Evet: HDP Kongresinde bir dönemeç alındı.
Devlet ekonomik, dışpolitik krizlere hazırlık olarak HDP eşbaşkanlarını, vekillerini, belediye eşbaşkanlarını ve üyelerini hapse attığından beri bu parti “hayat-memat” sorunu yaşadı. Kongre bakanlar “meğer hala yaşıyormuş” dedi.
HDP olmasa devlet için krizlerin kontrolü çocuk oyuncağı gibi bir şeydir.
Düşünün, Erdoğan şu ya da bu şekilde, aniden, ister bir darbeyle, ister “ecel” kapıyı çalınca, ister “örgütsüz bir Gezi ya da Türk baharı” yüzünden iktidardan düşsün. Ne olurdu?
Ne olacağını iki birbirine zıt senaryoyu dikkate alarak düşünelim.
Örneğin HDP kongresini yapamamış, kendi içinden “Türkiye partisi” mi olsak, “Kürdi parti” mi olsak ya da “dümeni sınıf eksenine” mi yoksa “ulusal birlik eksenine” mi kırsak, “Öcalan’ı unutup Demirtaş’ı” mı hatırlasak, “Demirtaş’ı unutup Öcalan’ı” mi ansak, “öyle mi yapsak” yoksa “böyle mi” diye bölünmüş, bölünür bölünmez de kapısına kilit vurulmuş, böylece siyaset meydanı “sistem partilerine” kalmış olsun.
Kürtsüz siyaset meydanında “Allah gecinden versin, başına gelecekleri görsün” duasıyla ifade edelim ve soralım: Erdoğan’a “hak vaki” olduğunda ne olur?
Ortalık bir süre karışır. İktidar kavgası kızışır. Fakat o anda işin içine “devlet aklı” girer. “Suhulet, mesuliyet, milli menfaat, beka meka” derken ilk iş CHP ile Babacan, Davutoğlu, Akşener arasında “istikşafi” görüşmeler başlar. Az sonra başsız kalan AKP de bu görüşmelere yanaşır. Hepsi birden sokağa inen “örgütsüz” kalabalığı yatıştırır. Ardından da devletin ve küresellerin çekmecelerinde çoktan hazırlanmış olan bir formülle kriz aşılır.
Böylece Türkiye yeni bir krizle alt üst olana kadar, etraf süt liman olur. Bunun anlamı halkın bu krizden hiçbir yarar elde edemeden yeni krizlere gebe Türkiye’de acı çekmek üzere “beklentiye” girmesidir. Yani yüz yıllık masal yeniden ve aynı sonucu vermek üzere anlatılır. Sistem kurtulmuştur, halk sisteme mahkum olmuştur.
Yıllardır HDP’yi yok etmek için yapılan saldırılar işte böyle bir “Erdoğan sonrası patlayacak krize hazırlık” sürecidir. “Erdoğan’ı gönderip, sistemi kurtarma” oyunudur.
İkinci senaryo ise HDP’nin kendini koruduğu, saflarını pekiştirdiği, hem “Türkiyelilikle Kürdilik” arasındaki diyalektiği kurduğu, “sınıfsal olanla kimliksel olan” arasındaki bağı güçlendirdiği, hem de “Öcalan’ı evrensel bir önder”, “Demirtaş’ı HDP açısından büyük bir değer” olarak karşı karşıya koymadığı durumda krizin patladığı bugünkü durumdur.
Böyle bir durumda Erdoğan aniden koltuktan düşerse ne olur?
Meydanlar, sokaklar şenlenir. “Kalabalıklar” birden deneyimli yurtever, sosyalist örgütçü ve ajitatörlerin çabalarıyla “örgütlü ve politik bilinçle donanmış” kurucu özne haline gelir. Bir avuç siyasetçinin “tepedeki istikşafi” oyalanmalarıyla alay edilir. Kürdistan’ın “serhıldanı” ile Türkiye’nin “Gezisi” sanki Fırat-Dicle Ege’ye akıyor ve Ege’nin İmbat’ı Kürdistan dağlarında esiyormuş gibi Türkiye tek bir cephede birleşir. Bir de bakmışsın ki, “sistem” çökmüş, ve ufuktan “Demkratik Cumhuriyet” doğmuş…
Evet, böyle olur.
“Böyle olur” der demez HDP Kongresi’nin de önemi, anlamı, perspektifi kendiliğinden aydınlanır.
Kongre’den sonraki havaya bakın.
Devlet hala krize “HDP’siz ya da Kürtsüz” hazırlanma yolundan sapmış değil. Ama Saray’a muhalif olanlar yavaş yavaş ünlü “Sensiz Olmaz” şarkısını mırıldanır gibi “HDP’siz olmaz” diye mırıldanmaya başlamakta.”Krizde kendi sistem kardeşlerimizle biraz vuruşur, sonra anlaşırız” umudu çökmekte. HDP’yi hesaba katmayan “kriz yönetimi”nin mümkün olmayacağı anlaşılmakta.
Babacan’ın Kongre mesajı, onu destekleyen ve Kongreyi öven Fehmi Koru’nun dünkü yazısı bu gerçeği gözler önüne seriyor. CHP’nin yerel seçimlerde “HDP’siz olmaz” şarkısını söylemesinden sonra AKP’nin içinden çıkanların da bu enfes parçayı dillendirmesi şundan: Siyaseti “Türkleştirmek ve Kürtsüzleştirmek” stratejisi çökmüştür. Erdoğan sonrasında HDP’siz “krizi aşmanın” mümkün olmadığı kanıtlanmıştır.
Bunlar böyledir. Şimdi sorun, “sistem partilerinin”, devletin ve küresel güçlerin bir kriz anında HDP’yi “sisteme entegre” edip edemeyecekleridir.
HDP Kongresi “Kürtsüz olmaz” dedi.
Kongre sonrasında “HDP’yle” ne olacağı sorusu gündemin temel sorusu olacak.
Ben Kürt halkının Kongre’deki iradesine bakınca “her şey güzel olacak” diyorum…