Dr. Samet Mengüç: İktidar salgın konusunda ekonomik harcamalardan kaçınan bir politika izliyor. Bu aşıda da böyle. Firmalar ise kar için yarışıyor
Hüseyin Kalkan
Grip aşısı olmak için 1. derecede risk faktörü taşıyor olmak gerekiyor. 1. derecede risk faktörü ise yaşa ve kronik hastalıklara bakılarak tespit ediliyor. Eğer 65 yaş üstü iseniz veya kalp, diyabet vb. bir hastalığınız varsa da 1. derecede riskli sayılıyorsunuz. Ve durumunuzu e-nabız sitesine girip öğrenebiliyorsunuz. Ancak e-nabız bugünlerde hiç kimseyi 1. derecede risk faktörü taşıdığını kabul etmiyor. Kalp hastası, aynı zamanda diyabeti olan ve üstelik 65 yaş üzeri olan insanlar bile e-nabız sitesin girdiklerinde kendilerinin 1. derecede risk faktörü taşımadıklarında öğreniyorlar. Nerdeyse mevsimi geçerken Sağlık Bakanlığı grip aşısı almak için girişlerini hala sürdüğünü açıkladı.
‘Grip aşısı bile eksik’
Uzmanlar risk faktörü taşıyan insanların bu salgın günlerinde mutlaka grip aşısı olmaları gerektiğini belirtiyorlar. Yoksa Covid-19’un çok ağır geçeceğini ve ağır sonuçları olacağını daha grip aşısı mevsim gelmeden açıkladı. Konu ile ilgili sorumuzu yanıtlayan Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi Dr. Samet Mengüç, şunları söylüyor: “Dikkat ederseniz daha pandeminin ilk dönemlerinde gerek kişisel olarak ben gerekse TTB olarak yaptığımız açıklamalarda mevsimsel griplere yönelik aşının temin edilmesi için çağrılarda bulunduk. Çünkü aşıların üretilmesi, sevkiyatı ve bunların muhafaza edilmesi ciddi anlamda bir altyapı oluşturmayı gerektiriyor. Buna soğuk zinciri diyoruz. O zincirin içinde aşının üretilmesi, muhafazası ve nakli, nakil edildiği yerde aşı uygulanana kadar bir muhafaza gerekiyor. İktidar bunların hiçbirini yapmadı. Önceden talep için girişimde bulunsaydı ilgili firma bunun hazırlığını yapar, sizin isteğiniz dönemde bunu size ulaştırır. Bizim yaptığımız araştırmalara göre Türkiye’de her yıl 20 milyon kişinin bu grip aşısını yaptırması gerekir. Oysa Türkiye’nin toplamda 3 milyon doz aşı talebi var. Bunun hepsi gelse bile Türkiye’deki ihtiyacını karşılamaz. Bu yüzden aşı yapılması gereken dönemde aşı bulmak zorlaşıyor.”
Saray’a ve savaşa
Türkiye henüz grip aşısını konuşurken Pfizer ve BioNTech yüzde 90 etkili bir aşının yakında piyasaya verileceğini açıkladı. Bu aşıda Avrupa Birliği (AB) 300 milyon doz, Japonya 120 milyon doz, İngiltere ve ABD değişik miktarlarda sipariş vermiş bulunuyor.
Türkiye ise grip aşısında olduğu gibi yakında piyasaya çıkacak olan Covid-19 aşısını almak için girişimde bulunmadı. HDP’nin Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan, bu durumla ilgili şunları söylüyor: “Kaynaklar Saraylara ve savaşlara aktarıldığı için Covid-19 aşısı için bütçelendirme yapılmadı. Kaynak ayrılmadı. Bu yüzden yüzde 90 etkili olduğu belirlenen Pfizer ve BioNTech’in bulduğu aşıyı almak için girişimde bulunmuyorlar. Bu konuda bilim insanlarının görüşlerine öncelik vermek gerekir. Ancak, Pfizer ve BioNTech yüzde 90 başarılı bir aşı bulduysa, onu almak gerekiyor. Halk sağlığını önceleyen bir iktidar böyle davranır.”
‘Girişim duymadık’
“Devletlerin başta gelen görevlerinden birisi böyle salgın durumlarında toplumun sağlığını korumak, bunun için de girişimlerde bulunmak. Türkiye’nin bu yönde bir çabası yok” diyen Dr. Samet Mengüç, Türkiye’de iktidarın olabildiğince halk sağlığı için harcamalardan kaçındığını söylüyor. Mengüç, konu ile ilgili açıklamalarını şöyle sürdürüyor: “İktidar olabildiğince ekonomik harcamalardan kaçınan bir politika izliyor. Ve vatandaşı kendi durumu ile baş başa bırakıyor. Bu korona aşısı durumunda da böyle. Bütün dünyanın umutla beklediği olası bir tedavi imkanına kendi vatandaşının da en iyi şekilde yararlanmasını sağlayacak bir girişim yok. Hükümetten, Sağlık Bakanlığı’ndan bize yansıyan, kamuoyuna yansıyan bir girişim yok. Bütün ülkeler olası bir aşı için ön siparişlerde bulunuyorlar. Ama Türkiye’de bu konuda bir girişim yok. Bize yansıyan herhangi bir açıklamada yok. Aşıların 1. 2. ve 3. faz çalışmalarına katkıda bulunan ülkelere doğal olarak bir öncelik tanınır. Pfizer ve BioNTech üreteceği aşı için Türkiye’de 3. faz çalışmaları yapıldı. Doğal olarak Türkiye’nin bir önceliği var. Ancak Türkiye’nin bu konuda herhangi bir talepte bulunduğu kamuoyuna yansımadı.”
