HDP’li Temel, komplo ile birlikte Kürt sorununun yüzyıl daha çözümsüz bırakılmak istendiğini söyleyerek ‘Sayın Öcalan tecride rağmen Kürt sorununun çözümü noktasında tek muhatap’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1988’de Suriye’den çıkmasıyla başlayan ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle devam eden uluslararası komplo, 24’üncü yılını geride bıraktı.
Ağır tecrit koşulları altında tutulan Abdullah Öcalan, her ne kadar açlık grevi eylemleri sonucu 2019 yılında 5 görüşme gerçekleştirse de 27 Temmuz 2011’den bu yana avukatlarıyla görüştürülmüyor.
Aile görüşleri de engellenen Abdullah Öcalan’dan, kardeşi Mehmet Öcalan ile 25 Mart 2020’de gerçekleştirdiği telefon görüşmesinden sonra haber alınamıyor.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel uluslararası komplonun 24’üncü yılında dönemi ve komplonun amacının ne olduğunu MA’dan Berivan Altan’a değerlendirdi.
Temel, komplo ile birlikle Kürtlerin statüsüz bırakılmak ve Kürt sorununun çözümünün önüne engel konulmak istendiğini söyleyerek bu durumun aşıldığını Kürt sorununda tek muhatabın Öcalan olduğunu ifade etti.
BOP’un temelleri komplo ile atıldı
ABD ve İsrail öncülüğünde geliştirilen uluslararası komploda 40’ı aşkın devlet ve istihbarat örgütünün devreye girdiğini kaydeden Temel, egemen güçlerin Ortadoğu’ya müdahale etmenin ilk adımı olarak komployu geliştirdiğini söyledi. Temel, ABD’nin planı olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) temellerinin Abdullah Öcalan’ın tasfiye edilmek istenmesiyle atıldığını dile getirdi
Uluslararası güçlerin müdahalesi
Abdullah Öcalan’ın o dönemde kangrenleşen Kürt sorununu muhataplarıyla çözme girişimlerine yönelik bir hamle geliştirildiğine dikkat çeken Temel, “Sayın Öcalan, sorunun muhataplarıyla çözümü için girişimleri vardı. 9 Ekim 1998 öncesi sürece bakıldığında, Sayın Öcalan Türkiye’nin temsilcisi olan iktidarlarla çeşitli dönemlerde çözüm için görüşüyordu. Özal ile çözülmesi konusunda güçlü tartışmaları vardı. Uluslararası güçlerin dahiliyetini bitirerek, muhataplarıyla sorunu çözme perspektifi vardı. Keza Erbakan döneminde de öyle sonraki iktidarlarla da ya da devletin temsilcileriyle görüşmeleri oldu. Bu görüşmeler neticesinde ateşkesler, eylemsizlik süreçleri gündeme geldi. Böyle bir perspektif, Ortadoğu’ya dair hesapları olan güçler açısından sorun olabilecek bir durumdu. Çünkü var olan sorun muhataplarıyla tartışılıyor, dolayısıyla uluslararası güçlerin dahiliyesi ve karıştırıcı mikser rolü oynamasının önü kesiliyordu. Öcalan’a yönelik komplonun bir amacı buydu” diye konuştu.
‘Sosyalizmin yeniden yorumlanması’
Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiye edilmek istenmesinin bir diğer amacının da temsil ettiği paradigma olduğunu vurgulayan Temel, “Sosyalizmin yeniden yorumlamış, sosyalizmin reel ve aşılması gereken yönlerini masaya yatırmış, bir halk hareketi olarak giderek, toplumsallaşan bir Kürt siyasi hareketi söz konusuydu. Şimdi bunun önünün alınmasının da yolunu da Türkiye’deki rejimin stratejik aklı, Öcalan’ın tasfiyesinde gördü. Zaten o zaman hem özel harp merkezi hem de PKK’den kaçan çeşitli kişilerin ortaya koyduğu değerlendirme şuydu; Sayın Öcalan’ın tasfiye edilmesiyle PKK’nin dağılacağına yönelik büyük bir umut, beklenti var. Bu işin bir kısmıydı” ifadelerini kullandı.
