Türkiye siyasetinde, Üçüncü Yol siyaseti tüm halklar, emekçiler, kadınlar, gençler, sömürülenler, ötekileştirilenler için açılan güvenlik şerididir. Tıkalı ve milim milim ilerleyen siyaset yolunda; özgürlük, demokrasi ve eşitlik mücadelesi için bütün herkesi güvenlik şeridi olan Üçüncü Yol’a davet etmek hepimizin görevidir.
Elîxan Loran
Bir rivayete göre 1990’lı yılların ortasında polisler sabaha karşı Kürt üniversite öğrencilerinin kaldığı evi basar. İşkence ve evi dağıtma faslından sonra polisin gözü duvardaki haritaya takılır. Harita Türkiye idari haritası ama Gürcistan sınırından başlamak üzere Ardahan, Erzurum, Erzincan, Malatya, Maraş, Adana ve Mersin’i de içine alacak şekilde bu şehirlerin kuzey ve batı sınırları kalemle çizilmiş. Gizil öğrenme mi veya mecburi öğrenme mi olduğunu bilemeyiz, ama polis haritadaki kalem iziyle bir Kürdistan haritası çizildiğini fark eder ve oradaki öğrencilere işkence ve küfür ederek sorar: “Hayali bir Kürdistan haritası çizmişsiniz, onu anladık da Mersin ne zaman Kürdistan’a dahil oldu?” Ben varken ölüm olmayacak, ölüm olunca da ben varolmayacağımdan hareketle, bedenindeki tüm hücre, endoplazmik retikulum, lizozom ve kromozomları ateşten bir top adrenaline ve parça tesirli bir cümleye dönüştürerek ölüm vuruşuna hazırlanan öğrencilerden biri hemen cevap verir ‘Biz Kürtler muz da mı yemeyelim?!’
Bu küfür olmayan ve küfür etkisi yaratan cümleden birkaç yıl sonra, HADEP ile seçimlere giren Kürtler 1999 yerel seçimlerinde Mersin Büyükşehir Belediyesi’ni ve vergiden arındırılmış (halk dilinde kaçak) muz yemeye hak kazanır. TRT bile ‘Mersin anakenti HADEP kazandı’ haberini geçer. Açılmamış az sayıda sandık kalır, açılan sandıklara göre HADEP birinci parti, CHP ikinci partidir. Dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay, “HADEP sadece anakent belediyesini değil, Akdeniz beldesini de kazanmıştır ve bu kadarı artık fazladır” diyerek seçimlere müdahale edilmesi gerektiğini belirttir. Seçimi HADEP’in kazanacağı belli olunca sayım durdurulur ve bomba ihbarı yapıldığı iddia edilerek seçim kurullarının bulunduğu adliye binası boşaltılır. Yeniden yapılan sayımın sonucunda DSP’nin birinci parti olduğu ve seçimleri kazandığı ilan edilmişti. Bu şaibeli seçim sonucundan 10 yıl sonra, 2008’te Ergenekon davasındaki bir belge ile seçim sonuçlarına nasıl müdahale edildiği ortaya çıkmıştı. Sedat Peker 11 Ağustos 2003’te yaptığı telefon görüşmesinde Sefer isimli kişiye, Mersin’de belediyeyi HADEP’in kazandığını, ancak bunu engellediklerini söylüyordu.
