Türkiye, tarihsel tutumu olan Kürt karşıtlığı ve paranoyak ‘beka’ gerekçeleriyle bir yandan Kuzey Doğu Suriye’ye bir yandan da Kürdistan Federe Bölgesi’ne, Kürdistan Federe Bölgesi’nin (KDP) de yardımıyla ilhak amaçlı Türk askeri ve IŞİD, ÖSO gibi çetelerin paramiliter güçleriyle saldırmaktadır. KDP Kürt halkını, Kürt coğrafyasını, Kürdün dağını, taşını, kuşunu, böceğini ilhak amaçlı Türkiye’nin Neo-Osmanlıcılık hayallerini gerçekleştirme arzusunda olan ırkçı iktidar ile birlikte hareket etmektedir. Rojava’da bunu ENKS eliyle yaparken, Başur’da ise KDP güçleri, Türkiye’nin Başur’a getirdiği çetelere yol vermektedir.
ABD ve Rusya Ortadoğu’da vekalet savaşları, Ukrayna savaşı ve ticaret yolları üzerindeki hakimiyet savaşlarında Erdoğan’ın Türkiye’sini yanında tutmak için Türkiye’nin Kürdistan bölgelerindeki ilhak amaçlı işgal girişimlerine göz yummaktadırlar. Hatta bazı bölgelerde ilhak amaçlı işgal girişimlerinin önünü açma yarışlarına da girdikleri gözlenmektedir.
Rusya’nın ısrarla Erdoğan ve Esad’ı yan yana getirme çabası böyle okunmalıdır. Irkçı faşist devlet aklının Misak-ı Milli sınırları hayali ile Erdoğan’ın Neo-Osmanlıcılık hayalleri bilinmektedir. Erdoğan’ın 5 Eylül 2012’de ‘İnşallah en kısa zamanda Şam’a gideceğiz, Emevi Camii’nde namazımızı kılacağız’ sözleri bu hayaller ve söylemlerle Suriye topraklarına göz diktiği şeklinde okundu.
Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin yayılmacı politikalarının temelinde tabii ki tarihsel olarak Kürt karşıtlığı olduğu açıktır. Türkiye’nin ırkçı devlet aklının Kürt karşıtlığı ve Kürt düşmanlığı o kadar ifşa olmuş ki halk arasında ‘Kürtler uzayda da hak mücadelesini verirse Türkiye uzaya da müdahale eder’ şeklinde ifade edilmektedir. Bu nedenle o dönemde Türkiye’de çözüm süreci olmasına rağmen Türkiye Rojava’da gelişen kadın öncülüğündeki Kürt mücadelesini boğmak için her yolu denedi. Ancak aradan geçen 12 yıllık süre sonunda Rojava’da Kürtler bütün imkansızlıklara, IŞİD’in, rejimin ve bölge devletlerinin saldırılarına karşın, farklılıkların bir arada yaşadığı bir yaşamı pratiğe geçirdiler. Kürtlerin barış, eşitlik, özgürlük, ekolojik, kadın özgürlükçü yaşam paradigmasının pratiğe geçirmesine olan tahammülsüzlüğü nedeniyle bugün itibariyle 100 yıllık ‘Misak-ı Milli ve Neo-Osmanlıcılık’ iddialarına mola vermeye hatta vazgeçmeye hazırlar.
Erdoğan, Esad ile görüşmek için can atmaktadır. Bunun için bir yandan Rusya’nın Esad’ı ikna etmesini isterken bir yandan da yerelde KDP’nin etkisi altındaki ENKS, Kürtlere karşı Türkiye ve Suriye arasında gönüllü arabulucu rolünü oynamaktadır. Ancak hem İran’ın hem de Esad’ın Türkiye’nin samimi olmadıklarını bildiğinden şimdiye kadar Rusya ve Erdoğan’ın istediği gerçekleşmedi. Ama Erdoğan yönetimindeki Türkiye Rojava Kürtlerine karşı girişimlerini sürdürmeye devam edecektir. Yeter ki Kürtler statü sahibi olmasın, Erdoğan Türkiye’si Misakı Milli iddiasından da Neo-Osmanlıcılık hayallerinden de vazgeçecektir.
