‘Kontrgerilla yoktur’, diyen İlker Başbuğ ya kendince devleti koruyor, ya da devletten haberi yok. Kendi tanıklığımı anlatayım…
Mahmut Alınak
İlker Başbuğ yeni çıkacak kitabı hakkında dün kendisiyle yapılan bir röportajda, “Kontrgerilla yoktur,” diyor. Ya kendince devleti koruyor, ya da devletten haberi yoktur.
1987’de Kars milletvekili seçilince ilk işim, kontrgerillanın peşine düşmek oldu. Devletin resmi ağızları bu devlet teşkilatını ısrarla reddediyorlardı. Ben ise bu suç örgütünün varlığından emindim ve ısrarcıydım. Defalarca kürsüde konuşmalar yaptım, ardı ardına önergeler verdim. Beş yıl sonra amacıma ulaştım. Verdiğim araştırma önergesine hükümet adına cevap veren dönemin Milli Savunma Bakanı Vefa Tanır, “Evet,” dedi. “Bu silahlı teşkilat PKK ile mücadelede kullanılıyor.”
Böylece kontrgerillanın varlığı hükümetçe resmen kabul edilmiş oldu.
Örgütün görevi
Bu örgütün görevi kurulu düzeni korumaktır. Bu nedenle devletin çelik çekirdeğidir. Düzeni korumak adına silahlı ya da silahsız yapmadığı iş yoktur. Pek çok silahlı kanadı vardır: Sol örgütlere karşı silahlı mücadele verir, faili meçhul cinayetler işler, gerektiğinde toplumu şoke eden büyük katliamlar gerçekleştirerek askeri darbeler için ortam düzenler. Toplumu korkutup tedirgin edecekse gözünü kırpmadan devletin tepesindekileri bile ortadan kaldırır. Hatta kendi mensuplarını bile gözden çıkartabilir.
1977’deki 1 Mayıs Taksim katliamını bu suç örgütü gerçekleştirdi. 12 Eylül Darbesi, kontrgerilla eliyle yıllar süren uzun kanlı bir yol izlenerek gerçekleştirildi.
15 Temmuz darbe girişimi, kontrgerilla devrede olmadığı için başarısızlığa uğradı.
Kontrgerilla devlet kurumu
Dönemin Milli Savunma Bakanı Vefa Tanır’ın da itiraf ettiği gibi, bu teşkilat resmi bir devlet kurumudur. Sadece faaliyetleri gizlidir. Devletin kimliğini taşırlar, maaşları ve harcamaları devlet tarafından karşılanır.
Bu kuruluşun elemanları emir komuta zinciri içinde hareket ettikleri sürece işledikleri suçlardan sorumlu tutulmazlar. Yasalar onlara işlemez. Savcılar ve devleti yönetenler onlar hakkında soruşturma açamazlar. Cizre, Sur, Silopi, Nusaybin ve Şırnak’ta kadın, çocuk, yaşlı yüzlerce sivil öldürüldü. Tek bir devlet elemanı hakkında soruşturma açılmadı.
Demirel ve Özkök’ün korkusu
Başbakan Süleyman Demirel’in 1992’de Mehmet Menge adındaki il genel meclis üyesini öldürtmek için tetikçi tutan Silvan İlçe Jandarma Komutanı Bülent Eroğlu hakkında soruşturma açtıramadığını ve suikast silahlarını gömülü olduğu yerden çıkartamadığını kendi şahitliğimle biliyorum.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Genelkurmay’da pişirilen yemekleri değil kendi evinden götürdüğü yemekleri yerdi. Zehirlenme endişesi taşıyordu. Özkök o zamanlar telefonlarının dinlendiğinden yakınmıştı. Arkasında koskoca bir ordu olan ve her şeye muktedir olduğu düşünülen bir Genelkurmay Başkanı’nın öldürülme kaygısı taşıması ve telefonlarının dinlenmesi dehşet vericiydi. Bu teşkilatta emir komuta zinciri dışına çıkanlar, haylazlık yapan aslan yavrularının anne aslanın gazabına uğramaları gibi şiddetle cezalandırılırlar.
Yeşil kontrgerillaydı
Başka bir tanıklığım da Yeşil’le ilgilidir. 1996’da birçok cinayetin faili olduğu bilinen Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım hakkında Ankara Savcılığı’na başvurup tutuklanmasını istemiştim. İfademi alan savcı oturduğu masanın arkasında ellerini çaresizce iki yana açıp “Bu beni aşar,” dedi. Sonra da dostça gülümseyerek: “Siz beni bu yaştan sonra Kars’a sürdürmek mi istiyorsunuz?” diye ekledi.
Savcının açık kalplilikle söylediği gibi kendisini devletin sahibi olarak gören bu teşkilat hakkında soruşturma açmak ateşle oynamaktan daha da tehlikelidir. Başbakanları ve Genelkurmay başkanlarını bile ürküten böyle bir örgütten savcıların çekinmeleri kadar insanca ne olabilir? Yıllar önce bir DSP milletvekili sohbetimiz sırasında, “Ecevit kontrgerillanın üstüne gitmek istedi, ancak İzmir’deki suikast girişiminden sonra ürküp geri çekildi” demişti.
Dönemin Milli Savunma Bakanı hükümet adına yaptığı açıklamada kontrgerilla teşkilatının varlığını kabul etmişken, İlker Başbuğ’un, “Kontrgerilla yoktur,” sözüne kim inanır?
Nerede karanlık bir eylem varsa, orada bu kanlı örgütün parmağı vardır.