Kapitalist sistem birçok savaş ve müdahaleyle bir dünya düzeni kurdu. Ortadoğu ve Türkiye’de yaşanmakta olan siyasi sistem de bu düzenin içerisinde kuruldu. Dolayısıyla yaşadığımız ve çözmeye çalıştığımız sorunlarımız da bunun bir sonucudur. Mevcut düzen yaşamakta olduğumuz sorunları ya bizzat yarattı ya da onun sorunlu durumda kalmasına sebep oldu ve oluyor
Salih Yılmaz
Toplumsal konular ve düğüm haline gelmiş toplumsal meseleler yaşamda karşılaşılan diğer işlere benzemezler. İnsanı ilgilendiren ve insanın uğraştığı her iş elbette toplumsaldır ancak toplumun bu işlerinin mesele haline gelmesinin ayrı bir yönü vardır. Bunun gerisinde bir zihniyet bulunmaktadır. Bu, içerisine her türlü sömürüyü barından toplum dışı bir zihniyettir ve tarihsel bir özelliği vardır. Bu zihniyet olmaksızın insanın yaşaması, yaşamını düzenlemesi, yani üretmesi ve paylaşması, karşılaştığı zorlukları aşması ve sorunları çözmesi mümkündür. İnsan uzun tarihsel bir süreçte toplumun ekseriyeti olarak bunu yaşamışken, günümüzde de egemen sömürücü sistemin saldırısına uğrayan ezilen sınıflar, kadınlar, halklar olarak toplumun böyle bir yaşamı vardır. Hem toplumcu kültür ve bilincin hem de toplumsal sorunlara yol açan zihniyetin tarihsel bir boyutu vardır. Dolayısıyla her sorunun tarihsel bir geçmişi vardır. Toplumsal sorunların çözümü de bu niteliğin iyi bilinmesine ve buna göre ele alınışına bağlıdır. Böyle bir yaklaşımla ele alınan sorunlar ne kadar ağır olursa olsunlar çözülebilirler. Tersi durumda, yani ele alınan sorunun tarihsel boyutuna ve sorunu yaratan zihniyete bakılmaksızın geliştirilen yaklaşımlar, niyet iyi olsa da sorunun çözümünü gerçekleştiremez. Gerçekleştiremediği gibi çoğu zaman daha da ağırlaşmasına sebep olabiliyor.
Türkiye’de başta Kürt sorunu olmak üzere toplumun diğer önemli sorunları, onları yaratan zihniyetten ve gerçek tarihsel geçmişinden bağımsız ele alındıkları için çözümünde bir ilerleme sağlanamıyor. Türkiye’de sorunlar ve onların çözümlerinin ağır olduğu bir gerçektir.
Bunun bazı temel sebepleri vardır. Bunlardan biri dışarıdan gerçekleşen müdahalelerin sorunların oluşmasındaki etkisidir. Dış güçler sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da bugün yaşadığımız sorunların oluşmasında ve bu sorunların çözümsüz kalmasında rolleri bulunmaktadır. Dış güçler ve müdahaleleri de daha çok bir zihniyet olarak ifade etmek daha doğrudur. Yoksa çokça yapıldığı gibi şu veya bu gücün yaptığı gizli faaliyetler olarak ele alınırsa, gerçeklere yaklaşıldığı sanılırken ondan uzaklaşılır. Söz konusu zihniyeti askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik etkileriyle sürdüren güçler vardır. Çünkü bu güçlerin bundan, yani ülkelerin, toplumların, halkların yaşadığı sorunlu durumdan çıkarları vardır.
Bundan dolayı da bunlara kuşkuyla yaklaşmak şarttır. Fakat önemli olan kendilerinin peşinden sürüklendiği zihniyeti ve onun ortaya çıkardığı sistemi anlamaktır. Bu zihniyet, sistem ve bu sistemi sürdüren güçler ve onların yaptıkları gizli filan değildir. Kapalı kapılar ardında her zaman bir şeyler yapılıyor tabi. Fakat neticede nelerin planlandığı yaşadığımız gerçeklik ortaya koymaktadır. Kapitalist modernitenin zihniyetiyle oluşturulan bir sistemin içerideyiz. Var olan sorunlar bu zihniyet ve sistemle çok yakından bağlantılıdır. Ya bizzat ondan dolayı ortaya çıkmıştır ya da öyle olmasa da sorun olarak kalması, çözüme kavuşmamasının nedeni bu zihniyet ve sistemdir. Dolayısıyla her iki durumda da sorunların çözümü bu zihniyet ve sistemin dışında mümkündür.
