MHP Genel Başkanı Bahçeli, 26 Aralık 2018’de basına yaptığı açıklamada, Genelkurmay Başkanlığı’na seçilmesi nedeniyle 2 Ekim 2015’te Hulusi Akar’ı makamında ziyaret ettiğini ve bu ziyaretinde kendisine “Kur’an, bayrak ve silah” hediye ettiğini söyledi. “Diğer Genelkurmay başkanlarına yapmadığım bir olayı gerçekleştirdim” diyen Bahçeli, “Niçin Hulusi Akar Paşa’ya verildi, diğerlerine verilmedi?” sorusunu sorarak yanıtını da kendisi verdi: “15 Temmuz’u dikkate aldığınız vakit anlamlı hediyeyi vermek ihtiyacı hissettim. Bunu verdiğime çok memnun olduğum kanaatindeyim. Hulusi Akar Paşa Kur’an’a, bayrağa, silaha sahip çıkmıştır.”
Alışılmışın ötesinde yeni bir protokol anlayışını ifade eden Bahçeli’nin bu tutumu, birçok soruyu ve sorunu çağrıştırıyor. Bu açıklamadan Bahçeli’nin Akar’la ilişkisinin özel olduğu anlaşılmakla birlikte, bu ilişkinin boyutunu ve birbirlerini daha önceden tanıyıp tanımadıklarını bilmiyoruz. Ancak Bahçeli’nin verdiği hediyelerin 10 ay sonra gerçekleşecek olan 15 Temmuz darbe girişimine ve bu girişim sırasında Akar’ın tutumuna bağlaması önem kazanıyor. Akar’ın “Kur’an’a, bayrağa, silaha sahip çıktığını” iddia etmesi ise, darbe girişimi sırasında Akar’ın önemli bir rol üstlendiğini ima ediyor?
İlk kez bir Genelkurmay Başkanı’na böyle bir hediye verdiğini ve diğerlerine vermediğinin önemini vurgularken Bahçeli, bu sembollere sahip çıktığını veya partisinin yeni bir sembol arayışı içinde olduğunu mu anlatmak istiyor. Bu sembollerin ve bunlar üzerinden gerçekleştirilen ritüellerin Türkeş’ten beri ülkücü harekette kullanıldığını, ancak lidere bağlılığın her şeyin önünde olduğu için bu sembollerin geri planda tutulduğunu biliyoruz. Ancak Bahçeli’nin Genelkurmay Başkanı üzerinden orduya karşı yeni ilgisi, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişiminden sonra izlediği ideolojik ve siyasal çizgi değişiminin bir ürünü olarak da ele alınabilir.
Bu sorunu, 15 Temmuz darbe gecesi Bahçeli’nin tutumu ve o günden bu yana üstlendiği siyasal rol üzerinden irdelendiğinde, daha kolay anlaşılabilir bir durum arz etmektedir. Bahçeli’nin darbe girişimine karşı hükümetin yanında yer alması, ordu ve polis içindeki ilişkilerini harekete geçirerek hükümeti desteklemesi, rejim değişikliği için öncü adımlar atarak Erdoğan’ın başkanlığını sağlaması, Cumhur İttifakı’nın temel bileşeni olarak devlet, hükümet ve parlamento nezdinde kilit bir konuma ulaşması gibi gelişmeler, bu savı destekler mahiyettedir.
Henüz birçok yönüyle aydınlatılmayan 15 Temmuz darbe girişiminde Bahçeli’nin üstlendiği bir rolün varlığı söz konusudur. Bu darbe hakkında yazılan kitaplardan, araştırmalardan ve tanıklıklardan anlaşıldığı kadarıyla, “15 Temmuz gecesi Marmaris’te zor koşullardayken Erdoğan’ın o gece, aradığı desteği Bahçeli’den bulduğu, Bahçeli’nin asker ve polisteki kontaklarıyla Erdoğan’ı korumaya aldığı iddiaları var. Darbeyi önleyen komutan olarak tarihe geçen zamanın 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar’ın Erdoğan’ı arayıp, “Atatürk Havalimanı’na inin, sizi ben koruyacağım” dediği iddiası da var. Erdoğan’a “‘Ümit Dündar’a güvenmesi” mesajını Bahçeli’nin vermiş olabileceğine de işaret ediliyor.
Bahçeli’nin “Kur’an, bayrak ve silah” hediye etme anlayışın arka planında İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Teşkilat-ı Mahsusa geleneği var. Hücre tipi örgütlenen Cemiyete üye kaydı Masonik tarzda ve yeminle yapılıyordu. Cemiyete kaydedilenler gözleri bağlı olarak yemin merasimi odasına alınıyor ve yeni üyenin gözleri açıldığında şunları görüyordu: Yeşil çuha kaplı bir masa, masanın üzerinde Kur’an, yanında bir tabanca ve bayrak. Kur’ana, silaha, bayrağa el bastıktan sonra yemin metnini okuyan kişi artık Cemiyet için hayatını vermeye hazır bir üye haline geliyordu.
“Kur’an, bayrak, silah”, Türk militarizminin sembollerini ve aynı zamanda ritüellerini oluşturuyor. İttihat ve Terakki Cemiyeti döneminde ortaya çıkan bu semboller, Cumhuriyet dönemi boyunca askeri cuntaların, özel kuvvetlerin, paramiliter güçlerin ve Ergenekon’un yemin ritüellerinde kullanılıyor. Son zamanlarda ise ulusalcılardan faşistlere, İslamcılardan Kemalist laiklere kadar toplumun geniş bir kesiminde Türk-İslam milliyetçiliğinin sembolleri olarak geçerliliğini koruyor. Artık milliyetçi ve mukaddesatçı kesimlerin düğünlerinde Kur’an ve bayrak hediye edilmesi, yaşanmakta olan toplumsal dönüşümden kaynaklanıyor.