Aşıda siyasi tercih mi?
Rusya Sağlık Bakanlığı, Türkiye’nin Covid-19’a karşı geliştirilen Sputnik V’i üretmek istediğini açıkladı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Rus Sağlık Bakanı Mihail Muraşko arasında geçtiğimiz günlerde yapılan telefon görüşmesinden sonra gelen açıklamaya göre, Ankara aşıyı Türkiye içinde üretmekle ilgileniyor. Rusya Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasında, “Türkiye Sağlık Bakanı, yerel yasaların gerektirdiği toksikoloji testlerinin yapılmasının ardından Sputnik V aşısının Türk ilaç üreticilerinin tesislerinde üretilmesiyle ilgilendiklerini belirtti” denildi. Sağlık Bakanı Koca ise Twitter hesabından yaptığı açıklamada Muraşko ile aşı çalışmaları hakkında da konuştuklarını duyurmuş ancak aşısının Türkiye’de üretilmesine dair bir ifade kullanmamıştı.
Rusya’nın ürettiği Sputnik V, dünyada tescillenen ilk corona aşısı olma özelliğini taşıyor. Ancak aşının, insanlar üzerinde geniş çaplı denemeler anlamına gelen faz-3 testleri henüz tamamlanmış değil. Uzmanlar, faz-3 testleri tamamlanmayan bir aşı çalışmasının uygulanmasına karşı çıkıyor. Pfizer ve BioNTech üreteceği aşının yüzde 90 etkili olduğunu açıklamasından sonra, Rusya’da da Sputnik V aşısının yüzde 92 etkili olduğu açıklaması geldi.
Garo Paylan, Sağlık Bakanlığı’nın Rus aşısına gösterdiği ilginin siyasi nedenlerden kaynaklanmış olabileceğini belirterek şunları söylüyor: “Rusya’nın bulduğu aşı eğer daha etkili bir aşı ise onu almak gerekir. Ama bu konuda Türkiye’nin siyasi tercihte bulunduğunu düşünüyorum. Başta doğalgaz ve nükleer santraller olmak üzere Rusya’ya bir bağımlılık var. Rusya’ya belli diyetler ödemek için Rusya’nın ürettiği aşıyı alma için girişimde bulunmuş olabilirler. Bu doğru değil. Halkın sağlığı için en başarılı aşı hangisi ise, en doğru aşı hangisi ise ona doğru yönelmeli.”
Firmaların kar yarışı
Pardeminin ortaya çıkışından beri bütün dünyada bir aşı çalışması yapıldığını belirten Dr. Mengüç, bu çalışmaların kar amaçlı olduğunu ve firmaların pazar paylarını artırmak için yarıştıklarını vurguluyor. Bu durumda sosyal devlet anlayışının önemli olduğunu belirten Mengüç, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Üreticiler bu anlayışla hareket ettiğinde dönüp dolaşıp mesele ekonomiye geliyor. Ekonomik gücünüz oranında aşıya ulaşabiliyorsunuz. Burada hükümetlere düşen görev vatandaşını en iyi şekilde nasıl koruyacağını planlamasıdır. Bunu önceleyen bir politika yürütülmesidir. Ve bunun için bir bütçenin ayrılması lazım. Türkiye’de pandemiye özgü yeni bir bütçe düzenlemesi yapılmadı, ek bir bütçe ayrılmadı. Hükümet bu korona aşısı için bir kaynak ayırmadı. Pandemi ile ilgili kamuoyuna açıklanan bir çalışma yok. Oysa ki pandemi ile mücadele ekonomik bir güç de gerektiriyor. Sosyal devlet anlayışı ile bütçeyi buna göre yeniden düzenlemeniz lazım. Her şey vatandaşa yükleyen bir sağlık anlayışı var. Aşı konusundaki tutum da bunlardan bağımsız değil. Sadece vatandaşa sorumluluğu yükleyen bir politika izleniyor. İşte sokağa çıkmayın, mesafeyi koruyun, maske takın deniliyor. Bunu söylemekle olmuyor, bu insanlar yaşamak zorunda, yaşamak için çalışmak zorunda. Türkiye’de günlük olarak yaşamak için çalışmak zorunda olan 20 milyonluk bir nüfus var. Bu insanlara sokağa çıkmayın demekle bu iş olmuyor.”