Uzun yıllardır sessiz olan Kürtlerin içli sesi Leyla İşxan ile müziği, hekimliği ve Kürtleri konuştuk: Kürdperwer bir ailede büyüdük. Babam Kürtçe öğrenmemiz için her zaman Kürtçe şarkılar dinlememiz gerektiğini söylerdi. Bu şekilde hem dilimizi unutmadık hem de Kurdayetî ruhumuza işledi
Gülcan Dereli
İçe işleyen bir sesi ve insanı hem kederlendiren hem de gülümseten bir tebessümü var… Uzun yıllardır sesini duymuyoruz. Wey Malino şarkısını söylerken çekilen videosu, aradan yıllar geçse de birçok kişinin sık sık açıp izlediği bir video. Leyla İşxan’dan bahsediyoruz. Şu an hekimlik yapıyor Almanya’da. Sessizliğini Yeni Yaşam için bozan Kürtlerin içli sesi Leyla İşxan, ilk kez bir gazeteye söyleşi veriyor. Şöyle diyor Leyla İşxan: “Ulusal şarkılarımız ruhuma işlemişti ve her zaman dilimdeydi. Newrozlarda şarkı söyledim, hatta Rusya’da operada şarkı söylemem istendi fakat kabul etmedim çünkü Kürtçe şarkıların tınısını kaybetmek istemedim. Aynı zamanda doktorluğu da bırakmak istemiyordum… Kürtlerin birlik ve beraberliğini istiyoruz. Çelik eritilmeden kılıç olamaz. Kürt birlik olmadan özgürleşemez…” Leyla İşxan ile koronavirüs nedeniyle sık sık “rötar” yapan söyleşiyi nihayet yapabildik. Babası Doğu bilimci-diplomat, şair ve söz yazarı İşxanê Aslan’a da Deniz Poyraz’ı sorduk. İyi okumalar…
Bize biraz kendinizden kısaca bahseder misiniz? Daha önce Rusya’da yaşadığınızı biliyoruz. Almanya’ya gitmeye nasıl karar verdiniz?
Ben Leyla Îşxan Aslannova-Ankosî, 13 Ekim 1974 tarihinde Ermenistan’ın Yerivan şehrinde dünyaya geldim. Babam Îşxanê Aslan Ankosî gazeteci ve Doğu bilimciydi. Uzun yıllar Sovyetler Birliği, İran ve Afganistan arasında diplomatik ilişkilerde çalıştı. 24 yıl Erivan Radyosu’nun Kürtçe servisinde gazeteci olarak çalıştı. Annem Lusika Huseyin Ankosi, Elegez köyünün okulunda Kürtçe ve Ermenice öğretmeniydi. Fakat 1980 yılında Erivan Radyosu’nda spikerliğe başladı. Ben kız kardeşlerim Nazê ve Almast ve erkek kardeşim Reşid yurtsever-Kürdperwer bir ailede büyüdük. Ben ve kardeşlerim aynı zamanda müzik bölümünde okuduk. Her ne kadar okulu Rusça okuduysak da ailemizin dili Kürtçe’ydi. Babam Kürtçe öğrenmemiz için her zaman Kürtçe şarkılar dinlememiz, ezberlememiz ve söylememiz gerektiğini söylerdi. Bu şekilde hem dilimizi unutmadık hem de halkımızın müziğini sevdik, Kurdayetî ruhumuza işledi ve hayatımızın bir parçası haline geldi.
Liseden sonra Rusya’nın Krasnodar şehrinde tıp okudum ve akademiden sonra 2 yıl uzmanlık alanında çalıştım. Daha sonra Krasnodar şehrinde jinekoloji ve ameliyat alanında çalıştım. 6 yıl sonra Rusya devleti beni 6 aylığına Almanya’ya gönderdi, bilimsel alanda tecrübe edinmem için. 6 ay sonra Almanya Sağlık Bakanlığı, Almanya’da kalmam, jinekolog olarak çalışmamı önerdi. Böylece Almanya vatandaşı oldum ve doktorluk yapmaya başladım.
