti. İktidar çok ağır hamleler yaptı. Kısıtlı imkanlara rağmen Kürt siyaseti bu hamlelere aynı ağırlıkta hamlelerle yanıt verdi. Her şeye rağmen bir tek geri adım atmadı ve iktidarın yıpranmasına, sarsılmasına ve gerilemesine yol açtı
Hüseyin Kalkan
Türkiye 2022 yılına siyasi ve ekonomik krizle girdi. Bu kriz yıl boyu derinleşerek sürdü. Krizin bu şekilde derinleşmesi boşuna değildi. AKP-MHP iktidarının her alanda savaş politikalarını esas alması krizin derinleşmesine yol açan yegane etmendi.
Yıl, Kürt siyaseti ile AKP-MHP iktidarı arasında mücadele ile geçti. İktidar çok önemli ve ağır hamleler yaptı. Kısıtlı imkanlara rağmen Kürt siyaseti bu hamlelere aynı ağırlıkta hamlelerle yanıt verdi. Her şeye rağmen bir tek geri adım atmadı ve iktidarın yıpranmasına, sarsılmasını ve gerilemesine yol açtı.
İktidar, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uyguladığı tecridi ağırlaştırarak sürdürdü. Haziran ayında “Tecrit siyasetine karşı özgürlüğü savunmak için Gemlik’e yürüyoruz!” sloganı ile yapılan ‘Büyük Gemlik Yürüşü”ne polis sert bir şekilde saldırdı. Kürtler geri adım atmadı ve polis şiddeti ve tecrit politikası teşhir edildi.
Kürt siyaseti ve davalar
Derin devleti temsilen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin isteği üzerine 2021 yılında Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP)’ye açılan kapatma davası sürdürüldü. Yine kapatma davasına delil üretmek ve AKP için önemli bir kırılma noktası olan Kobanê direnişi intikamını almak için açılan Kobanê davası önemli mücadele noktaları oldu. IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek HDP eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nda Eş başkanlarından üyesine kadar Kürt siyasetçiler davayı bir mücadele alanı olarak gördüler. Savcıların iddiaları tek tek çürütüldüğü gibi, Kürt siyasetçiler bu platformda yararlanarak ideolojik ve politik tutumlarını ortaya koydular. Kobanê davasında asıl suç ‘düşmemesiydi’.
IŞİD ve arkasındaki güçlere rağmen Kürtler direndi ve IŞİD için sonun başlangıcını ilan ettiler. IŞİD’i bölgeye hakim olmak için bir imkan olarak gören güçler için bu direniş bir yara oldu. Kobanê davası bunun için açıldı. Kobanê Davası sadece hukuki gerçekleri hatırlatan bir dava olmadı. Yarın bu davayı incelemeye kalkacak araştırmacılar Türkiye ve Kurdistan’ın dününe ve bugününe dair ciltler dolusu malzeme bulacak.
Savaş ve savaşa karşı mücadele
İktidar bloku geçtiğimiz yıl savaş politikalarını ısrarla sürdürdü. Savaş politikaları ekonomide krize neden olurken, sadece silah üretimine yatırım yapan iktidara yakın çevresinin zenginleşmesine yol açmaya devam etti. Bütün dünyada şu veya bu düzeyde ekonomik zorlukların yaşandığı bir gerçek. Avrupa’da bile özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra enflasyon artmaya başlamıştı. Ama dünyanın hiçbir yerinde enflasyon ve hayat pahalılığı Türkiye gibi halk için yıkım düzeyine çıkmamıştır. Bunun temel nedeni Kürt sorununda benimsenen savaş politikaları. 40 yıldır süren bu savaşın getirdiği mali yük ekonomi için artık taşınamaz bir noktaya gelmiştir. Savaş, ekonomi için kalıcı bir kriz etmeni haline gelmiş bulunuyor. Ne yaparlarsa yapsınlar bu savaş sona ermedikçe Türkiye ekonomisi krizden çıkmayacaktır. Elbette ki bu savaştan kazananlar var. Silah üreticileri, askeri malzeme ve araç üreticileri gibi kesimler bu savaştan kazanıyorlar. Ve bu savaş lobisi Türkiye’nin tarihinde görülmemiş güce ve boyutlara ulaşmıştır. Savaş ekonomisi bir ekonomidir. Ama bu ekonomide ortaya halk için bir fayda çıkmaz. Tarih bunu göstermiştir. Ayrıca Türkiye tarihi bunun örnekleri ile doludur. Ancak bu reel gerçek savaş ve silah sahiplerini ikna etmeye yetmez. Onları durduracak olan Türkiye halklarının vereceği barış mücadelesidir.
