Dünyada süren iklim değişimi Türkiye coğrafyasında hızla gelişirken, bu hızın temel nedeni yoğun doğa yağması. Wan’ın Misk ilçesinde ve Colemerg’in Cilo dağlarında bile kar yağışlarının yetersiz olması geleceğimizi karartıyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Meteorolojik verilerin tutulmaya başlandığı 1930 yılından bu yana günümüzde rekorlar kırılıyor. Özellikle Aralık ve Ocak aylarında bulunduğumuz coğrafyada ortaya çıkan kuraklık, yaz aylarını cehenneme çevirebileceği ve son yıllarda giderek artan kış kuraklığı ise içinden çıkılamaz bir sarmala girdiğimizi gösteriyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) verilerinde Aralık ayında Türkiye’nin önemli bölümü yağış almadı, ‘olağanüstü ve şiddetli kuraklık’ yaşandı. Türkiye’nin önemli bir bölümü olağanüstü ve şiddetli bir kuraklık yaşıyor. 2022 yılında Türkiye coğrafyasının çok büyük bölümüne kar bile yağmamış olması dikkat çekerken, meteorolojik öngörüler 2023’te kar yağışının batıda oluşmayacağı hatta mart sonuna kadar doğru düzgün yağmurların da görülmeyeceği yönünde.
Yeraltı suları tükeniyor
Yağmur yağışının azalması barajlarda büyük bir tehdidi ortaya çıkarırken, kar yağışının yetersiz oluşması ise yeraltı sularını kaybetme sürecine sürüklenmemize neden olacak önemli bir gelişme. Son yıllarda Türkiye coğrafyasının tamamında yeraltı suları 300-500 metrelere geriliyor. Yağışların yeterli olmaması kuraklığa yol açarken kuraklık ise yağışların oluşmamasını tetikliyor. Böylesi kısır bir döngü daha büyük kuraklıkları ortaya çıkaracak. Türkiye’de her yıl binlerce hektar orman varlığı yok ediliyor. İktidarın kesilen-yakılan daha doğrusu katledilen ağaçların yerine misliyle fidan dikiyoruz açıklamaları ise hiçbir anlam içermiyor.
Kürt coğrafyasında kar yok
Wan’da ortaya çıkan kuraklık ise bölge açısından kötü bir geleceğe işaret ediyor. 1870 metre rakımda bulunan Wan’ın Miks (Bahçesaray) ilçesinde aralık ve ocak aylarında 3-5 metreye ulaşan kar yağışı bu yıl ortada yok. Diğer yandan Colemerg’in (Hakkari) Cilo dağlarında da kar yağışının yok denilecek kadar az olması büyük bir kuraklık sürecine girildiğini gösteriyor. Türkiye coğrafyasından farklı bir durumun yaşanmadığı Kürt coğrafyasında süren ormansızlaşma, baraj ve HES’ler ile madenler bölgeyi yok oluşa sürüklerken, iklim değişimi yerel düzeyde gelişerek küresel sürece ekleniyor.
Antalya’da tüm zamanların rekoru
Meteoroloji 4. Bölge Müdürlüğü verilerine göre Antalya’da, meteorolojik verilerin tutulmaya başlandığı son 92 yılın aralık ayı maksimum sıcaklık ortalaması rekoru kırıldı. Ölçümlerin başlandığı 1930’dan bu yana daha önce 1960’ta 18,8 derece ölçülen maksimum sıcaklık ortalaması, aralık ayında 19,1’e ulaştı. Bu gelişme Avrupa ve tüm Türkiye coğrafyasında görülen sıcaklık artışlarından bağımsız değil. Bu yönüyle 1960 yılıyla kıyaslanması ‘olur böyle şeyler’ türünden bir duruma işaret etmiyor. Görülen sıcaklık artışları ve yağışsızlık büyük bir iklim sorununu ortaya çıkarıyor.
Yarı kuraklıktan kuraklığa
Türkiye’de doğa yağması dünya ortalamasının çok üzerinde. Türkiye yarı kurak bir iklime sahip olan bir coğrafyada yer alıyor. Buna karşın Türkiye’de su havzaları adeta yok edilirken yeraltı suları ise son 20 yılda bazı bölgelerde 5-10 metrelerden 400-500 metrelere gerilemiş durumda. Buna karşın iktidar 48 ilde 100 adet yeraltı barajı yapmaya soyunurken yeraltını da yerüstü gibi yok etme süreci başlatılmış durumda. Tüm bunlar Türkiye coğrafyasını yaz kuraklığından kış kuraklığına taşırken, kar yağışlarının oluşmaması kötü bir geleceğe sürüklenildiğini gösteriyor.
Kış kuraklığı can yakıcı
Kış aylarında kar yağışının azalması, yağmurların uzun süreli stabil yağışlar yerine sellere yol açan ani ve kısa süreli yağışlara bırakmış olması susuzluğun giderek yaklaştığının işareti. Kışları alçak basınca bağlı sıcak ve soğuk cephe hava hareketleri kuzeyden inerek Türkiye coğrafyasına yağmur ve kar getirirdi. Batı bölgelerde daha çok ortaya çıkan yüksek basınç nedeniyle kuzeyden giren yağışın güney bölgelere artık yeterince ulaşamadığı görülüyor. Metropollerin giderek büyümesi ve betona boğulması ile kentlerin yağış iklimi çoktan değişti. Bugün yaşanan meteorolojik kuraklığın bir süre sonra ciddi boyutlarda tarımsal kuraklığı ortaya çıkaracağı ise biliniyor.
Su kıtlığı çok yakın
Su kıtlığını ortaya çıkaran belli başlı etkenlerin başında bölgesel iklim şartları, kuraklık, çölleşme, ormansızlaşma, metropol sayılarının artması, sanayi havzalarının sınırsız su kullanımı ve yine özellikle sanayinin açtığı yeraltı kuyuları, su havzalarının yok edilmesi (enerji, maden vb.) gelmektedir. Tüm bu nedenlerin toplamı ise su kıtlığını ortaya çıkarmaktadır. Yaşanan su kıtlığının ekolojik krize bağlı gelişen iklim değişimiyle katlanarak artması bekleniyor. Tarımsal sulamalarda kullanılan salma su yöntemi aşırı su kullanımına neden olurken, kısa dönem içinde tarımsal alanların suyu bulamama tehlikesi ortaya çıkıyor.