“Hafıza hem birey için hem de toplum için çok önemli. Bizim kim olduğumuzu belirleyen en temel şey bizim hafızamızdır.”
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın sözleri bunlar. Yaklaşık iki yıl önce Soner Yalçın’ın OdaTV’si tarafından arşivden çıkartılan bir TV program kaydında Ünal, eski ortakları Fethullah Gülen Cemaati’nin orduya ve polise sızmalarını desteklediklerini anlatırken önce hafızaya ilişkin bu cümleleri sarf ediyor, sonra devam ediyor:
“Bu adamlar askeriyeye öğrenci yerleştirmek için çaba sarf ettiklerinde biz ne yapardık? YAŞ kararları alındığında bundan 20 sene önce, ‘Ya, şu kadar Müslüman ordudan atılmış…’ Ordu derdi ki, ‘İşte bunlar şöyle olduğu için atıldı’. Şimdi onların orduya sızmasını biz o zaman mubah görürdük değil mi, doğru koyalım bunu. Emniyete sızmalarını da mubah görürdük. Ne adına mubah görürdük, ceberut devleti dönüştürecek her türlü sivil hareketi biz meşru görürdük.”
Ufak bir tarama ile Ünal’ın Fethullah Gülen’e dizdiği övgülere de denk geliyorsunuz. Üstelik çok eski de değil, AKP-Cemaat kavgası başlamış, iş dersanelerin kapatılması aşamasına gelmiş, tarih Kasım 2013 olmuş, Ünal hala “fikir insanı, muhabbet adamı” diye Gülen’i övüyor. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “terörist” diye tutuklanmasının üzerinden de neredeyse iki yıl geçmiş.
İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanı olduğunda “irticai tehdit” kavramını TSK’nin lügatinden çıkarıp, onu yerine “cemaat tehdidi” kavramını yerleştirmiş, AKP’ye “Cemaate (FETÖ) ve Kürtlere karşı” ittifak önermişti. Ne var ki, AKP o dönemde Cemaat’le birlikte davranmayı tercih etti ve Başbuğ görevden ayrıldıktan sonra hapse atıldı. Başbuğ’un fikri daha sonra iktidar olacaktı. Aslında tam öyle de değil; AKP iktidarı devam edecek ve bu iktidar, Başbuğ’un önerdiği saflaşma üzerine kurulu yeni bir kontrgerilla ittifakı üzerine oturacaktı.
Hapisteki bazı kontrgerilla unsurları dışarı çıkıp iktidarın yanına geçecek, boşalan yerlere dışarıdaki bazı kontrgerilla unsurları girecekti. Yancılar, tetikçiler değişecek, boşalan kadrolara yerleşmek isteyenler kendini ispata girişecekti.
AKP’nin iktidarda kalması gibi değişmeyen bazı şeyler daha olacaktı. Kürtler, sosyalistler, emek ve hak mücadelesi yürütenler, hakikati dile getiren aydınlar ve gazeteciler hedef alınmaya devam edecekti. CHP dahil sistem içi muhalefet de yeni iç düşman tanımı ne ise o kalıba oturtulup hedef alınacaktı. Bir zamanlar Ergenekonculukla suçlanan CHP artık FETÖ’cülükle suçlanacaktı.
Burada AKP’nin yardımcılara ihtiyacı vardı. “Ergenekon’a ve PKK’ye karşı savaş” yürütülen zamanlarda Taraf gazetesinin tetikçi kalemleri Emre Uslu, Mehmet Baransu gibi isimler kullanılmıştı. “FETÖ’ye ve PKK’ye karşı savaş” yürütülen yeni zamanlarda bütün muhalefeti bu torbalara sokma konusunda iktidara başkaları yardım etmeliydi. İşte o sırada Kurtlar Vadisi konsept danışmanı, ünlü Türk büyüğü Soner Yalçın el kaldırdı!
31 Ağustos 2016 tarihinde Sözcü’deki köşesinde “Cemaatçi CHP’liler” başlıklı bir yazı yazdı:
“Diyorlar ki…
AKP milletvekilleri arasında Cemaatçi yok mu?