İttifaklar ve seçimler
Önemli bir hesaplaşma önümüzdeki seçimlerde gerçekleşecek. AKP-MHP (Derin devlet ve müttefikleri) iktidarı bu seçimleri kaybetmemek için şimdiye kadar çok şey yaptı ve yapmayı sürdürecek. Mücadelenin öbür kutbu bütün bedellere rağmen herkesin hakkı için mücadeleyi sürdürüyor. HDP kendisine açılan kapatma ve Kobanê davalarına rağmen mücadele etmekten geri durmadı. HDP’nin anahtar parti haline gelmesi sadece rakamsal bir mesele değil, mücadelede kilit bir rol oynamasıdır. Bu mücadele herkes için bir yaşama ve var olma alanı sağlıyor. Seçimler yaklaşırken açıklanan üçüncü yol, üçüncü ittifak önemli bir hamle oldu. Emek ve Özgürlük ittifakı olarak adlandırılan ittifakta Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) yer aldı. Basın ve siyaset tarafından görülmezden gelişmesine rağmen bu adım güçler dengesinde önemli bir hamle oldu. Hemen hemen her araştırma Emek ve Özgürlük İttifakı’nın desteğini almadan herhangi bir gücün seçimi kazanamayacağını gösteriyor.
Altılı masa bir ara güçtür
Altılı masa gibi oluşumlar ara güçlerdir. İktidarın hamleleri karşısında sarsıntı geçirmeleri bundandır. Doğru olan bu ittifak içindeki partileri ayrı ayrı değerlendirmektir, ama ittifak olarak olumlu bir rol oynamaları ancak demokrasi blokunun gücüne ve mücadelesine bağlı. İktidarın hamleleri karşısında yaşadıkları sarsıntılar, seçimi kaybetmelerine neden olabilir.
Sonuç ve seçimler
HDP’ye açılan kapatma davasının nasıl sonuçlanacağı henüz kesin değil. HDP’yi kapatmaya karar vermek bazılarının sandığı kadar kolay değil. Bir kere HDP’li yetkililer her ihtimale karşı tedbirin aldığını söylüyorlar. Bu demektir ki HDP kapatılsa bile Kürt seçmen partisiz kalmayacak. İkincisi HDP kapatılırsa Kürtler bunu ödüllendirir gibi AKP’ye oy vermeyecek. Tam aksine AKP hala aldığı bir miktar Kürt oyunu da kayıp edecek. Bütün bunlara rağmen Erdoğan, derin devletin ısrarına karşı koymayabilir. HDP kapatılırsa, Kürt seçmen partisiz kalmaz, HDP kapatıldı diye kimse AKP’ye oy vermez.
Altılı masa ile HDP’nin ilişkisine gelince. Altılı masanın tutumu nedeniyle bu konu AKP’nin rehinesi haline geldi. Millet ittifakının korkusu nedeni ile AKP bu konuda istediği gibi hareket ediyor, muhalefeti rehin almayı da beceriyor. Bu Altılı masanın korkak tutumundan kaynaklanan bir paradoks. HDP, Altılı masaya da muhtaç değil. Zaten seçime kendi adayı ile girmeyi tartışıyor HDP ve bu adayın bir kadın olması üzerinde duruluyor. Bazı isimler basında yer aldı bile. Sonuç olarak Kürtler ve Türkler tarihsel bir kavşakta bulunuyorlar. Kürtler bulundukları her ülkede demokrasinin temel dinamiği haline gelmiş bulunuyor. Türkiye’ye bakın, İran’a bakın, Irak’a bakın, Suriye’ye bakın, Rojava’ya bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız. Kürt siyaseti yeni dönemde yeni politikalarla Kurdistan’ı ve Türkiye’yi yeni bir siyasi iklime, daha demokratik bir siyasi iklime taşıyacaktır.
