IŞİD’in son mevzisinin düştüğüne tanıklık etmek için günlerdir Derazor’un Baxoz köyünün etrafında bekliyoruz. Yaklaşık bir gün süren şiddetli çatışmaların dışında, IŞİD üyeleri ve ailelerinin gelip teslim olma anlarını hep izledik. Şimdiye kadar Baxoz köyünden çıkan 20 bin civarında kişi DSG güçlerine teslim oldu. Köyde hala kaç kişi olduğu, kaçının kadın, kaçının çocuk, kaçının erkek olduğu belli değil. Ancak teslim olanlardan edindiğimiz tek bilgi, çatışmalar ve teslim olmalara daha başlamadan önce Baxoz köyünde toplam 25 bin civarında insanın olduğunu öğrendik.
Onların da yakın bir dönemde gelip teslim olmaları bekleniyor. Birkaç yıl öncesine kadar Irak ve Suriye’yi kasıp kavuran, ilerlediklerine dair en küçük bilgi dahi duyulduğunda karşısında orduların silahlarını bırakıp kaçtığı, dünyaya korku salan IŞİD’in bu şekilde teslim olma noktasına gelebileceğini kimse tahmin dahi etmiyordu. Irak ve Suriye’de geniş coğrafyalara hükmeden IŞİD’in Baxoz köyünde sıkıştırılması ve teslimiyete zorlanması tabi ki kolay olmadı. Bu uğurda en büyük bedeli de Kuzey ve Doğu Suriye halkı ödedi. IŞİD’in bu şekilde teslim olması dünya geneline büyük bir nefes aldırsa da Kuzey Suriye halkı bundan sonra da IŞİD gerçeğiyle uğraşmak zorunda kalacak. Çünkü sadece Baxoz köyünden 25 bin civarında IŞİD üyesi ve aileleri gelip teslim oldu. Bunların dışında da yüz binlerce kişi ya IŞİD üyesi ya da IŞİD ile bağlantılarından dolayı ya tutuklu ya da kamplarda. Üstelik bu insanlar sadece Suriye vatandaşı da değil. Dünyanın her yerinden insan var. Ki, Baxoz köyünün kırsalında teslim olanlarla yaptığımız konuşmalarda hemen hemen hiçbiri pişmanlık belirtisi dahi göstermedi.
İşte asıl soru bu noktada açığa çıkıyor, bundan sonra bu IŞİD üyeleri ve IŞİD gerçeği ne olacak? Şimdiye kadar gelip teslim onlar arasında Suriyeli ve Iraklıların yanı sıra Doğu Türkistan, Endonezya, Suudi Arabistan, Fransa, Rusya, ABD, Almanya, hatta Avusturalyalı bile var. Bazılarıyla yaptığımız konuşmalarda büyük bir kesimi IŞİD üyesi olmadığını söylese de ‘İslam Devleti’ söylemi için IŞİD’e geldiklerini de inkar etmiyorlar. Çok az sayıda kişi IŞİD üyesi olduğunu itiraf etti, düşüncelerini savundu. Neden bu kadar insan öldürdükleri sorusuna da İslamiyet’te öldürmenin olduğu şeklinde cevap verdiler. Ancak hiçbiri IŞİD’in 2014 yılında Şengal’de yaptığı katliama izah getiremedi, susmayı tercih etti.
Evet, IŞİD yenildi, üyeleri de şimdi teslim oluyor. Ancak bir yıl gibi kısa bir sürede dünyayı kasıp kavuran, dünyanın her köşesinden insan devşirip savaştıran IŞİD, nasıl oldu da böyle teslim olma noktasına geldi? Aslında her ikisinin de nedeni aynı. Yükselişinde bir korku imparatorluğu yarattı. Asker, sivil ayrımı gözetmeksizin, yakaladığı herkesi düşüncelerini kabul etmediği için ‘kafir’ diye niteleyerek katletti. Öyle ki, ismi katliamlarla özdeşleşti. Bu özdeşlik onu sürekli saldıran pozisyona getirdi. Silahlı güçleri saldırmasa da psikolojisi saldırdı, karşısına çıkan orduları daha savaş meydanına inmeden bozguna uğrattı.
Silahlı üyelerinin yaptığı sadece korku psikolojisinin sağladığı galibiyetin ganimetini toplamaktı. Ancak psikolojik üstünlüğün bir dezavantajı da var ki, kırıldığında bir daha toparlanması neredeyse mümkün olmuyor. IŞİD’in da yarattığı psikolojik ‘korku imparatorluğu’ Kobane’de ilk darbeyi aldı. Yenilgisi de ondan sonra başladı. IŞİD ‘korku imparatorluğunu’ yaratmasaydı yükselemezdi, yenilgi başladığı noktada da ‘korku imparatorluğundan’ geri dönemezdi. Çünkü siyasi ve idari bir iskelet kazanan yapıların hiçbiri değişimde esnek olmaz. IŞİD de coğrafik bir hakimiyet kazanıp, idari bir yapı oluşturunca esnekliğini yitirdi. İşte bu yüzden IŞİD’in yenilgisini yükselişinde aramak lazım. Çünkü her ikisi de aynı nedene bağlı. Ancak bundan sonrası için kaygılanmak gerekir.
IŞİD üyelerinin teslim olma anlarını izlerken karşılaştığım; işaret parmağını havadan indirmeyen kadınların tekbir getirmeleri, erkeklerin pişmanlıktan söz etmemeleri, esaret altında bile toplu namazdan vazgeçmemeleri bu insanların teslim olsalar dahi IŞİD’in ideolojik etkisinden kopmayacağını gösteriyor ki, bu da kaygılanmaya yeterli nedenler. Ama en önemlisi, Baxoz köyünde aldıkları son yenilgi, IŞİD için kendisini sınırlayan çemberlerin de kırılmasına neden oldu. Bu çemberler geçmişte IŞİD’in kendisini değiştirmesini engelliyordu. Ancak şimdi değişiminin önündeki engeller kalktı.
Kitle tabanını yeniden toparlayabilmesi durumunda yeni bir siyasal örgütlenme içine girebilir. Bunun için de yeterli bir alt yapısı hala mevcut. IŞİD Baxoz köyünde ağır bir yenilgi almış olsa da hala dünya genelinde serbestçe dolaşan milyonlara varan üyesi ve sempatizanı var. Bunlarla bağlantı kurup, bu ilişkiyi bir örgüte dönüştürmesi durumda yeniden boy gösterebilmesi mümkün. Ancak bundan sonra daha farklı ve daha tehlikeli bir şekilde. Bunu siyasi olarak; dünyada teşhir olan IŞİD ismini ve kimliğini değiştirip, yeni bir kimlikle dünya dengelerinde yeni bir yer ve müttefikler edinmeye çalışarak yapabilir.
Askeri olarak da, 2014-2019 arası dönemde elde ettiği coğrafik hakimiyeti koruma pahasına girdiği cephe savaşını terk edip, yer altına çekilerek, bombalı saldırılar şekline dönüştürebilir. Ki bu durum dünyayı görünmez bir saldırının etkisi altına sokabilir. Bundan kaynaklı olarak IŞİD’in askeri olarak yenilmesinin ardından bu insanların rehabilite edilebilecekleri programların oluşturulması gerekir. Bu tarz programlar devreye sokulmadıkça IŞİD düşüncesi dünya geneli için bundan sonra da tehlike oluşturmaya devam edecek.