ABD’nin desteğiyle Küba’da katliamlar yapan, kaynakları yağmalayarak milyonları yoksullaştıran Fulgencio Batista diktatörlüğüne son veren Küba Devrimi 63 yaşında
Plantasyonlarda yerlilerin, siyahların köle olarak çalıştırıldığı, azınlık beyazların kaynaklara el koyduğu Karayip ülkelerinden Küba’da, devrimin 63’üncü yıl dönümü kutlandı.
Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz Canel, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Devrim zaferinin 63’üncü yıl dönümü arifesinde, Kovid-19 ile mücadelede güçlü katkılarda bulunan birçok bilimsel kurumu ziyaret ettik. Küba biliminin 2022 yılında çok daha fazla ilerleyeceğine inancımız tamdır” dedi.
Eğitim Bakanı Ena Elsa Velazquez Cobiella da hesabından Küba devriminin efsane lideri ve Devlet eski Başkanı Fidel Castro’nun fotoğrafını paylaşarak, “Tüm Kübalıları kutluyorum. Çalışmaya ve başarılı olmaya devam ediyoruz” dedi.
Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce Catacora ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro da Twitter hesabından yayımladıkları mesajlarda Küba Devrimi’ni tebrik etti.
Fulgencio Batista dönemi ve Sierra Maestra Dağları
Fulgencio Batista diktatörlüğü devrim öncesi Küba’yı ABD’nin arka bahçesi yapmıştı. Muhalifler işkenceden geçiriliyor, ya da katlediliyordu. Küba kentleri ABD’den gelen zenginler için fuhuş ve eğlence yerlerine çevrilmişti.
Sürgün Kübalılar Arjantinli Che Guevara Meksika’da buluşarak organize oldu. Grup Granma gemisiyle Sierra Maestra dağlarına çıkmak isterken kıyıya yakın pusuya düştü. Grubun onlarca üyesi katledildi küçük bir gerilla grubu Küba’nın doğusundaki Sierra Maestra Dağları’na çıkabildi. İmkansızlıklar içinda bu grup büyüdü, gerilla kolları oluşturdu. Gerilla güçleri önce kışlaları dağlardan ormanlardan süpürerek orduyu kasaba ve şehirlere sıkıştırdı. Şehirleri de alarak ordunun direncini kırdı. ABD de açıktan destek veremez hale gelince, ülke içinde ordu-polis direncini de yitiren Batista 31 Aralık 1958’de Dominik Cumhuriyeti’ne kaçtı. Fidel Castro, Raul Castro, Che Guevara, Camilo Cienfuegos gibi efsane komutanların yönettiği gerilla birlikleri 1 Ocak 1959’da başkent Havana’ya girdi ve yeni bir dönem başlattı. Küba Devrimi dünya halkları için de ilham kaynağı oldu.
Zafere giden yollar
Küba’da devrimin önemli kıvılcımlarından biri Moncada Kışlası’na baskını oldu
26 Temmuz 1953’te Fidel ve yoldaşlarının Moncada Kışlası’na baskın düzenledi. Baskın yapanların büyük kısmı öldürüldü.
Haydee Santamaria ile Melba Hernandez, Moncada Kışlası baskınında rol alan kadınlar oldu. Sağ yakalanan Fidel yargılandı. 16 Ekim 1953’te Fidel tarihi sözünü mahkeme salonunda haykırdı: “Tarih beni aklayacaktır!”
Fidel bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Haydee ile Melba de bırakıldı. İki kadının mücadelesi devrim sürecine kadın katılımını hızlandırdı.
Kadınlar Vilma Espin, Melba Hernandez Meksika’da, Haydee Santamaria Santiago’da devrim örgütlenmelerinde yer aldı
Celia Sanchez de Sierra Maestra dağlarında buluşmaları organize edecekti.
Umut, kavga ve özgürlük ateşinin damarlarında dolaştığı gençler 12 Haziran 1955’te Moncada Kışlası Baskını’na atfen 26 Temmuz Hareketi kurdu.
