Havaların ne estiği ne esmediği, ne yağdığı ne yağmadığı belli.
Bazen yağmur sele dönüyor, evlerin ikinci katlarını zorluyor. Bazen inadı tutuyor, damlaya hasret bırakıyor(!)
Şimdilerde günler “güzel”. Kışı öteledik, baharı öne çektik, zemheriler tatilde. İklim krizde. Krizin faturası emekçiye, kazancı şirketlere akıyor.
Gıda krizi
Gıda krizi bir başka koldan ilerliyor. İklim krizi gıda krizini, gıda krizi iklim krizini besliyor, kartopu misali. Zehir saçan gıdalara bile erişim zorlaştı.
Krizlerden en az etkilenenler ise kooperatifler. Kooperatifler de günümüzde hem iktidarın, hem muhalefetin, hem de toplumsal muhalefet güçlerinin yeni hint kumaşı. Krizlerin kısmi panzehiri olan kooperatifler, bazı sıkıntılara birlikte çözüm üretme, yani kadim dayanışma kültürü.
Nasıl bir kooperatif?
Elbette kooperatifin nasılı önemli. Mesela Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği -TKKMB 500 market açacak. Bunu belirleyen kim? Hükümet! Kararı alıp uygulayacak olan TKKMB. Buna kooperatif diyebilir miyiz? Dersek kooperatif olur mu? Devlet vesayeti altında bir kooperatif çünkü TKKMB. Kooperatifçilik vesayet altında olur mu? Olmamalı, olursa ortaklar değil devlet yönetir. Vesayet ile yönetilen kooperatifler yoksullara mı dayanak olur? Yoksa yoksullaştırıcı sisteme koltuk değneği mi olur?
Mesela, Risturun (kazançtan pay) payı dağıtmayan kooperatif, kooperatif midir, şirket midir? Kooperatifler kimyasalsız ürün üretimine, katkısız gıdaya geçişte manivela görevi görür mü, görmez mi? Görmezse sisteme koltuk değneği olmaktan öteye geçer mi?
Ayrıca kooperatifler ben kültürünü biz kültürüne dönüştürmede araç olabilir mi? Demokratik yönetilir, kolektif çalışılır ve kolektif akıl yönetime taşınırsa elbette olur. Neden olmasın ki!
Gıda egemenliği
Kooperatiflerin toplumsal mücadeleye ayak bağı olmadan, üretici ve tüketici lehine el ve gönül birliğiyle nasıl yönetilir?
Yerel yönetimler kooperatiflerde nereye düşer?
Daha pek çok şeye katkısı olabilecek, yani kapitalist sisteme değil, gıda egemenliğinin ele geçirilmesi sürecine- mücadelesine ne gibi katkısı olur kooperatiflerin. Değerlendirilmeli. Öğrenilmeli! Öğrenmek için bazı eserleri okumak da gerekli. Bu konuda Notabene Yayınevi’nden çıkmış olan “Krize Karşı Kooperatifler” kitabı faydalı bilgilerle dolu.
F. Serkan Öngel ile Uygar Dursun Yıldırım’ın editörlüğünü yaptığı bu kitap, kamusal alan ve kooperatifler ilişkisini de ele almış. Ufuk açıcı. Öneririm.
Kooperatiflerde kitap rafları
Kooperatifler gıda yanında, ekoloji, gıda, iklim krizi ve diğer içeriklerdeki kitaplar ile ortaklarını buluşturması başka bir ihtiyaçları da karşılar kanısındayım. Bu konuda Kadıköy Kooperatifi ve Yerdeniz Kooperatifi’nin çabaları güzel. Örnek. Diğer kooperatiflerin de benzer çabalar içine girmeleri umudu besleyecek, gürbüzleştirecektir. Okuru bol, bahtı açık olsun “Krize Karşı Kooperatifler” kitabının. Emeğinize, yüreğinize sağlık Uygar ve Serkan!