Olduğunu pek sanmıyorum! Şaşırmayınız. 17-25 Aralık Operasyonu sonrasında Cemaatçi AKP milletvekilleri istifa etti. Daha sonra yapılan genel seçimlerde ise AKP, milletvekili listelerine Cemaatçi koymamak için titiz çalışma yürüttü. Bugün AKP meclis grubunda belki bir-iki Cemaatçi milletvekili vardır. Onlar da Ahmet Davutoğlu kontenjanıyla gelmiş olabilir!
Peki… CHP, MHP ve hatta HDP milletvekilleri arasında Cemaatçi var mı?
Geliniz şu soruyu soğukkanlılıkla kendinize sorunuz: 1 Kasım 2015 genel seçiminde Cemaatçiler hangi partiyi destekledi? Yanıtını siz veriniz!
Bakınız… İçim burkularak son günlerde şu haberler okudum:
– Kılıçdaroğlu’nun danışmanlarından Doç Dr. Fatih Gürsul FETÖ soruşturması kapsamında İstanbul Üniversitesi’ndeki görevinden açığa alındı.”
Yazı devam ediyor ve CHP Milletvekili Enis Beberoğlu’nu, Can Dündar’ın yargılanmasına ve Cumhuriyet gazetesinin hedef alınmasına neden olan “MİT TIR’ları” haberinin kaynağı olmakla ve FETÖ iltisaklı olmakla hedef gösteriyor, Soner Yalçın, ertesi günkü köşesinde de Enis Berberoğlu’na doğrudan “CHP’deki ve Hürriyet’teki FETÖ imamı kim, açıkla!” diye parmak sallıyordu.
Soner Yalçın’ın, CHP’lilerce çok okunan ve muhalefet adına çıktığı sanılan bir gazeteden parmak sallamaları sonrasında işleyen soruşturma sürecinde CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hapse atıldı. Gözün arkada kalmasın Mehmet Baransu! Sen de şu emekleri gör, karşılığını ver be Reis!
***
CHP’li Urla Belediye Başkanı İbrahim Burak Oğuz “FETÖ’ye üye olduğu” iddiasıyla tutuklanıp yerine kayyum atanması üzerine AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın bir televizyon programında sarf ettiği şu sözler tartışılıyor: “17-25 Aralık’tan sonraki bütün kongrelerimiz ve bütün seçimlerde adaylarımızı çok ince eleyip sık dokuduk. Ama maalesef bu temizliği CHP yapmadı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun en yakın danışmanı FETÖ’den tutuklandı. Dolayısıyla şimdi aynı CHP dönüp dönüp FETÖ’nün siyasi ayağını soruyor. Biz de diyoruz ki 17-25 Aralık’tan sonra biz kongrelerimizde seçimlerimizde, ta belde kongrelerimizden ilçe ve il kongrelerimize varıncaya kadar bu temizliği yaptık. Zaten onların milletvekilleri de onlarca milletvekili istifa edip gittiler. Peki CHP kendi içinde bir FETÖ temizliği yaptı mı, diye soracak olursanız açıkçası bir FETÖ temizliğini CHP’nin yapmadığını görüyoruz.”
Mahir Ünal’ın bu taze sözlerinin “konsept danışmanı” Soner Yalçın’ın yukarıda alıntılanan 3,5 yıl önceki yazısıyla neredeyse aynı olması dikkat çekici.
Ünal’ın dediği gibi: “Hafıza hem birey için hem de toplum için çok önemli. Bizim kim olduğumuzu belirleyen en temel şey bizim hafızamızdır.”
***
Ortada terör operasyonu diye bir şey yok. Faşist bir iktidarın demokratik muhalefeti sindirme operasyonları var. Bu operasyonları haklı gösterme ihalesini de “muhalif” görünen tetikçi kalemler almış. Muhalif görünümlü şarlatanlara hoşgörü göstermeyiniz!