Amedli bir arxadaş anlatmıştı. 2006 yılı. O uğursuz Mart ayı. Çocuk yaştakilerin de aralarında olduğu on üç gencin katledildiği kara günler. İnsanlar evlerinden çıkamıyor. Koca şehirde hayat durmuş. Fırınlar bile çalışmıyor, ekmek çıkaramıyor…
Silah sesleri iyice yakınlaşınca Galeria’daki çalışanlar can havliyle dışarı fırlıyor. Çoğu şık giyimli, tezgâhtarlar, idareciler, minibüs, taksi, otobüs geçsin diye bekliyorlar, ama yok…
Kâğıt mendil satan çocuklardan biri yanlarına yaklaşıyor. Yüzünde ince bir gülümseme, öyle gözlerini dikmiş, bakıyor. Özel güvenliğin Galeria’ya girmesine izin vermediği, o yüzden binanın içindekilere gıcık giden onlarca, yüzlerce mendilci, ayakkabı boyacısı, kalem satıcısı çocuktan biri.
Bir Galeria çalışanı, zaten siniri tepesinde, gergin, fark ediyor çocuğun gülerek kendisini seyrettiğini.
Soruyor:
“Ne bakıyon oglım?”
Çocuğun gülüşü iyice yayılıyor, keyifle çakıyor lafı:
“Korkisız değil?”
Muktedir ve avanesi korkuyor.
Çünkü suçlular.
Sayısız suç işlediler.
Şehirlerimizi yağmalayıp betona boğdular…
Şehirlerimizi bombalayıp yerle bir ettiler…
Mafya düzeni kurdular, çaldılar, çırptılar, memleketin kaynaklarını talan ettiler…
Uğurumuzu, Ceylanımızı, Ali İsmailimizi, Ethemimizi, Taybet Anamızı ve daha onlarca, yüzlerce, binlerce canımızı bizden aldılar…
Barış isteyen pırıl pırıl bilim insanlarını sosyal ölüme mahkûm ettiler…
KHK’larla binlerce suçsuz insanı işinden, aşından ettiler…
Meclisin en büyük üçüncü partisinin seçilmiş temsilcilerini zindanlara attılar…
OHAL’e sırtlarını dayayıp zengini daha zengin, emekçiyi perişan ettiler, bir de çıkıp bununla alenen övündüler…
Suriye’nin yarasını kanırttılar, akan kanı çoğalttılar, kılları bile kıpırdamadı…
Tabiatı tahrip ettiler, ağaçları söktüler, suları zehirlediler, yeşili kuruttular…
Hesap verecekler, o yüzden daha çok korkuyorlar.
Korktukça daha da zalimleşiyorlar.
Zulüm bu toprakların demirbaşı.
Bitmeyen bir “fetih” hali, daimi bir “beka” lafı, bir türlü kökü kurutulamayan dış mihraklar, yurttaşının bir bölümüne sürekli “hain” muamelesi…
İlk değil bu yaşadıklarımız, son da olmayacak…
Mücadele sürecek, bittiğini sandıkları yerde hep yeniden başlayacak…
Şimdi bir kez daha, o mücadelenin hayati bir aşamasındayız…
Biz de bu toprakların demirbaşıyız…
İnatçıyız, her şeye rağmen umutluyuz, başımız dik…
Milyonlarız…
Saymakla bitmeyiz, kırmakla tükenmeyiz…
Varsın onlar düşmanlıktan, kinden, nefretten medet umsunlar…
Biz sıkı sıkı kucaklaşacağız…
Barajları yine darmadağın edeceğiz…
Nefesimiz kesilene kadar “eşitlik, özgürlük, kardeşlik” diye haykıracağız…
Ve er geç, mutlaka kazanacağız!
Not: Gazetemiz Yeni Yaşam’a uzun ömür dilerim. Naçizane, elimden geldiğince, dilim döndüğünce, düzenli olarak yazmaya çalışacağım. Aksamalar için şimdiden özür ve herkese merhaba.