Sizi keyifle dinleyen ve izleyen bir dinleyeninizim. Sesiniz, şarkıları söylerken yüzünüzdeki tebessüm insanda çok güzel bir duygular uyandırıyor. Şarkı söylemeye ara mı verdiniz? Neden? Sizi ne uzaklaştırdı? Mesleğiniz olan hekimlik mi ağır bastı yoksa başka bir şey mi?
Ulusal şarkılarımız ruhuma işlemişti ve her zaman dilimdeydi. Newrozlarda şarkı söyledim, hatta Rusya’da operada şarkı söylenmem istendi fakat kabul etmedim çünkü Kürtçe şarkıların tınısını kaybetmek istemedim. Aynı zamanda doktorluğu da bırakmak istemiyordum.
Doktorluk zahmetli ve meşakkatli bir iş ve bundan geriye zamanım kalmıyor. Atalarımızın dediği gibi ‘İki karpuz bir koltuğa sığmaz’, ayrıca ev işleri, çocuklar da özel bir ilgi istiyor. Her akşam 2 saat çocuklarım Şêraz, Reşîd ve Yasmin’e Kürtçe dersi veriyorum. Ülkesiz olabiliriz ama dilimizi kaybedemeyiz. Kürt kültürüne hizmet etmek istedim fakat imkanlarım şimdi kısıtlı, iki arada bir derede kalmışım. Ya doktorluk yapacağım ya da şarkı söyleyeceğim. Fakat aileme bakmak zorunda olduğum için işimi bırakamam.
Müzisyenlik onurlu bir iştir, ne de olsa halkının kültürüne hizmet ediyor insan. Bir şarkıcı yüz şarkı yapabilir ama onlardan biri öne çıkar. Örneğin Mihemed Ariz Cizrawî, 330 şarkı söylemiş fakat en çok bilineni Eyşana Elî’dir. Klasik şarkılar bir halkın ruhudur ve eskimezler. Ne yazık ki bazı şarkıcılar şarkıların müziğini ya da sözlerini çalıyor ve bunu sadece para için yapıyor. Son dönemlerde Bakurê Kürdistan’lı birçok dengbêj Erivan Radyosu’nun şarkılarını çalmaya başlamış. Erivan Radyosu’nun şarkılarının her birinin bir tarihi var. Elbette söylesinler ama kaynak göstermedikleri zaman bu hırsızlık anlamına gelir. Ulusal şarkılarımız da komşu halkların tesiri altına girmiş ki bu normal bir durumdur..
Were Domam şarkısı hâlâ hafızalarda ve capcanlı. Bu şarkıyı nasıl seçtiniz, bir hikayesi var mı? Şarkı sanki sizin için doğmuş gibi geliyor…
Araplardan geçen kötü bir adet var ki o da akraba evlilikleridir. Kuzenlerinin birbiriyle evlenmesi durumu var. Mesela Meyrem Xan’ın Were Domam şarkısında bu durumu tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarıyor. Bir Kürt atasözü der ki ‘Bûka xalê delaliya malê’ (Dayının gelini evin güzeli) ve bu da bu bakış açısını yansıtıyor.
Hâlâ videolarınız keyifle dinleniyor. Sesiniz Kürt halkının hafızasında yer edinmiş durumda. Sizi görüp tebessüm etmeyen bir Kürt bulmak zor. Bu sesi tekrar ne zaman duyabileceğiz? Şimdi bir müzik çalışmanız var mı? İleride olabilir mi?
Amaçlarımdan biri de 2022 yılında bir Kürt klasik şarkıları derlemesi yapmak. “Ulusal şarkılar o ulusun tarihidir.” Kürtlerin ulusal şarkıları sadece folklor ya da kültür öğeleri değil, aynı zamanda halkımızın tarihidir.