Öte yandan AKP-MHP iktidarındaki Türkiye devlet aklının Başur Kürdistan’ını da ilhak girişimleri tüm hızıyla devam etmektedir. Başur Kürdistan’ına öyle bir saldırı var ki bütün ahlaki ve insani ilkeleri devre dışı bırakmaktadır. Bir taraftan Kürdistan dağları bombalarla yıkılırken, bir taraftan ormanlar talan edilmekte, bir taraftan kimyasal silahlarla doğanın bütün canlılarını tahrip ederken, bir taraftan da köyleri boşaltmaktadırlar. Bütün bu ahlak ve insanlık dışı saldırıları Türkiye devleti ve KDP birlikte yapmaktadırlar.
Dört parça Kürdistan’ından ve dünyanın her yerindeki Kürtlerin KDP yönetimine olan tepkisine karşılık KDP’nin ‘Kürt örgütlerinin ve hareketlerinin Başur’u terk etmesi’ gerekçeleri ve bu yönlü tutumu Kürdistani olmadığı gibi haklılık gerekçesi de yoktur. KDP yönetimi Türkiye devletine ve onun IŞİD, ÖSO gibi paramiliter güçlerine alan açtığı yetmiyormuş gibi Irak merkezi hükümetini ikna etme diplomasisini yürütüyorlar.
Kürdistan bütün Kürtlerin yurdudur
Öncelikle şunu söylemek gerekirse Kürdistan’ın her noktası hiçbir kişinin, ailenin, aşiretin, grubun veya partinin değildir. Kürdistan’ın her noktası bütün Kürtlerin yurdudur, evidir. Kürdistan’ın dağları Dehaqlar’dan bu yana Kawalar’ın yurdudur. KDP geleneği ve öncülleri 100 yıldır Türkiye devletiyle hep uyum içinde oldular. Hep Türkiye’nin hizmetinde oldular. Türkiye’den zulümden kaçanları ya siyasi suikastlarle öldürdüler ya da Türkiye istihbaratına teslim ettiler. Ancak gelinen noktada Kürtler ve Kürt coğrafyası için varlık yokluk durumuna gelmiştir.
Ankara’ya Kürt kedisini bile teslim etmeyiz
Kürt halkının Kürt hareketlerinden beklediği irade hiçbir Kürdü yalnız bırakmamak ve hiçbir Kürtten vazgeçmemektir. Bunun için de Kürt halkının tarihsel beklentisi olan Kürt ittifakının kurulması, Kürtlerin ortak mücadele zemininin oluşturulması ve Kürtlerin dayanışmasıdır. Kişisel, ailevi ve örgütsel çıkarlarını Kürt halkının çıkarlarının önüne koymamasıdır. Bu irade de Sayın Celal Talabani’nin 2007’de ortaya koyduğu “Türkiye bizden PKK yetkililerini istiyor. Kürt yetkililerin yakalanması ve teslim edilmesi gerçekleşmeyecek bir rüyadır. Biz, değil bir Kürdü bir Kürt kedisini bile teslim etmeyiz” duruşu ve iradesidir. Kürt halkının KDP’den de beklediği tutum budur. Değil herhangi bir Kürdü, Kürtlerin dağlarını, doğasını, kuşunu, böceğini hatta Kürdün kedisini bile kimseye teslim etmemeli ve peşkeş çekmemelidir. Aksi durumda KDP zihniyeti ve geleneği tarihe Kürtlerin ihanetçi geleneğinin içerisine adına yazacaktır.
Türkiye’nin ve KDP’nin bu tutumları Kürtlerin iç barışına, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun barışına katkı sunmadığı 100 yıllık deneyimlerle sabittir. Türkiye beka sorununu yaşamak istemiyorsa içeride ve dışarıda Kürtlerle oturup konuşmaya başlamalıdır. Kürtlerin konuşmaya açık oldukları Sayın Öcalan’ın son avukat görüşmesindeki davetinden ve Sayın Mazlum Abdi’nin açıklamalarıyla görülmektedir. Türkiye devleti de bu konuda adım atmalıdır. Aksi durumun hiç kimseye faydası yoktur. KDP geleneğinin de Kürtlerin kendilerine yüklediği anlama denk düşecek bir tutum almalarının vakti geldi de geçiyor. Kürtler bir ailenin iktidarı için Irak’ta mücadele etmedi. Kürtler kendi özgürlükleri için mücadele ettiler. Gelinen noktada KDP’nin geleneği yine tarihteki çizgisine kayması Kürtlere kazandırmayacağı için KDP’ye de kazandırmayacaktır.