Kapitalist sistem birçok savaş ve müdahaleyle bir dünya düzeni kurdu. Ortadoğu ve Türkiye’de yaşanmakta olan siyasi sistem de bu düzenin içerisinde kuruldu. Dolayısıyla yaşadığımız ve çözmeye çalıştığımız sorunlarımız da bunun bir sonucudur. Mevcut düzen yaşamakta olduğumuz sorunları ya bizzat yarattı ya da onun sorunlu durumda kalmasına sebep oldu ve oluyor. Bazı kesimlerin, örneğin Türkiye’de milliyetçi kesimlerin, zihniyetlerini ve yönetimlerini bunun dışında görmesi ve hatta kendilerini mevcut dünya sisteminin karşısında gibi göstermesi ve kendilerince sorunları çözeceklerini söylemeleri bir yanıltma ve çarpıtmadır. Böyle bir yanıltma ve çarpıtma algılar üzerinde bir süre etki edebiliyor ama yalancının mumu yatsıya kadar misali bu durum bir süreden sonra etkisini kaybediyor. Türkiye’de sürekli olarak darbelerin olması bunun sonucudur.
Demokratik dönüşüm gerçekleşmediğinden toplumun bastırılması ve yönetilmesi için darbeler gerçekleştiriliyor. Türkiye’de darbelere yol açan ve kutuplaşma, baskı ve bunların sonucunda her türlü sömürünün yapılmasının nedeni demokratik dönüşümün gerçekleşmemesidir. Demokrasi zihniyeti ve kültürüyle Türkiye’de siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunlar çözülebilir. Bu, Türkiye’de toplumun demokratik örgütlenmesini sağlaması ve toplumsal, kültürel, siyasal ve ekonomik yaşama katılımının, ama gerçek katılımının, yani kendi toplumsal kültür ve kimlikleriyle katılmasıyla mümkündür. Bu, kurulu düzeninin dışında, onun zihniyet ve siyasi araçlarının aşılmasıyla mümkündür.
Türkiye’de Kürt sorunu en temel sorun olduğundan onun gerçek niteliğiyle, yani onu ortaya çıkaran zihniyet ve tarihsel geçmişiyle ele alınması çok daha önemlidir. Çünkü en temel yerde hata yapıldığında onun ötesinde yapılacak hiçbir şeyin zemini kalmıyor. Kürt sorunu büyük oranda kapitalist sistemin Ortadoğu ve Ortadoğu’da önemli unsurlar olan Arap ve Türk devletlerinin ayarlanmasının bir gereği ve sonucu olarak yaratıldı. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümü ancak kapitalist sistemin dışında mümkündür. Fakat Kürtler içerisinde gelişen ilkel milliyetçilik bunun yapılmasını güçleştiren en temel sebeptir.
Türkiye’de Kürt sorununun ve Kürt gerçekliğinin yeterince kavranmamasının yanında ilkel Kürt milliyetçiliğinin etkisi Kürt sorununun çözümsüzlüğüne ve bunun sonucu olarak da Türkiye’nin diğer tüm demokrasi ve özgürlük sorunlarının çözümsüz kalmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla başta Kürt sorunu için olmak üzere, Türkiye’de siyasi sorunların çözümü açısından geliştirilecek mücadele ve çözüm yaklaşımlarının bu gerçekliği görmesi çok önemlidir. Kürtler için dar ve ilkel milliyetçi yaklaşım aşıldığı oranda, demokratik ulus çerçevesinde Türkiye halklarıyla sorunu çözme anlayışı geliştiği ölçüde başarı söz konusu olur. Yani Kürt sorunu çözülür, Türkiye’de de demokratik dönüşüm gerçekleşir.