Ortadoğu’daki emperyalist-sömürgeci stratejilerin hedefindeki iki halk olan Filistin ve Kürt halklarının yakınlaşması, ortak bir mücadele ekseninde birleşmesi bu bakımdan tüm bölge halklarının geleceği kadar bu iki mücadele gücünün başarısı ve geleceği bakımından da büyük önem taşıyor
Ferhat Deniz
‘Eğer Lübnan-Filistin alanında İsrail işgaline karşı PKK direnemeseydi,
o zaman Kürdistan’a da dönemez ve gerilla direnişine de yönelemezdi.’
Duran Kalkan
İsrail’in Filistin direnişini ezmek için başlattığı soykırım savaşı bir yıla yaklaşıyor. Geride kalan aylar içinde binlerce kadın, çocuk ve sivil İsrail bombaları altında can verirken; altyapı tesislerinin imhası nedeniyle salgın hastalıklar ve açlık artık başlı başına bir savaş haline gelmiş durumda. Yaşanan vahşetin kökenleri açık.
Emperyalistler ve bölgesel sömürgeci güçlerin hegemonya savaşı halklar ve inançlar arasında düşmanlıkları kaşıyarak iktidarlarını tahkim etmek temelinde şekilleniyor.
Bölgede bu tabloyu bozan tek şey Rojava’da devrimle birlikte yükselen alternatif toplumsal model. Tüm ulus ve inançları özgürlük ve özerklikle demokratik ulus çatısı altında birleştiren bu model halklar ve inançların düşmanlaşması ve birbirine kırdırılması üzerine inşa edilen emperyal egemenlik stratejisini boşa çıkarıyor.
Ortadoğu’daki emperyalist-sömürgeci stratejilerin hedefindeki iki halk olan Filistin ve Kürt halklarının yakınlaşması, ortak bir mücadele ekseninde birleşmesi bu bakımdan tüm bölge halklarının geleceği kadar bu iki mücadele gücünün başarısı ve geleceği bakımından da büyük önem taşıyor.
Ancak bu iki direniş ve mücadele gücü arasındaki ilişkiler paradoksal biçimde pratik olarak çok yakın görünmüyor. Bu tabloda hiç kuşkusuz halihazırdaki Filistin direnişinin önderliğini yapan Hamas’ın ideolojik pozisyonundan kaynaklanan açmazlar önemli bir yer tutuyor. Hamas’ın Türkiye ve İran başta gelmek üzere bölgesel gericilikle olan bağlantıları ve Kürt direnişinin Hamas benzeri ideolojik bir yapı yaratılarak tasfiye edilmesi planlarından kaynaklanan yanlar da makasın açılmasına katkı sunuyor.
Ne var ki ne Filistin direnişi Hamas’tan ibaret, ne de Kürt direnişinin ufku ulusal dar görüşlülüğe sığacak darlıkta. Bu iki mazlum halkın kökleri, direnişi ve geleceği aynı çizgide şekilleniyor. Hamas lideri İsmail Haniye’nin İsrail tarafından katledilmesi sonrası (El Aksa Tufanı operasyonu sonrası olduğu gibi) sosyal medya üzerinden yürüyen ve Kürt halkının belli kesimlerini etkileyen ulusal dar görüşlülük Kürt halkının tarih ve toplum bilincine de saldırıyor aynı zamanda. Ve Hamas’a karşı koyulan ideolojik mesafe ile Filistin direnişinin sahiplenilmesi arasında ortaya çıkan belirsizliği ortadan kaldırmak bu nedenle büyük önem taşıyor. Bu nedenle biz biraz daha gerilere, köklere doğru yürüyerek Filistin ve Kürdistan halklarının özgürlük damarlarının birleştiği noktaya ışık tutmak istiyoruz.
Kürdistan devriminin Filistin’deki kökleri
1970 ve 1980’lerde dünyanın birçok ülkesindeki devrimciler gibi onlarca Kürdistanlı devrimci de İsrail işgaline karşı enternasyonalist dayanışma (Filistinlilerin tecrübelerinden faydalanmak) amacıyla Filistin direnişine katıldı. Direnişe katılan güçlerden biri de PKK idi. Kürdistan devrimcileri Lübnan’da bulunan bir Filistin kampında bir yandan eğitim görürken öte yandan mazlum Filistin halkı için savaştılar. Modern Kürt devriminin kökleri burada şekillendi.
Filistin direnişi 1980’lere gelindiğinde Lübnan ve Suriye sınırındaki kamplarda konumlanıyor ve Siyonist düşmana karşı saldırılarını buradaki kamplar üzerinden organize ediyordu. Siyonist İsrail devleti 1982 yılında başlattığı ve Lübnan işgaline kadar ilerleyen geniş çaplı saldırılarla direnişin beslendiği bu damarları kesmek istiyordu.
Bu savaşın ilk startı 3 Haziran 1982 tarihinde Lübnan’ın güneyinde bulunan Nebatiye, Sayda ve Sur kentlerine yönelik olarak hava saldırılarıyla verilir. 5 Haziran günü ise Lübnan’a kara harekatı başlar. Hava ve kara saldırısının ilk hedefini ise Nebatiye Ovası’nda bulunan ve ‘İsrail’i gözetleme’ noktası olarak adlandırılan Arnon Kalesi oluşturmaktadır. Lübnan’ın en dağlık arazisi olan ve Akdeniz’e açılan Litan Vadisi’nin İsrail sınırına en yakın noktasında bulunan bu kale, Filistinli direnişçilerin elindedir.
Arnon Kalesi, Haçlı Seferleri döneminden kalma bir kaledir. İsrail-Lübnan savaşında Filistin kampına dönüştürülen Arnon Kalesi, yerelde Shaqif Arnun olarak bilinir. İsrail sınırına beş kilometreden daha az bir mesafede olan bu kale, doğrudan işgal yolunun üzerindedir.
