Haydar Ergül
15 Şubat devletlerarası komplo 23. yılını geride bırakıp 24. yılına giriyor. Bu zaman içinde siyasal, toplumsal, hegemonik çekişmelerde büyük alt üst oluşlar yaşandı.
Üzerinde durulması gereken asıl konuysa PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük gerçekleştirilen komplonun amaç ve hedeflerine ulaşıp ulaşmadığıdır. Komplonun asıl amacı, 3. Dünya Savaşı’yla Ortadoğu ulus-devletlerine yeni bir nizam vermek; devletlerarası finans kapitalinin dolaşımı önündeki engelleri ortadan kaldırmak ve hızlandırmaktır.
Öcalan ve Kürt direnişi bu yeni nizamda yabancı duruyor, ortadan kaldırmak zorunlu bir hal olarak görülüyor. Çünkü yeni nizam köklü bir değişim ve dönüşü hedeflemiyor; ulus-devletlerin restorasyonunu amaçlıyor. Yüzyıl önce ulus-devletler kurulurken Kürtler inkâr edilmiş; tanınan tek “hak” Türkleşme, Araplaşma ve Farslaşmaydı. Yani Kürt yoktur, buhar olması istenmiştir. Bütün hakları gasp edilmiştir.
Bu karar, 1923’de Lozan’da kurulan devletlerarası bir iradedir. Komplonun bu iradeyle doğrudan bağı vardır. Zira bölge ulus-devletleri Lozan antlaşmasıyla kurulup resmiyet kazandı.
Devlet sınırları zamanın kapitalizmin çıkarları temelinde çizildi. Araplar parçalanıp 23 devlet bölünürken, Kürtler yok sayıldı. Yani parçalanan sadece Kürdistan değildi, Arabistan da parçalandı. Tek fark Kürt, Kürdistan yok sayıldı; Arabistan suni devletlere bölünerek çok sayıda düşman kardeşler yaratılarak yüzyıllık kapan, çatışmalı bir zemin yaratıldı. Çatışmalı hal, yüzyıllık bölgenin güçsüzleşmesini ve kaynak sömürüsünü kolaylaştırmıştır.
Kürt’ün uyanışı ve direnişe geçişi bölge dengelerinin değişmesine yol açıyor; toplumlarımıza tamamen yabancı, üstten zorla dayatılan ulus-devlet paradigmasının aşılması önünü açan niteliği emperyalist güçlerin çıkarlarını ortadan kaldırıyor. O yüzden bölge halklarının özgürleşmesi ve kararlaşmasını, iradeleşmesini sağladığından kabul etmeleri mümkün değildi.
Komplo bu sonuçları ortadan kaldırması hedefiyle gerçekleştirilmiştir. O yüzden salt Kürt direnişine bağlamak yetersiz kalacaktır, daha derin ve kapsamlı bir saldırıdır, komplo. Ortadoğu’nun bütününe dönük yapılmıştır. Kuşkusuz Kürt direnişidir, bu sonuçları yaratan. Onun objektivitesi Ortadoğu’da köklü sonuçlar yaratacak bu niteliğidir. Bölgenin tarihsel diyalektiği Kürt’e böyle bir misyon yüklemiştir. Bu anlamda, Kürt’ün yaptığı bir tercih değil, bölge toplumsal varlıklarının oluşum ve gelişiminin birlikten yana oluşu; Kürt’e merkezi rol yüklemesidir. Komplonun gerçekleştiği zemin bu oluyor. Derinlik ve kapsamını da belirleyen budur.
23 yıl sonra komplocuların hedeflerine ulaştığı söylenebilir mi? Hayır söylenemez. Kürt direnişini tasfiye etmek bir yana, komplocuların en başında yer alan ABD bile Kürtlere ‘muhtaç’ hale geldi. Öcalan paradigması temelinde gelişen Kuzeydoğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim’le taktik askeri ittifak yapmak zorunda kalması, durumu açıklamak için yeterli olacaktır. Kürtler olmadan bölgenin yeniden kurulamayacağı, restorasyonunun bile yapılamayacağı anlaşılmıştır.
23 yıl şunu açığa çıkardı; Kürt’ün imha veya tasfiyesinin mümkün olmadığı, inkârı sona erdirmenin gerekliliği kendini dayatıyor; Kürt’e nasıl bir alanın açılacağı, hemen her gücü düşünmek ve politika geliştirmek zorunda bırakmıştır. Kürt’e bir yer açılması zorunluluğu var ama nasıl olacak? Cevabı belirsizlik yaratmaktadır. Hegemon güçler, Kürt’e az da olsa bir yer vermek tarihsel diyalektik gereği sonuçlarını öngöremiyorlar ve kontrol edemeyeceklerinden korkuyorlar. Korkuları da yersiz değil, Kürt dinamiği yeni, demokratik ve özgür bir geleceğin kapılarını açar. “Kürt’e elimizi versek kolumuz da gider” deyimi bu hal için türetilmiştir.
23 yıldır Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecrit bu sonuçların ortaya çıkmaması için yapılmaktadır. Sonuç alınabilir mi? Geçmiş geleceğin aynasıdır denir. Öcalan direndi, Kürtler ve dostları direndi. Bu 23 yılda “çökertme” bir yana hem bölgesel hem de küresel düzeyde Kürtlerin etkileri azalmadı, kat be kat arttı. Kürt direnişi büyüdü.
Komplo, 24. yılına girerken özgürlük alanında bir sonuca varmanın olanakları her zamankinden daha fazla çoğalmıştır. Özgür ve demokratik yaşam fırsatları artmış, başarı olanak dahiline girmiştir. 24. yıl, özgürlük yılı olacaktır.