Kokain çeken AKP çalışanının sosyal medyadaki gürültüden sonra tekrar gözaltına alınması şu çıplak gerçeği ortadan kaldıramaz: Bu adam, “kokain değildi, pudra şekerini burnuma çektim” dedikten sonra serbest bırakıldı. Bu serbest bırakma kararını veren her kimse görevinin başında duruyor. Millet feveran etmese adam “pudra şekerini çekmeye” devam edecekti.
Yapılacak iş basitti. Adamın kan değerleri, saçları laboratuarda incelenseydi, vücudunda dolaşanın “pudra şekeri” mi, kokain mi olduğu birkaç saatte anlaşılacaktı. “Buruna pudra şekeri” çekilebileceğini sanık lehine bir savunma olarak anlayan her kimse, ona neden bu analizi yapmadın diyen var mı?
Yargıçları, savcıları, subayları “ankesörlü telefon kullandın” diye tutuklayanlar, “kokain değil, pudra şekeri kullandım” diyeni serbest bıraktı. Bu oldu. Yeniden gözaltına alınmış olması bu gerçeği değiştirmez.
İkinci bir mesele “yan yana fotoğraf” meselesi. Soylu kokainciyle yan yana duruşu hakkında diyor ki, önüne gelen benimle fotoğraf çektirmek istiyor, ne yani, GBT’sini mi kontrol edeceğim.
Sanırsınız ki kokainci “meçhul” bir şahıs, Soylu sokakta yürürken yanına yanaşıp “bir hatıra fotoğrafı çektirelim sayın abicim” demiş, Soylu kıramamış, fotoğraf ortaya çıkmış.
Yahu adam senin partinin Genel Merkezinde çalışıyor. Sen de o Genel Merkezin güvenliğinden sorumlusun. O binanın on kilometre karesinden sinek uçurtmuyorsun. Genel Merkez’de işe alınacak kişinin yedi sülalesini araştırıyorsun. GBT ne kelime. Bırak Genel Merkez’e alınacak memurun yedi sülalesini, Genel Merkez kapısından adım atacak vatandaşın bile röntgenini çekiyorsun.
Demek ki kokainciyle yan yana fotoğraf çektirirken, yanındakinin kim olduğunu ıcığına cıcığına kadar biliyorsun. “Bilmiyorum” diyorsan Reisinin hayatı tehlikededir. Kokaincinin Genel Merkez’e “sızmasını” önleyemeyen İçişleri Bakanı’na “Bakan”denir: Bakıyorsun görmüyorsun. Sen ne biçim bir İçişleri Bakanı’sın.
Soylu, Genel Merkez’de bir kokaincinin görev almasını önlememiştir. Suçludur. Ya bu kokainci dozu abartıp Reis’i de halüsünasyon nedeniyle kanlısı Apturrahman’a benzetip çekip vursaydı? Vay vay, ne büyük varta atlatmışız da haberimiz yokmuş.
Kokaincinin nasıl zengin olduğu çoktan dillere düştü. Soylu bu hikayeyi bilmiyor mu? Nasıl olur ya hu? Binlerce HDP’liyi 24 saat izleyen Soylu, Genel Merkez çalışanlarını izlemez mi? Binlerce cemaatçinin kimle, hangi telefonla, nerede konuştuğunu günü gününe bilen Soylu, kendi partisinin çalışanlarını nasıl olur da izlemez? İzler. O halde kokaincinin “pudra şekeri” değil, kokain çektiğini, Ahmet Şık’ın yayınladığı para destelerini nasıl cukkaladığını da bilir. “İftira” atmıyorum. Soylu’yu övüyorum, o her şeyden haberdardır. Genel Merkez çalışanından haberi olmayacak da kimden haberi olacak? Kesinlikle kokaincinin de peşini bırakmamıştır. Zehir hafiye gibi bir şeydir. Onun gözünden hiçbir şey kaçmaz.
Ama Soylu’ya haksızlık etmeyeyim. Soylu kokainciyi çok iyi tanıyor. Polisteki sicilini biliyor. Nereye gittiğini, kimlerle konuştuğunu, nerelere ne kadar paralar harcadığını, altındaki lüks araçların kaynağını, arkadaşlarını, alemlerini hepsini biliyor. Bilmez olur mu? Koskoca İçişleri Bakanı. Genel Merkez’in güvenliğinden sorumlu adamdır. Bilir.
Neden kokaincinin Genel Merkez’de çalışarak bu dümenleri çeviriyor olmasına izin veriyor?
Sorulur mu? Kokainci militan bir AKP’lidir. Güvenilir bir şahsiyettir. Reisi için ölmeye hazırdır. “Öl de ölelim” diye bağırmaktadır. Vurdu mu oturtur. Üstelik herkese örnek olmaktadır. Demektedir ki, “Bana bakın, vaktiyle Ülkücüydüm, baldırı çıplaktım, AKP’li oldum, büyüklerin yanına yanaştım, deveyi hamuduyla yuttum, beni örnek alın, zımba gibi birer AKP’li olun…” El hak etkili bir konuşmadır bu. Duyan her bıçkın delikanlı AKP Genel Merkezi’nde ister kapıcılık olsun, ister hela temizleyiciliği, bir pundunu bulup burnunu Genel Merkez’e sokmak için “Osmanlı Ocakları’nın” müdavimi olacaktır. Olmuştur da. Kokaincinin bir arkadaşı “bizde bunun gibiler çok” dememiş miydi?
Bu durumda biz Soylu’nun bir “görev ihmali” yapmadığını, görevini yaptığını, “dindar ve kindar” gençleri “teröristlere ve cemaatçilere” karşı örgütlemenin yanında, kokainin “teferruat” olduğuna haklı olarak inandığını kabul etmeliyiz.
Şey… Bir de aklıma geldi: Erdoğan’ın “mürşidimdir” dediği şair Necip Fazıl Kısakürek, malum-u alinizdir, kumarbaz ve kokainmandı. Şimdiki zibidi kokainciyle elbette kıyas kabul etmez. Büyük şairdi. Lakin o Menderes’in “örtülü ödeneğinden” aldığı paralarla çok mütevazı bir hayat yaşadı. Konumuz olan kokainci bir “fotoğraf” çektiriyor, malı götürüyor.
Hey gidi günler hey. Nerde eski kokainmanlar, nerde çağdaş kokainmanlar.
Şok, flaş, ne derseniz deyin: Kokainci serbest bırakıldı.