Bugün iki milyara yaklaşan İslam aleminin en büyük bayramı. Tüm insanlığa barışın, huzurun ve eşitliğin müjdecisi olsun, kutlu olsun.
İslamiyetin en önemli üç bayramı da İslam dininin zuhurundan öncesine aittir.
Kurban Bayramı’na Araplar “İyd-i ekber/en büyük bayram” derler. Ta İbrahim Peygamber’den bu yana kutlanır. Eskiden özellikle et yiyemeyen fakir fukara takımının da et yiyebileceği sosyal bir işlevi varken günümüzde daha çok gösteriş kokan ve buzdolapların kavurma ihtiyacıını karşılayan bir bayram hali almaktadır.
Şeker ya da ramazan bayramı da eski bir Arap bayramıdır. Şevval ayında olmasına rağmen oruçtan sonra geldiği için önceleri halk arasında, sonradan da resmen “Ramazan Bayramı” adını aldı. Özellikle bu bayram öncesindeki Ramazan ayında en üst seviyeye çıkması gereken hoşgörü kavramı adeta anlam değiştirerek dibe vurmakta. Gerek kamuya ait, gerekse özel işyerlerinde yemek saatleri oruç tutanlara göre ayarlanmakta, oruç tutmayanlar için yemek çıkarılmamaya başlanmakta, eğitim kurumlarında saldırılar olmakta ve hemen her yıl Alevi evlerinin kapılarına kırmızı işaretler konmaktadır. Buna rağmen bütün bayramları tüm insanlığın ortak bayramı sayarak kutlamak elbette dünya barışı için daha hayırlı sonuç verecektir. Böyle davrananlara aşkolsun! Taa Nuh Tufanı’ndan kaldığı kabul gören Aşure ise özellikle Kerbelâ olayından sonra farklı bir niteliğe bürünmüştür. Tufandan sonra dağarcıkların dibinde ne kalmışsa karıştırıp yapılan Aşure çorbası/tatlısı, kurtuluş sevincini yansıtan bir “Şükran yemeği” olmaktan çok tarihin en menfur cinayetler serisinin yasına sembol olmuştur.
Peki tüm barış, kardeşlik ve hoşgörü söylemlerine rağmen bunlardan hiç ders çıkarabiliyor muyuz?
Ramazanda oruç tutmayanlara yapılan hakaretler, sözlü ve fiili saldırılar, hatta cinayetler mi ders?
Günlerce susuzluğa mahkum ettikleri Peygamberin gözbebeği torunu Hazreti Hüseyn ve yanındaki kadın, çocuk toplam yetmiş iki kişinin gözlerine bakarak su içip kalanını dökmek mi ders?
Hak arama mücadelesinin bir parçası olarak açlık grevine oturanların karşısına geçip kebap yemek mi ders? Bir ibadet mekânı olan cemevini basıp hakaretler ederek çirkin yazılar yazıp içine “bevletmek” mi ders?
Cemevinde cenazesini bekleyeni nişan almak suretiyle öldürmek mi ders?
Uğur Kaymaz adındaki çocuğu vurup terör suçlusu ilan etmek mi ders? Öldürdükleri kadını çırılçıplak sokakta teşhir etmek, erkeği, askeri aracın arkasına bağlayıp sürüklemek, Kemal Kurkut’u belden yukarısı çıplak olmasına rağmen arkadan vurup “Çantasında bomba taşıyordu” diye ilan etmek, Taybet Ana’nın cesedini günlerce sokakta bekletmek, ölü çocukların buz dolabında saklanmasına neden olmak veya yüzlerce insanı bodrumlarda boğmak mı ders?
Bu Kurban Bayramı, Cumartesi Anneleri’nin 700. haftalık toplantısına denk geliyor. Gerek 12 Eylül faşizminin gerek onun ülkeye giydirdiği deli gömleği olan 12 Eylül hukukunun eseri olan binlerce faili meçhul cinayetin mağdurları olan ve çocuklarının naaşlarını ve mezarlarını öğrenmek amacıyla her cumartesi İstanbul’un ve Türkiye’nin en seçkin eğitim kurumu olan Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi yapan elleri öpülesi annelerin sorularının yanıtsız bırakılması mı ders?
Tabii çıkarılacak çok ders ve bu olumsuzluklara eklenecek sayısız olay var. Ancak her şeyden önce bayramı bayram gibi karşılamak var.
*****
Bence her bayram tüm insanlığın ortak bayramıdır. Ancak insana, her türlü canlıya ve çevreye duyarlı olmak kaydıyla.
Kimsenin dini inancını eleştirmek haddim değildir ama Kurban Bayramı’nda akıtılan bunca kanı görmezden de gelemiyorum.
Bu yazıyı Maraş’ın bir Alevi Kürt köyünde yazıyorum. Herkes kurban kesmiyor. Büyük kısmı derneğin veya vakfın burs hesabına katkıda bulunuyor. Ancak buna rağmen verebilen her aileden eşit miktarda para toplanarak ritüelin yerine getirilmesi amacıyla iki kurban kesiliyor. Sabah mezarlık ziyaretinden sonra Cemevinde büyük küçük tüm köy halkıyla bayramlaşma ve kahvaltı, akşam üzeri de yine hep beraber bayram yemeği veriliyor.
Köyde biribirlerine kırgın, dargın olanlar var elbette, ancak herkes orada ve biribirlerini görmezden gelerek oturup yemek yiyenler de var. Barışanların bir kısmının küskünlükleri bayramdan sonra da devam edecektir, ama olsun.
Yine de herkesin bayramı kutlu olsun.