Elazığ 1 Nolu F Tipi Cezaevi
Tarihin kendi akışı içerisinde farklı zamanlarda yaşanan olayların, süreçlerin benzerlikleri dikkat çeker. Bu durum egemen zihniyetlerin değişmemesinden dolayı da yaşananlar bize tekerrür gibi yansır. İktidar olgusu var oldukça açığa çıkan kurumlaşmalarda ortaya çıkan ezen-ezilen, zalim-mazlum kavramları insan belleğinin parçası olmayı sürdürüyor. Uygarlıkların açığa çıktığı, insanlığın gelişimine büyük katkılar sunan Mezopotamya’nın kadim tarihinin büyüklüğüne rağmen yaşadığı büyük acı ve yıkımlar günümüzde dahi insana düşman zihniyet tarafından sürdürülüyor.
Bugün bölgemizde çatıştırılan farklılıkların, kimliklerin temelinde yatan iktidarcı zihniyetin politikalarıdır. Bu iktidarcı zihniyet kadim tarih boyunca zulmünü ve barbarlığını sürdürerek insana ait olan her değeri yük etmeye devam ediyor. Tarihten günümüze yansıyan iktidarcı zihniyetin zulümlerinden biri de Kerbela’dır. İslam içi iktidar kavgasının bir parçası olarak halifeler döneminde başlayan ve Hz. Ali döneminde Muaviye ile çatışmaya, ayrışmaya dönen iktidar kavgası Yezit eliyle sürdürülmüştür.
Yezit iktidar uğruna İslam’ın yüce ve kutsal kabul edilen Ehli Beyti’ne, peygamberin seçili torunu Hz. Hüseyin’e dönük kıyıma dönüşmüştür. Yezit’in Kerbela’da Hz. Hüseyin ve Ehli Beyt’e reva gördüğü basit bir kıyım değildir. Kerbela dönemin iktidarı olan Yezit şahsında insanın insana karşı zulmünün, iktidar hırsının yol açtığı değer tanımazlığı, körlüğü, iktidarı korumak için zalimliğe varan kişiliği gösterir. Bununla beraber iktidar zihniyetinin yarattığı korkunun toplumu nasıl sindirerek doğru bildiğinden, dostundan, kutsalından uzaklaştırarak egemen olan gücün kalesi haline getirdiğini gösterir. Bu yönleriyle Kerbela’yı salt bir kıyım olarak görmek gerçeğin eksik görülmesi olur.
Öte yandan Kerbela iktidarcı Yezit zihniyetine karşı Hz. Hüseyin önderliğinde gelişen hak arama, adalet, özgürlük anlayışının direniş destanıdır. Sabrın, hakikate teslimiyetin, davaya inanmışlığın, adanmışlığın azametidir. Kerbela direnişinin bu özellikleriyle beraber farklı anlamlar içeren sonuç ve özellikleri de vardır. Kerbela zalim Yezit’in yarattığı zulmün açığa çıkardığı korkuya karşı Hz. Hüseyin şahsında açığa çıkan cesaretin, hak savunuculuğunun adıdır. Korkuya esir olan insan yaklaşımına karşı insan doğallığının gereği ve yakışanı olan cesaretin savunusudur.
Hz. Hüseyin önderliğinde Kerbela’da gösterilen direniş insana ait değerler olan insanlık onurunun, vicdanın, ahlakın savunusudur. Bu değerleri savunurken zalimin, barbarın karşısında yenilmenin bile aslında kazanmak olduğunu Kerbela ispatlamıştır. Bugün zalim Yezit lanetle anılırken Kerbela’da yenilmiş gözüken Hz. Hüseyin, insanlığa değerler katıp ölümsüzleşerek kazanmış ve bugün saygıyla, sevgiyle anılıyor.
Kerbela tarihe büyük bir acı olarak geçmiş olsa da bugün gerek dünyada, gerek bölgede, gerekse coğrafyamızda bir şekilde tekerrür ediyor. Muaviye-Yezit zalimliği tüm kötülüğü ve zihniyetiyle Kerbela’yı sürdürüyor. Yezit zihniyeti iktidar hırsıyla yine insanlığa zulüm ediyor, yine kan döküyor.
Bombalarla yakılan, yıkılan şehirler, yok edilen insani değerler, sokakta kalan naaşlar. Zindanlarda yok edilmek istenen insanlık ve düşüncenin onuru, her gün katmerleştirerek sürdürülen baskı ile oluşturulan korku imparatorluğu günümüzün Kerbela’sıdır. Açlık, yoksulluk, eşitsizlik, adaletsizlik, kaybolan vicdan, ahlak hep Kerbela zalimliğinin sonuçlarıdır.
Bugün Kerbela devam ediyorsa ya da zalimler kendini var etmek için zulümden besleniyorsa insana-insanlığa düşen Hz. Hüseyin ve yoldaşları gibi direnmektir. Yezit’in olduğu her yerde Hz. Hüseyin vardır ve Hüseyni direniş insanlık için sürer. Zalim Yezit’in karşısında Hüseyni bir duruş ile çıkılmazsa kaybeden bütün insanlık olur. Günümüz Kerbela’sında zalim yezitler var güçleriyle saldırırken Hüseyni direnişin, Hüseyni sevdasının temsilcileri de boyun eğmeden insanlığın geleceği için üzerine düşeni yapmaya devam ediyor.
Korkuya karşı cesaretin sesi beton duvarların arasından sokaklara, zirvelere ulaşarak Hz. Hüseyin’i bir kez daha yaşatıyor. Tarih tekerrür ediyorsa biz de safımızı belirlemeliyiz. Ya zalim Yezit gibi lanetle anılacağız ya da Hz. Hüseyin gibi sevgiyle anılıp ölümsüzleşeceğiz.