Din ve bilim tarih boyunca karşıt iki kavram oldular. Birisi koşuluz, şartsız inanmayı dayatırken diğeri alabildiğine sorgulamayı, en mutlak doğrular karşısında dahi şüphecilikten taviz vermemeyi önerdi.
Sonuç olarak bilim, kazanımları ile uygarlığın inşasını mümkün kılan birikime yol açtı. Bu aşamadan sonra artık mesele din ve bilimin çatışması değil, din ve aklın çatışması halinde yaşanıyor. Ancak burada da önemli bir değişim yaşanmakta. Geçmişte aklın üstünlüğünü benimseyenler dini de mücadele edecekleri bir alan olarak görmekteydi. Bu anlamdaki mücadeleyi dinden geri kalmayan bir bağnazlıkla sürdürenler, haç çıkaran, namaz kılan insanlara zulmedenler sonuçta din karşısında ağır bir yenilgi yaşadılar. Dinin sadece din olmadığını hesaba katmamanın bedelini ağır ödediler. Dinin hurafe tarafını, yobazlığını, bağnazlığını, petrodolarla muhabbetini, egemene uşaklığını görmek, göstermek ve bu yüzü ile savaşmak kolay. Ama gel gör ki din salt bunlardan ibaret değil.
Munzur dağlarının koyaklarında, bir kara taş üstünde için için yanıp eriyen mum da, telli kuranın niyazında semah dönen canlar da, günde üç kez güneşe dönüp dua edenler de dinin farklı tezahürleri. Ve şüphesiz ki uygarlığın yükselişinde bilim kadar edebiyatın, tasavvufun da etkisi olduğu yadsınamaz. Medyaya ‘Dindarlık azalıyor’ spotu ile servis edilen kamuoyu araştırması aslında tam tersini söylemekte. Azalan dindarlık yerini çok hızlı bir şekilde dinci radikalizme bırakıyor. Bu köktenci eğilim uygarlığa katkı sağlayacak değil, tersine uygarlığı tahrip edecek bir potansiyeli büyütüyor. Bir önceki kamuoyu araştırmasında toplumun yüzde birini oluşturan ateistler bu son ankette yüzde dörde yükselmiş. Bu tablo da ‘Ateizm yükseliyor’ saptamasına gerekçe yapılıyor. Oysa dindarların oranının yüzde 86 ile ifade edildiği ortamda azalmaktan, ateistlerin oranının da yüzde 4 ile çoğaldığından söz etmek hiç de gerçekçi değil.
Hükümetin ‘dindar nesil’ yetiştirme hedefi, gerçekte itaat eden, düşünmeyen, itiraz etmeyen, talep etmeyen, kaderine razı olan bir nesil yetiştirme çabasından başka bir şey değil. Vahim olan ise, kişisel beklentileri olmayan böylesi bir neslin, sahipleri tarafından istenen yöne doğru hareket ettirilebilen bir mekanizmaya dönüşmesi. Askeri strateji uzmanları açısından çok kaygı verici bir yapı şekillenmekte. Nitekim Suriye iç savaşında çeşitli güçler tarafından kullanılan bu vesayet birlikleri, işlevlerinin sona ermesi halinde tasfiyesi en zor oluşumlar olarak görülüyorlar. Çoğu durumda en pratik kurtulma yönteminin bu grupların imhası olarak sunulması da insani anlamda kabul edilemez bir çözüm olarak politik ağır sonuçlara yol açabilir. Yeniçeri kışlasını topa tutmak kadar kestirme bir çözüm günümüz siyaset ikliminde hiç de gerçekçi görünmüyor. Nitekim şu anda öldürülmüş IŞİD militanlarının dul eşleri ve çocukları savaş suçlusu olarak hapishanelerdeler. Ancak ülkeleri onları geri almayı reddediyor. Kendileri de ekonomik darboğazlara mahkûm olan Irak veya Suriye gibi Ortadoğu ülkeleri ise, iğrenç bir siyasetin sonucunda kucaklarında buldukları bu insanlar için ‘Asmayalım da besleyelim mi?’ sorusuna yanıt aramaktalar.
İşte para biriminin üzerinde ‘Biz tanrıya inanırız’ yazan bir ülkenin, tanrıya inancının Ortadoğu’daki tezahürüdür IŞİD. Aynı güç daha önce de Afganistan’da Taliban ve Al Kaide hareketlerine can vermişti. “Kork Allah’tan korkmayandan” özdeyişinin tam tersinin geçerli olduğu zamanlar yaşıyoruz. Esas korkulması gerekenler, olur olmaz her fırsatta Allah’tan korktuklarını, Allah’a inandıklarını ilan etme ihtiyacı duyanlardır. Bu kesimin harekete geçirebildiği Allah gücü, örneğin Allah partisi anlamına gelen ‘Hizbullah’ sadece kendi toplumları için değil, topyekûn insanlık için çok ciddi bir tehdit oluşturmakta. Bu tehdidin panzehri ise aklın ve buna bağlı olarak vicdanın yol göstericiliğini rehber edinen ateistlerin, dinsizlerin, imansızların toplum içindeki oranının yükselmesine bağlı. Hem de lafı eveleyip gevelemeden söyleyelim yüzde 86’ya doğru azalmış dindarların yerini dinsizler alırsa, kimse şüphe etmesin, dünya daha yaşanası bir yer olacaktır.