Geçen Cumartesi gecesi ben de onbinlerce yurttaşımız gibi ilçe örgütümüzün tahsis ettiği otobüsle Ankara’ya HDP’nin 4’üncü Olağan Kongresi’ne gittim. Sosyal medyadaki canlı yayınlardan, video kayıtlarından da gitmeyen/gidemeyenlerin de herhalde gıpta ile izlediği HDP’lilerin Ankara’ya akını daha ilk saatlerden kongrenin nasıl geçeceğini müjdeliyordu.
Her benzinci, her mola yeri Ankara’ya yaklaştıkça yoldaşça kucaklaşmalara ve dayanışma sembolümüz olmuş halaylara sahne oluyor, polis ya da jandarmaların GBT işlemlerine ise iktidarın çaresizliğini ortaya koyan olaylar olarak öfkelenmiyorduk bile. Arena Kapalı Spor Salonu, sabahın ilk saatlerinde dolmuş, binlerce yurttaş ise dışarıda kalmış, coşkuyla kongrenin başlaması bekleniyordu.
Bence sadece bu manzara bile HDP’nin, siyaset tarihinde, sosyoloji ve siyaset biliminde ele alınması gereken başlı başına bir olgu olmasına yeterdi. Hem de sadece Türkiye özelinde değil, dünya ölçeğinde de irdelenmesi, analiz edilmesi gereken bir konu.
Meydanın büyük bölümünde yıllardır sansüre uğrayan, iktidar tarafından hedef gösterilen, binaları kundaklanan, mitingleri bombalanan, düşman hukuku ile binlerce yöneticisi ve üyesi rehin alınan, sokağa çıkıp protesto etmek istediklerinde önleri barikatlarla kesilen, seçilmiş yerel yöneticileri kararnamelerle görevden alınıp yerlerine kayyım atanan bir partinin gücünü, coşkusunu, moralini, örgütsel yapısınıböylesine muhafaza ediyor, her yeni yetişen genç kuşakla böylesine kucaklaşıyor olması kendi başına bir zaferdir zaten.
Diğer taraftan çok önemli bir şey daha var. Bu parti, Türkiye’deki geleneksel siyasi partileri ve genel Türkiye siyasetini biçimlendiren bütün kalıpları kırarak, yepyeni bir ideoloji ve pratik ile ortaya çıkmış, yolunu öyle sürdürmektedir. Dünya demokrasisinin gerisinde kalmış, milliyetçi saplantılar, rant paylaşımı, eril ayrımcılık, sermaye yandaşlığı ile donanmış düzen partilerinin zıttına, HDP bu statükocu paradigmayı emekçiler, yoksul halklar, kadınlar, gençler ve aydınların öncülüğünde darmadağın ederek yepyeni bir vizyon ortaya koymuştur.
Kısa sürede 3. Parti konumuna yükselmiş olması, HDP’nin bütün bu yenilikçi ideolojisi ve pratiği göz önüne alındığında devrim niteliğindedir. Kürt Siyasal Hareketi, ideolojisini, programını sürekli zenginleştiren, derinleştiren bir siyasettir. Zaten böylesi bir mücadeleyi teori ve pratik birlikteliği olmadan sürdürmek mümkün olmazdı. Ama başarısının formülü çok kısadır: “HDP, halktır.”
Birleşen halkın yenilmeyeceği dünya devrimlerinin ortaya koyduğu bir gerçektir. HDP tam da bu yüzden bu kongreden sonra artık bütün ittifaklarda açıklık talep edecek ve yapıcılığıyla halkın demokrasi cephesinde buluşmasını sağlayacaktır.
Bu vesileyle 4. Kongre’de seçilen eşbaşkanlar ve parti meclisi üyelerini kutluyorum. Ama esas kutlanması gereken o salonu dolduran emekçi halkımızdır. Onlar böyle sağlam durdukça bu parti yenilmez ve kongrenin sloganı olan ‘umut’ olma niteliğini koruyarak, Türkiye’yi yönetme hedefine yürüyüşünü sürdürür.