Yeniden inşa çağrısı
Yılın en önemli olaylarından biri elbette ki Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ilanıydı. Birçok toplantıdan sonra İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde bir araya gelen 7 parti ve hareket toplantıyı ayrıntılı bir deklarasyonla kapattı. Bu önemli belgenin bir özetine burada yayınlamayı yılın panoramasını yaparken uygun buluyoruz. Deklarasyon Türkiye’nin durumuna dair şunları söylüyor: “Seçimler Türkiye için kritik bir anlam taşımaktadır. Seçim sürecinde halkın gelecek umutlarını salt sandığa bağlamadan, ancak sandığın önemini de görmezden gelmeden emek ve demokrasi mücadelesini yükselterek, bu temelde halkı seçimlerden kazanımla çıkmaya motive etmek ve seçim güvenliği için bütün tedbirleri almak ihmal edilemez bir sorumluluktur. İçinden geçtiğimiz bu olağanüstü süreçte ekonomik ve politik acil görevlerin gerçekleşmesi için hedeflediğimiz ittifak, sömürülen ve ezilen bütün halk kitlelerinin ittifakıdır. İşçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, doğa ve insan hakları savunucularının dayanışması ve ittifakıdır. Ortak, güçlü ve kararlı bir mücadele zeminidir.” Deklarasyon, ekonomik kriz ve bu krize karşı insanı korumak için atılacak adımlar dair kendi tutumunu şöyle açıkladı: “Ekonomik krizin ve çok yönlü toplumsal yıkımın ağır faturasını yerli ve yabancı sermayeye ödetecek, emekçilerin yaşadığı güvencesizliğe ve geleceksizliğe son verecek politikaların izlenmesi şarttır. Bütçe kaynaklarının; saraylar, savaşlar, yandaşlar ve dış borçların ödenmesi için değil halkın ekonomik güvencesi ve doğrudan gelir destekleri için seferber edilmesi ilk adımlardır. Halkın elektrik, doğalgaz, su, internet gibi temel ihtiyaçlarının bir ‘sosyal haklar programı’ kapsamında, aylık geliri yoksulluk sınırının altında olan herkese ücretsiz sağlanması, KYK borçlarının tamamen silinmesi, Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) ve öğretmenler başta olmak üzere kamuda ataması yapılmayan tüm meslek gruplarının sorunlarının çözülmesi acil ihtiyaçtır.”
Kürt sorununa barışçıl çözüm
“Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunlardan biri de Kürt sorunudur. Demokratik çözüm ve barış için ülkedeki bütün toplumsal kesimlerin yaklaşımlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir politika olması gerekendir” diyerek Kürt sorununun önemi ve aciliyetinini altını çizen Emek ve Özgürlük İttifakı, çözüm yaklaşımını şöyle formüle ediyor: “Demokratikleşme ile doğrudan bağlantılı ve iç içe geçmiş olan Kürt sorununun çözümü için inkâr ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir çözüm için adım atılması gereklidir. Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır.”, “İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden geçerli hale getirilmesi ve uygulanması, kadınlar ve LGBTİ+’lar için toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki siyasal, idari, ekonomik ve kültürel tüm engellerin kaldırılması ilk acil adımlardır” olduğunu belirten deklarasyon şöyle bir çağrı ile sona eriyordu: “Türkiye’nin aydınlık ve demokratik geleceğini düşünen tüm kurum, kuruluş ve partilere, tek tek yurttaşlaradır. Hep beraber sorumluluk alalım. Cumhuriyetin 2. yüzyılında yangın yerine çevrilen ülkeyi ortak talepler ve birlikte mücadele anlayışıyla özgür ve demokratik şekilde yeniden inşa edelim.”