Cezaevlerinde durumun giderek ağırlaştığı bilgisini paylaşan İHD MYK Üyesi Nuray Çevirmen, hasta tutukluya kitap taşıtma işkencesinden, tutukluların tehdit edilmesine karşı çok ciddi ihlaller yaşandığını belirtti
Artan hak ihlallerine karşı açlık grevlerinin başladığı cezaevlerinden biri de Bolu F Tipi Cezaevi oldu. Yaşadıkları hak ihlallerini İHD’ye gönderdikleri mektupla anlatan tutuklulardan Ali Rıza Kayan, 17 Ekim 2022’de gönderdiği mektupta, infaz yakmalara, sosyal hakların alınmasına ve ortak alanın kaldırılmasına değindi.
Bulunduğu cezaevinde koşulların her geçen gün kötüye gittiğini belirten tutuklu Cabbar Palabıyık da, “Daha önce 10 kişilik gruplar halinde bu faaliyetlere çıkarılıyorduk ancak artık sadece aynı hücrede bulunan 3 kişi ayda bir saat spora çıkarılmak isteniyoruz” dedi. Palabıyık, İmralı’da başlayan tecritin tüm cezaevlerine yayıldığını belirtti.
S Tipleri F Tiplerini aştı
Bolu F Tipi Cezaevi’ndeki tutuklular tarafından derneklerine ulaşan mektuplar ışığında yaşanan hak ihlallerine dair MA’dan Fırat Can Arslan’a konuşan İHD MYK Üyesi Nuray Çevirmen, “Yüksek Güvenlikli Cezaevleri ve S Tipi cezaevleri aslında tecridin çok ağır bir biçimini oluşturuyor. Mahpuslar tek kişilik yerlerde tutuluyor. 3 kişilik koğuşlarda var ama maalesef siyasi mahpusların hiçbiri bu koğuşlara konulmuyor. Odaların kendi havalandırmaları söz konusu değil. Gün ışığından faydalanmak çeşitli sağlık sorunlarından korunmak için şart. Yüksek Güvenlikli ve S Tipi cezaevleri, F Tipi cezaevlerinin olumsuz koşullarını da aşmış durumda” diye konuştu.
İnfaz yakmaya akıl dışı gerekçe
Geçtiğimiz aylarda da Bolu Cezaevi’nde bir tutuklunun ayağının kırıldığı, diğer bir tutuklunun ise şiddet ve işkenceye maruz bırakıldığı yönünde başvurular aldıklarını söyleyen Çevirmen, “Bolu Cezaevi’nde de tahliyelerin engellendiğine dair pek çok bilgi mevcut. En az 5 mahpusun İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla periyodik olarak tahliyelerin engellendiğini biliyoruz” şeklinde konuştu. Tahliyelerin soyut gerekçelerle engellendiğine değinen Çevirmen, bu gerekçelere, elektrik kullanımının tasarruflu olmadığı ya da yatma koşullarına kısmen uyum sağlandığı gibi absürt örnekler yaşandığını vurguladı.
Kıyafetlere de el konuldu
Bolu Cezaevi’ndeki tutukluların gönderdikleri mektuplarda idarenin yeni uygulamaların dolayı baskın arama gerçekleştirdiğini ifade eden Çevirmen, “20 yıldır yanlarında olan kıyafetlere bile el konulmuş. Her taraf beton ve buna rağmen banyoda kullanmış oldukları terlikler depoya kaldırılmış. 3 mahpus tek terlikle banyoya girmek durumunda kalıyor” dedi. Çevirmen, bir gözü ile bir kolu olmayan tutuklu Civan Boltan’ın gardiyanlar tarafından kitap taşıtma işkencesine maruz bırakılmak istendiğini, ancak Boltan’ın itiraz ettiğini ve bunun üzerine darp edildiği yönünde başvurular aldıklarını belirtti.
Cezaevi’nde yaşanan tüm hak ihlallerine karşı tutukluların açlık grevine girdiğini ifade eden Çevirmen, “İçlerinde Semih Yürek isimli bir mahpusun tehdit edildiği yönünde başvurular var” diye aktardı.
Rapora rağmen tek başına
AKP iktidarının 2002 yılında iktidara gelmesinden sonra cezaevlerindeki 59 bin tutuklu sayısının, 5,5 kat artış göstererek 326 binin üzerine çıktığını vurgulayan Çevirmen, “26 gazeteci son dönemlerde cezaevine girdi. Seçilmiş belediye başkanları, milletvekilleri, siyasetçiler ve hukukçular muhalefet ettikleri için cezaevine girdi” diye hatırlattı. Cezaevi koşullarında tutukluların çeşitli sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kaldıklarının aktaran Çevirmen, “Bodrum S Tipi’nde tutulan bir mahpus, tek başına kalamaz raporuna rağmen tek başına tutuluyordu. Bir bacağı yoktu ve ihtiyaçlarını karşılayamıyordu. Yapılan itirazlara ve raporunun yenilenmesi sonucu 3 kişilik yere konuldu. Herkesin Yüksek Güvenlikli Cezaevleri ve S Tipi cezaevlerine eğilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
En kötü cezaevi koşulları Türkiye’de
3 Kasım’da Konya Ereğli Cezaevi’nde maruz bırakıldığı hak ihlallerine karşın bir tutuklunun kendini ateşe verdiğini belirten Çevirmen, “Bu mahpus İran asıllıydı ve 12 yıldır hapishanedeydi. Kendisi hakkında adil olmayan bir dosyası nedeniyle İHD’ye de bir başvurusu vardı. Aslında dikkatini çekmeye çalıştığımız nokta da bu. Yüksek güvenlikli hapishaneler insanın yaşama koşullarına uygun bir hapsetme biçimi değil. Türkiye’nin insan hakları karnesi ne yazık ki çok kötü. Defalarca kez yaşatılan hak ihlallerine karşı bakanlık tarafından ‘böyle bir durum yoktur’ açıklamaları yapıldı, ancak bu kadar çok mahpusun cezaevlerinde tutulması bile tek başına bir sorunun olduğunun göstergesidir” dedi.
ANKARA