Türkiye’de bir ekonomik kriz yaşanıyor. Daha doğrusu Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının yürüttüğü savaş politikası Türkiye’ye ağır bir kriz yaşatmaktadır. Tıpkı 2001 ekonomik krizi gibi. Bu izlenen yanlış politikaların yarattığı krizdir. Rahip Brunson krizi değildir. Ya da ABD başkanı Trump’ın yaptığı açıklamanın krizi değildir. İçerde ve dışarda bu düzeyde savaş politikası yürüten Türkiye’nin böyle bir ekonomik kriz yaşaması kaçınılmazdı. İçerde Kürtlere ve demokrasi güçlerine karşı yürüttüğü savaş AKP-MHP iktidarını ayakta tutmaya yetmeyince savaşı Suriye ve Irak içlerine yaydılar. İçerde toplumun büyük çoğunluğunu karşısına alan AKP-MHP iktidarı Ortadoğu ve dünyada da birçok ülkeyle karşı karşıya gelmiştir. Her savaşın yeni düşmanlar ve yeni dengeler yaratacağı görülememiştir.
Neden 24 Haziran’da erken seçim yapıldı? Devlet Bahçeli neden birkaç ay daha Türkiye bu haliyle gidemez, erken seçim yapalım, dedi. Biliyorlardı ki sonbaharda ekonomik kriz patlayacak, AKP-MHP iktidarı yıpranacak; 2019’da yapılacak seçimler kaybedilecekti. Demek ki krizi Rahip Brunson sorunu yaratmamıştır. Ekonomik kriz bağıra çağıra geliyorum, diyordu. Seçimi bunun için erkene aldılar. Şimdi de şovenizmi şahlandırarak bu ekonomik kriz ortamında halkı ve muhalifleri susturup siyasi olarak en az yıpranmayla bu krizden çıkmayı hedefliyorlar. Krizi kendileri değil de dış güçler çıkarmış gibi hedef şaşırtıyorlar; halkın tepkisini dışa yöneltiyorlar.
Türkiye’nin kaynakları nereye aktarılıyor; dışarda alınan bu kadar borçtan kimler nemalanıyor? Halk yararlanmadığına göre kim nemalanıyor? Bu soruların cevabı verilirse ekonomik krizin de neden patladığı anlaşılır. Rahip Brunson sorunu krizin bu düzeyde patlamasını çabuklaştırmıştır. Nasıl ki 1.Dünya Savaşı’nı yaratan temel etken Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliaht prensinin öldürülmesi olmadığı gibi bu krizi yaratan da Rahip Brunson sorunu değildir. Rahip Brunson sorunu Türkiye’yi ekonomik krize götüren politikanın son damlası olmuştur. Bardağı taşıran damla ise taşan suyun binde biri bile değildir. Aslında AKP iktidarı bağırıp çağırarak krizi yaratan esas etkenleri ve kendi sorumluluğunu gözden kaçırmak istiyor. Muhalefet partileri de milli duruş adına ABD ve başkanını suçlayarak Erdoğan’ın politikalarının yarattığı bu krizden Erdoğan’ı kurtarıyorlar. CHP ve Kılıçdaroğlu bir kez daha Erdoğan’ı kurtarmada rolünü oynuyor.
Ortadoğu’da ve dünyada sıfır sorun, diyen Erdoğan şimdi Ortadoğu ve tüm dünyayla kavgalı. Neredeyse tek iyi ilişkisi dostum, dediği Putin kalmıştır. Zamanı geldiğinde en büyük kazığı da Putin çakacaktır. Çünkü Putin Erdoğan’ın Suriye, Ukrayna, Kafkasya ve Balkanlarda Rusya aleyhine neler çevirdiğini çok iyi bilmektedir. Artık dünyada hiçbir ülke ve siyasi güç Erdoğan’a güvenmemektedir.
Şovenizmi şahlandırarak iktidarını ayakta tutmak için kavga etmeyi bir marifet sayan iktidar tabi ki o ülkede her türlü krizin etkeni olur. AKP ekonomik iyileşmeyi içerde, Ortadoğu’da ve dünyada birçok kesimle iyi ilişkiler kurduğu dönemde sağladı. Dolayısıyla tersi politika izlediğinde ekonomik alanda da işler tersine döndü. Bu ekonomik krizin gerçekliği böyledir. Ajitasyon ve propaganda gerçekliğin yerini alamaz. Bu ekonomik kriz algılar yaratılarak ortadan kaldırılamaz, atlatılamaz.
Türkiye’de iş çevrelerini bile korkudan bu ekonomik krizi yaratan gerçekliği ortaya koyamıyorlar. Bunu TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik’in ekonomik krizi değerlendirmesinde gördük. Ekonominin merkezinde olanlar bile bu krizi objektif değerlendiremiyorsa tabi ki orada ekonomik kriz patlar ve kriz çözülemez. Siyasi muhalefet güçleri bile gayri milli gösterilmekten korkup krizi yaratan Erdoğan’ın koltuk değneği oluyorsa Bilecik ne yapsın! Çünkü karşılarında ceberrut bir güç var. Bu krizin dış güçler tarafından yaratıldığını söylemeyen herkes hain kapsamına konuluyor. Fox haberin haber müdürünün başına gelenler ortada!
Krizi yaratan etkenler bu siyasi zihniyet ve iktidardır. Boğaziçi ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde olduğu gibi öğrencilere düşmanlık yapan, akademisyenleri ya üniversiteden atan ya da cezaevine gönderen bir iktidarın olduğu ülkede ekonomik krizin olmasına kimse şaşırmamalı ve dış etken aramamalıdır. Gerçek halk düşmanları bu krizde dış etken parmağı arayanlar, bu krizi yaratanları görmeyenlerdir. Dünyaya bu kadar borçlananlar ve bu kaynakları yandaşlarına aktaranlar bu krizin sorumlusudurlar. Bu kriz ve bu krize yaklaşım göstermiştir ki, Türkiye halklarının bu iktidardan kurtulması gerekmektedir. Türkiye’nin en temel sorunlarını seçime endeksleme halka karşı işlenen ağır bir suçtur. Seçimi erkene almasaydı halk AKP iktidarının izlediği politikaların Türkiye’yi nereye götürdüğünü görecek, seçimleri dizayn etmesine müsaade etmeyerek iktidardan düşürecekti. Bu nedenle halkın iradesini saptırarak iktidarını sürdürenlere karşı halkın gerçek iradesinin ortaya çıkmasını sağlayacak demokratik bir müdahale yapma meşruiyeti ve hakkı doğmuştur.