PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası bir komployla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilerek, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altına alınmasının üzerinden 24 yıl geçti
Sovyetler Birliği’nin çökmesi sonrası şartlar batı emperyalist blok lehine değişti. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öncülüğünde 1949’da kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) başını çektiği hegemonik güçler, oluşan boşlukta Ortadoğu coğrafyasını yeniden dizayn etmeye başladı. Bu dizayn planının adı daha sonra Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olarak açıklanacaktı. İspanya ve Türkiye’nin eş başkanlık düzeyinde taşeronluğuna soyunduğu bu plan, ilk kez 7 Ağustos 2003’te dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice tarafından “Transforming Middle East” başlıklı makaleyle dünyaya duyuruldu.
Plan kapsamında Afganistan, Irak, Mısır, Tunus, Libya ve Suriye gibi birçok ülkeye peş peşe müdahaleler gerçekleştirildi. Türkiye’ye ise, “lojistik üs” rolü biçildi. Çeşitli gerekçelerle yapılan müdahaleler sonrası ülkelerin enerji kaynakları batılı şirketlere peşkeş çekildi. Ancak planın hayata geçmesi, bölgedeki devrimci ve özgürlükçü güçler ile önderlerini ortadan kaldırmakla mümkündü. Bu kapsamda Öcalan’ın imha ve tasfiyesi hedeflendi; arkasında ABD, İngiltere ve İsrail’in yer aldığı güçler tarafından komplonun startı verildi.
‘20 yıl seni araştırdım’
Abdullah Öcalan, Avrupa’da gittiği her ülkede kapılar bir bir yüzüne kapanırken İsviçre’den gelen ve NATO Gladiosu veya CIA tarafından ayarlanan gizli uçak, 2 Şubat 1999 tarihinde Kenya’daki Nairobi Havaalanı’na indi. Burada Öcalan’ı, Kenya Büyükelçisi George Kostoulas karşıladı. Kostoulas’un havaalanında ilk defa karşılaştığı Öcalan’a, “NATO’da 20 yıldır sürekli seni araştıran birimin başındayım. Seni gökte ararken yerde buldum” diyerek, NATO’nun Öcalan’ın tasfiyesi için nasıl organize olduğunu gösterdi.
14 Şubat’ta yaşananlar
14 Şubat’ı gecesi Öcalan’ı götürecek uçağın üzerinde bulunan gerçek öğeler silinerek, yerine sahte Malezya bayrağı ve öğeleri takıldı. 15 Şubat 1999 günü sabah saatlerinde elçilik binasına gelen Yunan Büyükelçisi George Kostoulas, Dışişleri Bakanlığı Daimi Sekreteri Kathourima’nın yanına götürüldü. Burada gerçekleşen toplantının ardından Kostoulas, akşam saatlerinde Savvas Kalenderidis’i de yanına alarak eve geri döndü. Kostoulas, Öcalan’a tanınan sürenin 15 Şubat’ta dolduğunu ve elçilik evinden çıkması gerektiğini belirti. Öcalan’ın istediği bir günlük süreyi ise, “Geceleyin neler olabileceğini garanti edemem” şeklinde yanıtladı.
Öcalan’a güvence verildi
Bu görüşmeden bir kaç saat sonra Kenya polislerinin içinde olduğu, Kenya hükümeti plakalı 5 araba, 3 Land Rover tipi cip, Öcalan’ın bulunduğu Yunan elçisi Kostoulas’ın evinin bahçesine park edildi. Araçlarla gelen Kenya İstihbarat Şefi Noan Arap Ta, ilk olarak Kostoulas ile yaptığı gizli buluşmadan sonra Öcalan’la görüştü. Öcalan, hükümet güvencesi olmadan buradan çıkmayacağını belirtti. Noan Arap Ta ise, “Uçak hazır, bir an önce çıkın. Gece yaklaşıyor, geceleyin neler olabileceğini garanti edemem” yanıtını verdi. Öcalan’ın ısrarı üzerine Noan Arap Ta, bu defa daha da ileri giderek, “Çıkmadığınız takdirde gece sizler için kötü olacak, biz ülkemizde kan dökmek istemiyoruz” dedi. Öcalan bulunduğu yerden çıkmak istememesi üzerine, devreye büyükelçi Kostoulas ve istihbaratçı Kalenderidis girdi. Kalenderidis, Yunan hükümeti adına garanti sözü verdi. Bu güvence Öcalan’ın elçilikten çıkmasında etkili oldu.
Kaçırılarak İmralı’ya götürüldü
Elçi Kostoulas’ın evinin bahçesinde tüm itiraz ve tartışmalara rağmen Kenya polisleri, Öcalan’ı Kostoulas ve Kalenderidis’in gözleri önünde kendi araçlarına zorla bindirdi. Öcalan’ı Türkiye’ye götürecek ekip, Uganda’nın başkenti Kampala’da bulunan Entebbe Lake Victoria Hoteli’ne yerleşip, Kenya’dan gelecek haberi bekleyen ekipti. Öcalan, resmi olarak Yunanistan toprağı sayılan Büyükelçi Kostoulas’ın evinden kaçırılarak, Türkiye’ye getirilip İmralı Cezaevi’ne konuldu. Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi ise, dönemin başbakanı Bülent Ecevit tarafından 16 Şubat’ta kamuoyuna duyuruldu.
Ecevit, daha sonra yaptığı bir açıklamada ise, Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesine dair şaşkınlığını, “Amerika bize Apo’yu niye verdi, hala anlamış değilim” sözleriyle dile getirdi.
Komployu boşa çıkardı
Öcalan ve PKK’nin tasfiyesinin amaçlandığı komplo süreci, sonrasında İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde de farklı bir şekilde devam etti. Öcalan, ağır tecrit koşullarında kapitalist sisteme karşı “demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü” paradigmasını ortaya koydu. Öcalan, devletsiz bir toplum ideali üzerine inşa ettiği fikirleriyle dünyada gözlerin çevrildiği bir lider haline geldi. Öcalan’ın İmralı’daki duruşu ve fikirleri, komployla hedeflenenleri büyük oranda boşa çıkardı.
AMED-MA