Kulüp’ün daveti, Kılıçdaroğlu’nun helalleşmesi kadar Sedat Peker’in ‘çökme’ temasını merkezine alan itiraf ve ifşaatları ile de eşzamanlıdır. İçeriği de benzeşmektedir
Cehapelinin biri kuyuya bir taş attı, kırk akıllı çıkarmaya uğraşıyor. Son günlerde siyaset ve medya çevreleriyle birlikte toplumsal yaşamın bütün katmanlarında, doların fırlayış hızıyla yarışır biçimde ‘helalleşme’ açılımının muhtemel anlamları üzerine hummalı bir akıl yürütme, niyet okuma ve tartışma faaliyeti görülüyor. Kılıçdaroğlu’nun haftalık olağan nutkunda sunduğu liste, hem milli sağ hem de ulusol içinde eşdeğer şiddette bir infiale yol açarken, birçok yorumcu açısından kavramın açık uçluluğu tüketilmiş değil. Türkiye’nin gündemi, aslında şunu da kastediyor, yok onu değil ama bunu da kastediyor tarzı tartışmaların hakimiyeti altında.
Helalleşilecekler listesi esas alındığında, son günlerin popüler dizisi Kulüp’teki anlatının da kapsama alanı dahilinde olduğu görülür. 1942 Varlık Vergisi, hem helalleşme listesinin hem de Kulüp’te izleyeceğimiz olayların başlangıcını oluşturur. Öncesi, malum derin kurucu sebeplerden dolayı olsa gerek liste dışı bırakılmıştır.
Kulüp’e gelince; Matilda hanım, 1942 yılı sonrasında cinayetten mahkum olup 17 yıl yattıktan sonra genel af sonucu tahliye edildiyse, söz konusu olan 26 Ekim 1960 tarihli genel af olmalıdır. Böyle olunca da, dizinin tanıtımında geçen ‘1950’li yılların İstanbul’u’ ibaresi yanlıştır; 1960’lı yıllar olmalıdır. Gazinocular kralı Hayrettin Aslan’ın oğlu Sacit Aslan, diziyle ilgili olarak Matilda, kızı Raşel (Aysel) ve Fıstık İsmet (fındık İsmet) karakterlerini bizzat tanımış olduğunu belirtiyor. Selim Songör karakteri de bir Zeki Müren alegorisi olsa gerekir. Kurgusal bir anlatının zaman, mekan ve karakterler açısından gerçeklikle örtüşme derecesi aslında önemli olmamalı. Ama özellikle kronolojik düzeltme, anlatıyı içine yerleştirildiği belli başlı tarihsel olaylarla birlikte okuma gerekliliği açısından zorunludur. Bu gereklilik, konunun gayrı Müslim azınlıklarla ilgili oluşundan kaynaklanır. Resmi deyişle ‘hassas’ bir konuyla karşı karşıya bulunmaktayız.
Konunun hassasiyeti, Türkiye’nin kültür külliyatında geçmişle yüzleşme çabası içinde olan yapıtların oldukça az sayıda oluşundan da anlaşılabilir. Örneğin, İstanbul’un yakın tarihi üzerine son yıllarda ‘birinci açılım devri’ kapsamında yapılan toplam iki film (Yılmaz Karakoyunlu romanlarından uyarlanan Salkım Hanım’ın Taneleri ve Güz Sancısı) sayılmazsa Türkiye sinemasında geçmişle yüzleşme temasının olmadığı söylenebilir. Şimdi, bu kez de ikinci açılım ya da ‘helalleşme devri’nin arifesinde Kulüp’le birlikte bir yüzleşme davetinin varlığı seziliyor.
Kulüp’ün daveti, Kılıçdaroğlu’nun helalleşmesi kadar Sedat Peker’in ‘çökme’ temasını merkezine alan itiraf ve ifşaatları ile de eşzamanlıdır. İçeriği de benzeşmektedir. Örneğin, Peker’in ifşaatları arasında Demirören aile tarihinde kurucu rol oynayan bir cinayet ve çökme vakası önemli bir yer tutmaktadır. Benzer vakaların başka hangi varlıklı Müslüman/Türk ailelerin tarihinde kurucu an işlevi gördüğünü anlamak için, yalnızca İstanbul’un tarihi kent dokusu içinde yapılacak kısa bir gezinti bile yeterli olabilir. Gayrı Müslimlerden Müslüman/Türklere şiddete dayalı servet transferi yoluyla sermayenin ya da burjuvazinin Türkleştirilmesi, uzak bir geçmişte yaşanıp bitmiş değil, cumhuriyet tarihi boyunca sürmüş bir hadiseler silsilesidir. Üstelik Kulüp üzerine yazdığı yorumda Foti Benlisoy’un vurguladığı üzere var olan proletaryanın da tasfiye edilerek Türkleştirilmesi söz konusudur (K24, 16 Kasım 2021). Dizide bu durum, ‘yılın Türk müteşebbisi’ ödülü karşılığında devletin Kulüp sahibi Orhan’dan personelini Türkleştirmesi talebinde bulunması, yılların ışıkçısı Agop’un işten çıkartılarak yerine Hacı’nın geçişi ile temsil edilir.
Çökme ve yüzleşme: Bu terimlerin artık gündelik yaşama girdiği görülebilir. Helalleşmenin teriminin (ve terim sahibinin) kaderini ise bu kavramların içeriği ile örtüşme derecesi belirleyeceğe benzer.