Bohemia isimli haftalık dergiye Fidel “Halkımıza açlığın ve despotizmin olmadığı onurlu bir yaşam hakkı ve özgürlük getirmeye hazır olduğumuzda döneceğiz” diye yazdı ve 7 Temmuz 1955’te Fidel ve kardeşi Raul yeni bir atılım ve özgürlük serüveni için Küba’dan Meksika’ya geçti. Meksika’da Fidel ile Che tanıştırıldı. Güçlü iradeli bir grup oluşturuldu.
Ülkeye dönüş hazırlıkları yapıldı. Fidel, Tuxpan Nehri kıyısında 1943 yapımı gezi yatının satılık olduğunu öğrenince harekete geçti. Bu yat 13,25 metre uzunluğunda, 4,97 metre genişliğinde, 6 silindirli 6M4 tipi dizel motorlu Granma (Nine) idi. Sağlam olmasa da eski yatla yolculuğu devrim ateşi yüklü gençler göze aldı.
82 kişilik grup savaşçı olarak Küba’ya ayak basmak için Granma’ya binerek 25 Kasım 1956’da sefere çıktı. 5 gün diye hesaplanan yolculuk planlanandan uzun olarak 7 gün sürdü. Oysa grevle desteklenmiş bir ayaklanma da bekleniyordu grubun karaya çıkmasıyla.
Hayatta kalan 12’ler
Ancak pusuda gençlerin büyük kısmı katledildi. 82 kişiden sadece 12’si hayatta kaldı: Sağ kalanlar Fidel, Raul, Che (Açılan ateşte taralandı), Camilo Cienfuegos, Juan Almeida, Efigenio Amejeiras, Ciro Redondo, Julio Díaz, Calixto García, Luis Crespo, Jose Ponce ve Universo Sanchez.
Bu 12 kişilik grup Fidel’in deyimiyle “Bu savaşı kazanacağız. Kavgaya yeni başlıyoruz” diye sözleşti ve ormanlık dağlara çekildi.
Gerillanın karaya ayak bastığı 2 Aralık Küba halkları için bir milat oldu. 12 kişi zamanla dış destekle, ağır silahlarla beslenmiş sistemi bozguna uğratacak halklarla bütünleşmiş bir gerilla ordusuna dönüşecekti.
Kadın tugayı
Kübalı kadın devrimcilerinin ısrarı sonucu lojistik, aşçılık gibi görevler verilen kadınlara da silah dağıtıldı ve Sierra’da bir kadın tugayı oluşturuldu.
Hilda Gadea Acosta, Aleida March, Vilma Espin, Melba Hernandez Meksika’da, Haydee Santamaria, Celia Sanchez gibi kadınlar devrimin ilk yıllarında öne çıkan kadınlar oldu.
Fidel’in Granma yorumu
Fidel daha sonra Granma yolculuğu için şunları söyleyecekti:
“Denize deneme amacıyla açıldığımızda hep boş tekne kullanmıştık. Denizcilik konusunda pek bilgili değildik ve Granm’ya 82 kişi, üstüne de silahları, mühimmatı, yemek ve fazladan yakıtı eklediğinizde, gemi korkunç derecede yavaşladı. Dolayısıyla, 5 gün diye hesap ettiğimiz yolculuk 7 gün sürdü. Depoda sadece bir kaç parmak yakıtımız kalmıştı. Karaya planladığımızdan iki gün geç ulaştık.”
Angola’da Apartheid’ın ordusunun bozgunu
Küba’nın yeni nesil savaşçıları daha sonra Angola gerilla hareketi MPLA’yı (Movimento Popular de Libertação de Angola – Partido do Trabalho/Angola’nın Bağımsızlığı için Halk Hareketi-İşçi Partisi) da destekleyecek ve Angola’nın özgürlüğünde rol oynayacaktı. 1970’lerde Fidel Castro yönetimi Apartheid rejimi ile yönetilen ABD ve UNITA destekli Güney Afrika’nın ordusunun işgaline karşı binlerce Kübalı savaşçı gönderdi, bu ordunun yenilmezliği efsanesini yıkmış oldu.
HAVANA