Hüseyin Deniz
TÜİK, 2021 Haziran ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Haziran ayı itibariyle yıllık fiyat pahalılığı yüzde 17.34 oldu. TÜİK’in belirlediği sepetin ortaya koyduğu fiyat artışı bu. Bu çerçevede emekli ve memur maaşlarına da ikinci altı aylık yüzde 8.45 zam yapılması kararı alındı. Sokaktaki duruma gelince; halkın temel ihtiyaç maddelerin ile temel girdi fiyatlarındaki artışlar bundan çok daha yüksek. Bir kg. tereyağı geçen yıl kırsal kesimde 45-70 arasında iken, bu yıl 60-100 lira arasında seyrediyor. Bir kg. biber, domates bu aylarda 5 lira.
Bunlarla da kalsa iyi. Dolar, 8.70’e dayandı. Önemli bir bölümü dolara bağlı girdi (Petrol, doğalgaz, elektrik) fiyatlarındaki artış nedeniyle artan maliyetlerden kaynaklı her gün neredeyse fiyat artışları yaşanıyor. Serbest piyasa adı altında bunu denetleyen bir mekanizma da yok. Benzin istasyonları arasındaki fiyat farkları bunun en tipik örneği. İstanbul-Elazığ arasındaki benzin fiyat farkı 20 kuruşa kadar çıkıyor. Dünya’nın haberine göre, Mobilya Sanayi İş Adamları Derneği Başkanı Nuri Gürcan, “Hammadde fiyatları yüzde 40 artmış. Sunta, MDF üreticileri her ay yüzde 10-15 zam yapıyor” derken, Züccaciyeciler Derneği Başkanı Mesut Öksüz ise “Mutfak gereçlerinde pandemi döneminde hammadde fiyatlarına bağlı olarak yüzde 50’nin üzerinde artış oldu” açıklamasında bulunuyor. Buna, kapıdaki yeni zamları eklemek gerekir. Hazır giyimde yüzde 20, beyaz eşya ve elektronikte yüzde 15-20, mutfak ürünlerinde yüzde 30-50 zam hazırlığı var. Daha kötüsü, mevsimsel etkiler nedeniyle hububattaki yüzde 40’a varan verim düşüklüğü nedeniyle gıdada muhtemel fiyat artışlarıdır. Bu gidişle, Başkanlık sistemi tek rakamlı enflasyon kararlılığını dile getirdikçe fiyat artışları da aynı kararlılıkla iki rakamda ilerlemeye devam edecek.
Anlaşılan tek rakamı görmek, iktidarın büyük puntolarla gösterdiği büyük başarı yılı 2023’te de nasip olmayacak! Bu yüksek enflasyonlu süreçte emekli, işçi ve yoksula yine en asgari yaşam dayatılıyor.
Bunun bir ayağı da çalışma hayatında söz konusu. Pandemi nedeniye uygulamaya konulan kısa çalışma ödeneği 1 Temmuz itibariyle sona erdi. Yoğun bir işten çıkarma kapıda. Bu yüzden DİSK ve Türk-İş, işsizlikteki büyük artış nedeniye kısa çalışma ödeneği sisteminin uzatılmasından yana. İşten çıkarmada ikinci bir yardım destek olarak “İşsizlik Fonu” var. Ancak kısa çalışma ödeneğini içeren şartlar nedeniyle işçilerin büyük bölümü işsizlik maaşını da hak etmeme tehdidiyle karşı karşıya. Örneğin, işsizlik maaşından faydalanabilmek için ilk şart, son 3 yılda içerisinde 600 gün prim ödemesi yapılmış olması, bu 600 günün 120 gününün prim ödemesinin ise aynı iş yerinde yapılmış olması gerekiyor. Pandemi nedeniye sık sık ücretsiz izne çıkarılan ya da kısmi çalışma nedeniyle çalışma günleri çok az gösterilen işçilerin azımsanmayacak bir kısmı, bu yüzden işsizlik fonu alamayabilir.
Bunların başında küçük esnafın yanında çalışanlar geliyor ki, önemli bir kesimi, uzun süre kapalı kalan küçük işyerinde istihdam edilmişti. İşte adalet ve kalkınmanın emekçi yüzü…