NATO Gladiosu
Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi sırasında da ilginç gelişmelerin, benzeşmeyen ülkelerin dahi birlikte hareket etmelerine tanık olduklarını ifade eden Temel, şöyle devam etti: “Amerika ve Rusya çok az konuda hem fikir olur. Bir aya gelmeyen, benzeşmez iki kutuplu dünyayı temsil eden güçlerdir. Ama uluslararası komploda birbiriyle koordineli, paralel bir şekilde uyumlu, ahenkli bir politika yürüttüler. Mesela Yunanistan ve Türkiye! Tarihsel olarak çelişkileri, yan yana gelmedikleri bilinen bir gerçek. Yunanistan, Türkiye’de klasik devlet zihniyetinde küfürle anılır. Ama 15 Şubat ile sonuçlanan 9 Ekim’de Türkiye ile Yunanistan’da ortak hareket etti. Atina ardından Sayın Öcalan’ın Kenya’ya gönderilmesi kesinlikle NATO Gladio’sunun gerekliliklerini ve talimatlarını yerine getirme girişimiydi.”
Temel, NATO Gladiosu’nun devreye girmesinin de en temel sebebinin Kürt sorununu yüzyıl daha çözümsüz bırakılması ve Kürdistan’ın statüsüzlüğünün devamını sağlamasının hedeflendiğini söyledi.
Demokratik Cumhuriyet modeli
Temel, Abdullah Öcalan’ın komployu İmralı’da boşa çıkardığının altını çizerek şunları söyledi: “Sayın Öcalan İmralı’ya getirilmeden önce daha Şam’da iken, Türkiye’deki Kürt sorunun çözümünün demokratik bir ülkede Kürtlerin statü sahibi olarak yaşamasından geçtiğine dair tezler geliştiriyordu. O dönemde gazeteci Mehmet Ali Birand ile yaptığı röportajda, bu kodlar ve şifreleri çok açık bir şekilde ortaya koyuyordu. Türk yazarların yaptığı röportajlara baktığımızda bu perspektifi söz konusu. Ancak Demokratik Cumhuriyet temelinde Kürtlerin de bu Cumhuriyet’in asli kurucularından olduğu tezi, formülasyonu İmralı’da mayalandı, olgunlaştı. İmralı duruşmaları ile kamuoyuna yansıtılarak, bir paradigma ve çözüm perspektifine dönüştü.
‘Darbe mekaniğini savunan güçler’
Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği paradigmanın bir diğer muhatabının Türkiye toplumu olduğunu belirten Temel, “Türkiye toplumunu çözüme ikna etmek, Demokratik Cumhuriyetin neden gerekli olduğunu ortaya koymak şüphesiz; Kürt hareketiyle Türkiye’deki sol, sosyalist, demokrasi güçlerinin işiydi. İşin bu ayağı eksik kaldı. Diğer muhatabı ise çözümün bir şekilde tartışılacağı, müzakere edileceği bir iktidar, muhatap -devlet adına, Türkiye Cumhuriyeti’nin temsili adına- aradığını söyledi. Sayın Öcalan’ın çözüm adına muhatap arama girişimi uzun süredir devam ediyordu. Devlette ise çözümsüzlükten yana olan darbe mekaniğini savunan güçler devreye girdi. Çözümsüzlükten, inkardan beslenen tekçi kod maalesef sürekli galip geldi. Çözümsüzlüğün derinleştiği zamanlarda darbe bir yönetim şekline dönüşüyor. Dolayısıyla aslında derin Gladio zihniyeti, odakları sürekli çözüm yollarını günümüze kadar tıkadı” şeklinde konuştu.
‘Öcalan tek aktör pozisyonunda’
Komplonun başarıya ulaşmadığını vurgulayan Temel, Komplonun hedefine ulaştığını söylemek mümkün değil. Sayın Öcalan tecride rağmen, insanlık dışı tecride rağmen Kürt sorununun çözümü noktasında tek muhatap, tek aktör pozisyonunda duruyor. Sayın Öcalan’ın toplumla, halklarla diyalogunun olduğunu düşünelim, hayal edelim. Komplonun başarıya ulaştığını, sonuç aldığını söylemek mümkün değil” ifadelerini kullandı.
ANKARA