Her defasında bir kehaneti daha gerçekleşti denilerek her ay mezarından diriltilen Baba Vanga’ya, 1990’lı yıllarda Kürt’ün K’si bile yasak iken Kürtler Mersin’de ucuza veya ‘kaçak’ muz yiyecek, belediyeleri alacak, meclise önce bir sonra da iki parlamenter gönderecek denilseydi, kendisi belki de “Şu analiz işini biraz azaltalım çocuklar” diyebilirdi. Ama Kürdün krizlerden fırsat yaratan, kendi yarasının kabuğunu dönüştürerek kendisine antibiyotik yapan, hiçbir yerde değilsek o zaman her yerdeyiz, biz rüzgarız esmesek bile yine rüzgarız mottolarının işaret ettiği ve seçime birkaç ay kala başka partiyle seçime girmek zorunda kalan Kürt siyasi hareketi için ‘Güle farklı isim versen, farklı korkmaz’ diyen genç arkadaşımızın da belirttiği gibi Kürtlerin zoru hemen yapabildiklerini imkansız olanın ise biraz zaman alacağını hiçbir ritmik, aritmetrik veya çizgisel ölçek ölçemez. Kürt siyasi hareketinin gerekirse ışık hızını dikiz aynasından izleyerek mobilize ve isterse kristalize bile olabileceğini, normal hayattaki toplama veya çarpma ile değil de, belki üslü sayılar kavramıyla açıklayabiliriz. Mesela üçün üçüncü kuvveti, dokuz tane üçün toplamına yani yirmi yediye eşdeğer. Stratejik ve ideolojik olarak yaşadığı tecrübesi, başı ve sonu belli olan zaman çizelgesinden daha uzun ve geniş olması, fiziğin kanunlarına aykırı olsa da, Amed sokaklarından organik ve soğuk sıkım yaklaşım olarak evrene fışkırtılan şu sözle de açıklayabiliriz “Yaşınız kadar, yaşantımız var.”
Bu biraz da Kürt siyasi geleneğinin özeti de oluyor.
Parçalı gibi görünen dibacelerden sonra asıl konuya dönersek; diyebiliriz ki Kürt siyasi hareketinin son yıllarda özellikle rayına oturmak istediği perspektiflerden birisi de Üçüncü Yol perspektifidir. Herkesçe bilinen şartlar yüzünden tek seferde Üçüncü Yol perspektifini hayata geçirmek, yeni rektefiye edilmiş bir motoru çalıştırmak kadar zor ve stresli. İlk defa çalıştırılacak olan motordaki metal parçalarının birbirine alışması, senkronizasyonu yakalamasına ek olarak ilk çalışmadaki toz, kir ve pisliği boşaltamama krizini de göz önüne alırsak, ilk marşlar bol dumanlı, bol gürültülü ve bol sarsıntılı olur.
Üçüncü Yol siyasetinin bolca dillendirildiği, etrafında bolca tartışmaların döndüğü ve sahada ilk marşına basılan seçim ise; 2019 Yerel Seçimleri’ydi. Bu seçim, Üçüncü Yol siyasetinin aktüel siyasetteki ilk demosu diyebiliriz. O dönemde hayata geçirilen strateji, o zamanki siyasi atmosfer ve şartlara bağlı olarak ‘iktidara kaybettirmeyi ve muhalefete kazandırmayı’ esas almıştı. Kendince başarılı ve başarısız olduğu tarafları olmakla beraber, 2023 yılında somut koşulların somut tahliline baktığımızda, görüyoruz ki Kürt siyasi hareketinin tek adam rejimini etkisizleştirmek için Türkiye muhalefetine doğru kurduğu köprünün altından çok sular geçti. Özellikle 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, köprünün karşı tarafında olan muhalefetin, ani bir şekilde milliyetçi ve ırkçı taraflara yanlaması, Kürt cephesinde yeni cephelerin açılmasını zorunlu kıldı. Çünkü onlara halay çekmeyi öğrettiğimiz muhalefet sonrasında selamı sabahı keserek kolumuza bile girmeye tenezzül etmemiş, aynı fotoğraflarda görünmemek için bayağı çabalamıştı. 2019 seçimlerinde yan yana durmaya çalıştığımız ‘muhalefet’, 2023’te mahalle yanarken milliyetçilere yanlamıştı bile. Elbette Kürt siyasi hareketi de bir kademe öne ilerleyerek, tüfeğine şu ana kadar kullanmadığı süngüyü geçirecek, tüfeğin kundağından, askı kayışından, etinden, sütünden, yününden gücünden yararlanmaya başlamalıydı.