7 Haziran günü sona eren İsrail saldırısı sonucu bu üç kentteki Filistinlilerin barındığı göçmen kampları başta olmak üzere yollar, köprüler, erzak depoları, elektrik santralleri, petrol depolarının da aralarında bulunduğu birçok nokta imha edilir. Saldırının hedeflerinden biri olan Arnon Kalesi’nin savunmasında hayatını kaybedenler arasında 11 PKK’li devrimci de vardır.
Küçük ama kararlı bu PKK’li grup sonuna kadar çatışarak tarihi bir direniş sergiler. Filistinliler, savaşta gösterdikleri kahramanca direnişten dolayı şehit düşen PKK’lileri ‘Beyrut aslanları’ ve ‘Arnon kahramanları’ olarak tanımlar. Serxwebun gazetesi, Aralık 2017 sayısında Arnon Kalesi çevresindeki yoğun çatışmaları “Lübnanlı ve Filistinli direnişçilerin yanı sıra en ciddi direniş PKK’den gelişti” biçiminde aktarır.
Bu savaşta sağ kalmayı başarabilen 15 PKK’li ise İsrail ordusu tarafından esir alınarak Lübnan topraklarında inşa edilen İsrail esir kampı Ensar’a götürülür. Buradaki esaret yaklaşık bir buçuk yıl sürer. Esir edilen Kürtler burada sadece İsrail askerleri tarafından değil, aynı zamanda Türk istihbarat görevlileri tarafından da sorgulanır. Esir olanlar arasında Sabri Gözübüyük, Mustafa Nazif Aktaş, Seyfettin Zoğurlu, Kazım Sürgeç, Seyfettin Özen gibi PKK’nin öncü kadroları da vardır.
Arnon savaşından bir yıl önce 2 Mayıs 1981 tarihinde yine İsrail tarafından düzenlenen bir topçu saldırısında Abdulkadir Çubukçu PKK’nin Ortadoğu sahasında verdiği ilk şehidi olmuştur.
Kürdistan Filistin’in devamı…
PKK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, bu dönemin Kürdistan devrimi için önemini şu sözlerle anlatır: “Partimiz, Önderliğimiz, Kürt gerillası Lübnan-Filistin faaliyetlerinden gerçekten de çok şey aldı. Askeri eğitimini, ölçülerini, özelliklerini buradaki eğitim ile oluşturdu. Bir yerde Kurdistan özgürlük gerillasını, Filistin ve Lübnan gerillası olarak tanımlamak lazım. 15 Ağustos 1984 Atılımı’nı bir yandan Kurdistan tarihiyle, onun özgürlük ve demokrasi direnişleriyle bağlı kılar, o tarihin, gelişmelerin bir parçası olarak görürken, diğer yandan Ortadoğu halklarının demokrasi mücadelesinin bir parçası, devamı olarak da görmek lazım ki bu anlamda Lübnan-Filistin halkının özgürlük ve demokrasi direnişlerinin de bir parçası, bir devamı oluyor. Bir yönüyle onun devam ettirilmesini de ifade ediyor.”
Arnon Kalesi savaşının önemi sadece tarihi bilgi olmasından kaynaklanmaz. Arnon savaşında iki mazlum halkın özgürlük mücadelesi verilen şehitler ve birbirine karışan kanlarla birbirine bağlanmıştır. Ve sonuçları Kürdistan devrimi şahsında bölgede yankı uyandırmaya devam etmektedir. Güney Lübnan’da Filistin davası için savaşan Kürtler bugün Arap, Süryani, Ermeni gibi halklar ile birlikte özgür ve demokratik bir yaşam için mücadele ediyor. Ve Filistin ve Kürdistan devrimlerinin damarları Siyonizme ve sömürgeciliğe karşı kopmazcasına birbirine bağlanmıştır.
HPG Basın İrtibat Merkezi’nin 2012 yılında hazırladığı ve Arnon Kalesi direnişini anlatan broşürde şu ifadeler yer alıyor:
“Zor ve güç günlerde, tarihi anlarda Arap ve uluslararası kurtuluş hareketlerinin örgütleri arasında kahraman kaynaşmalar yaratıldığı gerçeği kendisini göstermiş, Lübnan savaşı ise bunu en açık bir biçimde kanıtlamıştır. İsrail’in Lübnan’a saldırısında, halkların özgürlük ve ilerleme davasında aldığı şerefli enternasyonalist konumu gereği devrimin kazanımlarını savunmada şehit düşen arkadaşlarımızdan sonra, şehitlerin kanlarıyla güçlenen böyle bir kaynaşma da bunun nadir örneklerindendir.”
Arnon Kalesi Şehitleri
1960 Dersim doğumlu Ferhan kod isimli Veli Çakmak,
1962 Suruç doğumlu Halit kod isimli İsmet Özkan,
1956 Elazığ doğumlu Rüstem kod isimli Kemal Çelik,
1957 Urfa doğumlu Halil kod isimli Mehmet Atmaca,
1960 Kozluk doğumlu Hasan kod isimli Emin Yaşar,
1961 Çermik doğumlu Ferit, Hasan, Mahir kod isimlerini kullanan Mustafa Marangoz,
1963 Diyarbakır doğumlu Abdullatif Musa kod isimli İrfan Ay,
1957 Derik-Heboşi doğumlu Orhan ve Ahmet kod isimlerini kullanan Şerif Aras,
1962 Nusaybin doğumlu Xalit kod isimli Sahabettin Kurt,
1955 Urfa doğumlu Yusuf kod isimli Abdullah Kumral