Dünya 2020 yılını geride bırakırken koronavirüs ile mücadelesine devam ediyor. Son olarak mutasyona uğrayan virüs karşısında ekonominin etkilenmemesi için çalıştırılan işçiler hastalığın işçi sınıfı hastalığı olarak okunmasına yol açtı. Türkiye’de dahil bir çok ülke verileri şeffaf paylaşmadı yük halkın omzuna bırakıldı
Geride bırakmak üzere olduğumuz 2020, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisiyle başlayıp, salgın hala dünya genelinde etkisini sürdürmekte.
Aralık 2019’da Çin’in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde görülmeye başlandığı bildirilen virüsün kaynağı ise henüz tam olarak netleşmiş değil.
Çok kısa süre içerisinde dünyanın dört bir yanına yayılan virüsün görülmediği ülke kalmadı. Kovid-19 görülen ülke ve bölgelerdeki vakalara ilişkin güncel verilerin derlendiği “Worldometer” internet sitesine göre, dünya genelinde virüs nedeniyle bugüne dek 1 milyon 718 bin 154 kişi yaşamını yitirdi. Vaka sayısı 77 milyon 718 bin 154 kişiye çıkarken, virüs saptanan 54 milyon 593 bin 397 kişi de sağlığına kavuştu.
Sağlığın yanı sıra sosyal ve ekonomik bir dizi sonuçlarla dünyayı tehdit etmeyi sürdüren salgın, Türkiye başta olmak üzere birçok ülkelerin bugüne dek ‘çok iyi’ diyerek övündükleri sağlık sistemlerinin aslında kumdan kale olduğunu da net bir şekilde gözler önüne serdi.
Buna rağmen, terk edilmeyen kapitalist sistem mantığı ile neredeyse tüm ülkeler pandeminin başından bu yana “ben daha başarılıyım” yarışına girmiş durumda.
MA’dan Zemo Ağgöz 2020 yılının koronavirüs mücadelesini derledi
Dua, sabır ve gönüllü karantina
Diğer ülkelerden biraz farklı olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’deki bu “başarı” öyküsünü önceleri pandemiyi inkâr ederek başlattı. Bakan Koca, 11 Mart’a görülen ilk vakayı duyurduğu basın toplantısında, “Bir veya birkaç vaka salgın olarak görülmemelidir… bir hasta topyekûn risk değildir…Ülkemizde yayılmayı önleyici tedbirler alınmıştır…. Sağlık personeli ve hastane hazırlıkları çok önceden bitirilmiştir” dedi.
İlk vaka açıklandıktan sonra iktidar tarafından yurttaşlara yönelik peş peşe “kendi OHAL’inizi ilan edin”, “gönüllü karantina” çağrıları yapıldı. Türkiye’nin pandemiye hazırlıksız yakalandığı, şeffaflığın olmadığı tartışmalarının başladığı süreçte ise AKP’li Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan, “dua ve sabırla” salgının atlatılacağını ifade etti.
İBAN istenilmesi
Fakat bu dua ve sabır telkini sonuç vermeyip, vaka sayıları artmaya başladı. Artan vaka sayılarıyla birlikte kimi kısıtlamalara başvurulup, kısmi sokağa çıkma yasakları uygulandı, birçok işyeri kapatıldı. Bu nedenle yüzbinlerce insan işsiz kalmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan, çıkış yolunu açıkladığı “Ekonomi Kalkınma Paketi”nde yer vermediği yurttaştan, başlatılan “Biz bize yeteriz Türkiyem” kampanyası kapsamında İBAN numaralarıyla “destek” istedi.
10 Nisan sokağa çıkma yasağı duyurusu skandalı
Pandemi ile mücadele konusunda sık sık eleştirilen yönetim acziyeti, kendisini en çok 10 Nisan akşamı gösterdi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir öncesinde aldıkları sokağa çıkma yasağını, yasağın başlayacağı 24.00’e iki saat kala açıkladı.
Soylu’nun, “Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda” diyerek açıkladığı yasakla birlikte yurttaşlar, market ve fırınlara akın etti. sosyal mesafenin ortadan kalktığı görüntüler, bu duruma tepki gösteren yurttaşlar tarafından sosyal medyada paylaşıldı. Bu görüntülerin ardından kamuoyundan yükselen tepkiler üzerine Soylu, “istifa ettiğini” duyurdu. Ancak Erdoğan, Soylu’nun istifasına kabul etmedi.
Yaşanan bu yönetim acziyeti ile çıkış yolu olarak salgını halkın omuzlarına yıkma yoluna başvuran iktidar, sağlık, meslek ve emek örgütlerinin uyarılarına rağmen kısıtlamaları kaldırdı. “Kontrollü sosyal hayat” denilen bu yeni dönemle birlikte artık virüsün ulaşmadığı mahalle ve sokak neredeyse kalmadı.
Hastaneler yetersiz kaldı
Kürt illeri başta olmak üzere hastaneler, artan hasta sayısı karşısında yetersiz kaldı. Gelen tepkiler üzerine ‘yeni önlemler alınacak’ havası yaratıldı ancak Soylu’nun 4 Haziran’da hafta sonu için duyurduğu sokağa çıkma yasağını ertesi gün Erdoğan, “gönlüm el vermedi” diyerek kaldırdı. Devamında gelen açıklamalar da birbirini tutmadı. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Son günlerde ortaya çıkan görüntüler endişe verici” demesine; Sağlık Bakanı Koca yoğun bakım hasta sayısının yükselişte olduğu itirafında bulunmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan aynı gün düzenlediği basın toplantısında başlattıkları “normalleşme” takvimini daha da genişletti. Bakan Koca da açıklamasından iki gün sonra, semptom göstermeyen temaslı kişilere test yapılmasını durdurdu.
Zizek: Sadece hayatta kalma mücadelesi değil
Süreci fırsata çeviren iktidarın, artan toplumsal tepkilerin önüne geçmek için her defasında gerekçe olarak gösterdiği pandemiye ilişkin almadığı tedbirler, bugün artan vaka sayısı, toplumsa yaşamdaki değişimlerin, yoksullaşmanın ve işsizlik oranlarının nasıl bu kadar arttığını gözler önüne seriyor. Yaşanan bu krizden çıkışın yolunun arandığı bu günlerde, “Devletler en kötü krizlerde bile yapamadıklarını şimdi yapıyor” diyen Marksist sosyolog ve filozof Slavoj Zizek’e göre; bu kriz sadece bir hayatta kalma mücadelesi değil, aynı zamanda ultra-politik bir hareket hali.
Devrimlerin sembolik bir kırılış anının olduğunu söyleyen Zizek, “Koronavirüs salgını nedeniyle böyle bir andayız” diyor.