Babanızla konuştuk. Size, kardeşlerinize şarkılar yazdığını anlattı. Bu şarkıları seslendirmek sizde nasıl bir duygu uyandırıyor? Mesela Leyla Leyla bihar e…
Babam birçok şarkı sözü yazdı ve onları çok güzel buluyor. Örneğin benim ve kardeşim Almast için yazdığı ‘Almasta min ji dersê tê’, benim için de ‘Leylanê’ ‘Leyla Leyla Bihar e’ ve ‘Naza min bedew e.’ ‘Yara min a bedew e (Yar Melekê)’ bu şarkıyı 174 Kürt ve yabancı sanatçı söylüyor. Kürdistan sevgisine dair birçok şarkı yazdı ve bu da benim için bir mutluluk kaynağıdır.
Siz de bir Êzidîsiniz bildiğimiz kadarıyla. En son Şengal’de yaşananlar. Ne hissettiniz?
Her yurtsever Kürt gibi ben de her yerde DAİŞ’in faşizmini (sözde İslam Devleti) lanetleniyorum ve kınıyorum.
Katliamdan sonra, birçok Êzidî kadın çalıştığım hastaneye geliyordu, onlara gerekli yardımı yapıyordum. Önemli olan Müslümanlık ya da Êzidîlik değil. Doktorların milleti olmaz. Hangi inançtan olursa olsun Kürtlerin ayrımı olmaz. Bizi öldürenler o ayrımı yapmıyor. Neden Erdoğan, Esad ya da Saddam Kürtleri öldürürken bunlar Müslüman demediler?
DAİŞ terörü sınır tanımıyor, DAİŞ eliyle bütün Kürtlere ve Kürdistan’a karşı bir savaş yürütülüyor.
DAİŞ’le Covid-19’un hiçbir farkı yok, her ikisi de ahlaksız. DAİŞ 2014’te Êzidî soykırımı yaptığında, her bir Kürt insanın ciğeri yandı, nasıl ki Covid-19 bütün dünyanın ciğerlerini yaktıysa. Tek kazanımımız da şu ki, Covid-19’u atlatmış biri gibi, ailelerine geri dönebildiler.
Biliyorsunuz Kürt dili, kültürü baskı altında. Bu dönem daha da arttı. Kürt halkına ne söylemek istersiniz?
Her geçen yıl Kürt ulusu güçlendikçe düşmanlarımız da gittikçe vahşileşiyor ama biz başaracağız.
Ben Kürtlerin birlik ve beraberliğini istiyoruz. “Çelik eritilmeden kılıç olamaz. Kürt birlik olmadan özgürleşemez ve devletleşemez.”
Sağlık ve başarılar diliyorum.
Kürt soykırımı hedefleniyor
Kürtlere yönelik ırkçılığın ardı arkası kesilmiyor. Son olarak bir Kürt kadını Deniz Poyraz HDP il binasında kurşun yağmuruna tutularak katledildi. Bu katliamı nasıl değerlendiriyorsunuz Sayın İşxanê Aslan?
Kürt halkının başı sağ olsun. 20’nci yüzyıl dünya tarihi tekrarlanıyor. 20. yüzyıl başında üç imparatorluk yıkıldı; Kayzer Almanyası, Osmanlı ve Rusya. 1939’da faşist Adolf Hitler Alman imparatorluğunu kurmak istedi. Barbaros Planı’na göre eğer Hitler Sovyetler’i işgal etseydi, 1915 yılında yıkılan Alman İmparatorluğu tekrar kurulacaktı. Ancak 1945’te başarısız oldu.
21’inci yüzyılda Türk faşistleri rövanş almak istiyor, Osmanlı İmparatorluğu’nu yeşertmek istiyorlar ancak bu sefer Osmanlı’nın eski sınırları dahilinde değil. “Jeopolitik strateji” planına göre Erdoğan eski Sovyetler’in altı cumhuriyetini; Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Sovyet Azerbaycan’ı ve İran Azerbaycan’ını birleştirip turan devletini kurmaya çalışıyor. 2020’de Bakü’de “Altı devlet tek dil” diyordu yani Atatürk’e özenip kendisi de “Ataturan” olmak istiyor. Ancak jeopolitik stratejik planının önündeki engel Kürtler ve Ermeniler oluyor. Ermenistan toprağının bir kısmını işgal edip Azerbaycan ve Türkiye’yi birleştirmek ve turanın ilk adımını atmak istiyor. Bu sefer de Kürtler engel çıkarıyor çünkü Ortadoğu’da en güçlü ve ilerici ulus Kürtlerdir. Bu nedenle Erdoğan ve faşist Türkler, Kürdistan’a tahammül edemiyor çünkü Türkiye ile Azerbaycan’ı birbirinden ayırıyor.