Adı veya kabuğu her gün değişmesine rağmen, büyük bir oranda vitamini kabuğunda olan meyve ve sebzeler ile kartondan kaplana benzeyen siyasi partilerin aksine, son güncelleştirmelere göre DEM Parti adını alan siyasi hareketin vitaminiyse, kabuğunın aksine yakıcı ve yıkıcı etkilere sahip halk direnişinin ortaya çıkardığı magmasal mücadele ateşidir. Bu mücadele ateşinin pratikteki siyasi sözcülüğünü yapan DEM Parti 2024 Yerel Seçimleri’ne dair birkaç hafta önce, kendi ana gündem maddesinin ‘kazan-kazan’ siyaseti olacağını, Türkiye’nin sandık kurulacak her yerinde aday çıkarma eğilimiyle beraber, şimdiden kendi adayıyla gireceği Türkiye’nin İç Anadolu, güney ve batısındaki 27 ilçeyi kamuoyuna açıklamıştı.
Üçüncü Yol perspektifinin etkisi, masada ben de varımdan öte, üçün üçüncü kuvvetine ve bu da matematiksel olarak dokuz tane üçün toplamına yani yirmi yediye eşit. 27 sayısı ile DEM Parti’nin 27 ilçede kendi adayıyla seçime gireceğinin kesin bir karar olarak belirtmesi de tesadüften öte, şimdiden birleşimli ve bileşenli bir enerji akışına vesile olacağına inanalım. 2024 Yerel Seçimleri’nde DEM Parti’nin Üçüncü Yol perspektifi çerçevesinde Türkiye’nin birçok il ve ilçesine kendi adayını çıkarması; AKP veya CHP’den alınacak birkaç küçük belediye gibi görülmemeli. Aksine Kürt siyasi hareketinin, Türkiye siyasi ortamının kalesine ve kurşun geçirmez surlarına açtıkları tüneller ve gedikler gibi görülmeli. Tarihteki hiçbir kale barutlu silahlar, mancınık, el yapımı toplar gibi askeri yöntemlerle değil, gıda ambarlarının veya cephaneliklerin altına açılan tünellerle buraların havaya uçurulması, kalenin içine girme veya kaleye giden su yollarının kesilmesi gibi yöntemlerle düşürülmüştür. Her kale bir gün ona açılan küçük bir tünel veya gedikle düşürülecektir. At fava bekle.
Bu yönüyle DEM Parti’nin 2024 yerel seçim stratejisi olarak Üçüncü Yol’da ilerlemesi, iktidarın ve boyunu geçen sularda yüzmekten korkan muhalefet kalelerinin içine doğru açılan tüneller ve koridorlardır. Halk içinde biri tifo, diğeri paratifo olarak belirtilen iki blok arasında, Kürt siyaseti hiçbir blok için ne ilkyardım çantasıdır ne de eve paket servistir. Aksine bütün şeritleri tıkanmış, köstebek yuvasına dönmüş, bütün kavşakları kilitlenmiş, bütün virajlarından savrulmuş Türkiye siyasetinde, Üçüncü Yol siyaseti tüm halklar, emekçiler, kadınlar, gençler, sömürülenler, ötekileştirilenler için açılan güvenlik şerididir. Tıkalı ve milim milim ilerleyen siyaset yolunda; özgürlük, demokrasi ve eşitlik mücadelesi için bütün herkesi güvenlik şeridi olan Üçüncü Yol’a davet etmek, bu yola düşenlerle bütün anlamlarıyla yoldaş olmak, diğer yollara düşenleri ve kalanları kaldırıp bu yola sevk etmek, bu yola girmeyenlerin eğer düşerlerse önce üzerlerine yollar yapılacağını ve sonrasında yok olacaklarını haykırmak, hepimizin görevidir. Bu görev değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.