Turan planını gerçekleştirmek için Kürt soykırımını kullanıyorlar. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra uluslararası dengelerin değişmesiyle eşitsizlikler de artmış durumda. Eskiden Sovyetler Birliği az da olsa eşitlikten yana tavır alırdı, ancak günümüzde Rusya, Erdoğan ve emperyalist ve köleci güçlerle ittifak yapıyor. Halihazırda tehlikeli gelişmeler yaşanıyor. Bir Kürt atasözünde denildiği gibi “Kabaran hamur ekşir.” Günümüzdeki gelişmeler İkinci Dünya Savaşı’nı hatırlatıyor. Erdoğan, faşist Türklerin eline bir fırsat geçmiş. Rusya Erdoğan’ı yanına çekmeye çalışıyor ve Erdoğan’ın her istediğine evet demeye hazır. Bunun örneği de Efrîn’dir. Kürtleri Esad’ın tesiri altına girmeye zorlamak için Rusya, Türkleri DSG ve Efrîn’e karşı kullandı.
Amerika DAİŞ’e karşı kurulan koalisyon üzerinden Kürtlere bir yandan silah verirken diğer yandan da Erdoğan’ın Suriye’nin muhalefetine ve DAİŞ’e silah desteği sunuyordu. Rusya ve Amerika, Erdoğan’ı görmezden geldiler ve Erdoğan Efrîn’le beraber sınır hattında 30-40 kilometre derinliğinde bir alanı işgal etti. Erdoğan Bakur, Başûr ve Rojava arasında bir DAİŞ kemeri oluşturmak istiyor ki Kürtlerin birlik olmasını engellesin. Erdoğan Hristiyan dünyanın başkanlarıyla iyi geçinmeye çalışıp emellerine kısa yoldan varmak istiyor, kaldı ki Erdoğan bunun için Putin’in ya da Biden’ın elini öpmeye hazır. Amerika Ermeni Soykırımı’nı tanıdı, Erdoğan’ın gönlünü kazanmak için de Kürt karşıtı politikalarda desteğini sundu. Ermeni Soykırımı’ndan yüzyıl sonra Kürt soykırımını gerçekleştirmek istiyorlar.
Türkler, Başur Kürdistanı’nda Barzani ailesi işbirliği ile Kürt soykırımını başlatıyor ve HDP’yi kapatmaya çalışıyor. Bakur Kürtlerinin gözünü korkutmak için de terör uyguluyor. İzmir’deki terör saldırısı bunun ispatıdır. Deniz Poyraz’ın şehit edilmesi Kürtlere ve HDP’ye karşı yapılan siyasetin küçük bir parçasıdır. AKP ve MHP rejimi HDP ve Kürtleri İzmir’de tamamen yok etmeyi planlamıştı. Eğer o binada 20-30 kişi bulunsaydı acaba yine sadece Deniz Poyraz mı öldürülecekti? Hayır, teröristler orada bulunanların hepsini öldürmeye gelmişti. Deniz’in öldürülmesi Kürtler ve Türkiye demokrat ve aydın kesimlerine bir kez daha gösterdi ki Erdoğan kendi rejimini muhafaza etmek için büyük katliamları göze alabilir. Erdoğan amacına ulaşmak ve “Turan’ın halifesi” olmak için tüm insanlık dışı yöntemleri kullanıyor.
Şehit Deniz Poyraz’ın katledilmesini kınıyor ve kan emici rejimi lanetliyorum.
Not: Çeviride yardımcı olan Ali Arslan ve Bilal Gündem’e çok teşekkürler… Söyleşi Xebûn gazetesi ile eşzamanlı yayınlanmaktadır. Kürtçesi Xebûn gazetesinden okunabilir.