HDK Genel Meclis Toplantısı’nda konuşan Eşsözcü Gülistan Koçyiğit, 15 Temmuz darbe girişiminden çok, sonrasında yaşananların ülkeyi darbe koşullarına taşıdığını söyledi
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 8. Dönem 4. Genel Meclis Toplantısı’nı gerçekleştirdi. İstanbul merkez binasında yapılan toplantı salonuna, “Eşsözcümüz Onur Hamzaoğlu’na özgürlük” pankartı asıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan HDK Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, 14 Temmuz ölüm orucunda yaşamını yitiren Hayri Durmuş, Kemal Pir, Ali Çiçek ve Akif Yılmaz’ı anarak konuşmasına başladı. Koçyiğit, “1980 askeri darbe zamanında birçok hukuksuz uygulama vardı. Bütün bunlara karşı da direnen ve direnerek özgürlük mücadelesinin yolunu açan Kemal Pirleri de saygıyla sevgiyle anmak istiyorum. Onların mücadelesi bugün bizim varlık gerekçemizi oluşturuyor” dedi.
24 Haziran seçimlerinin hem süreci hem de sonuçları itibariyle oldukça önemli olduğunu ifade eden Koçyiğit, “Seçim kararının alınma şekli ve seçimin kendisi oldukça hukuksuz, eşitlik koşullarına aykırı uygulamalarla doluydu. OHAL koşullarında yapılacak seçimlerinin kazanan iktidar tarafından asla meşru olmadığını, bunun halk iradesini yansıtmadığını önceki meclis toplantımızda ifade etmiştik. Bugün bunun ne kadar doğru bir tespit olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı. 15 Temmuz darbe girişimine de değinen Koçyiğit, darbe girişiminden çok darbeden sonra gerçekleşenlerin bu ülkeyi gerçek darbe koşullarına taşıdığını söyledi. Eski Başbakan Binali Yıldırım’a, “En fazla rahatsız olduğunuz proje nedir?” diye sorulduğunda verdiği “15 Temmuz” cevabını hatırlatan Koçyiğit, Erdoğan’ın da 15 Temmuz’u “bir lütuf” olarak gördüğünü söyledi. Yeni sistemle Meclis’in işlevsizleştiğini ve milletvekillerinin bir notere dönüştüğünü kaydeden Koçyiğit, “Bizim için asıl olan radikal demokrasi ve halk meclislerini kurarak doğrudan katılımıdır. Ne yazık ki Türkiye çok sınırlı da olsa kendi parlamenter demokrasisini bir şekilde tasfiye etmiş, eliyle yeni bir monarşi ikame etmiştir” dedi. Kabinenin bir şirket mantığıyla yönetilen ülke gerçekliğini gösterdiğini dile getiren Koçyiğit, ne bu kabineden ne de bu hükümetten Türkiye’ye ne demokrasi ne eşitlik ne de özgürlük gelmeyeceğini söyledi.
Kadın Bakanlığı ayrı olmalı
Kadın Bakanlığı’nın ayrı olması gerektiğini ifade eden Koçyiğit, şöyle devam etti: “Ne yazık ki Kadın Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dönüştürüldü ve şu anda da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı’yla birleştirilerek çok daha ucube bir sistemin önü açılmış oldu. Kadına yönelik taciz, tecavüzün ve fırsat eşitsizliğinin bu kadar derinleştiği Türkiye’de kadınları sadece aile içinde gören bir zihniyetin Aile Bakanlığı’yla yola devam ettiğini görüyoruz.” Soma Davası’na ilişkin de konuşan Koçyiğit, çıkan kararın hem yüreklerini hem de yerin yedi kat altında çalışan madencilerin kemiklerini sızlattığını belirtti. Koçyiğit, Ankara’ya yürüyen madencilerin ailelerini selamladı.
Duruşmaya katılım çağrısı
İdam tartışmalarına da değinen Koçyiğit, idam tartışmalarının aynı zamanda siyasi tutuklulara da getirileceğini söyledi. Koçyiğit, 19 Temmuz’da HDK Eşsözcüsü Onur Hamzaoğlu ve siyasetçilerin yargılandığı davanın duruşmasına katılım çağrısında bulundu.
‘Öcalan’dan haber alamıyoruz’
Barış akademisyenlerini tehdit eden organize suç lideri Sedat Peker’in yargılandığı davada beraat kararı verilmesine tepki gösteren Koçyiğit, “Bir mafya bozuntusu Sedat Peker bu ülkenin yargısı tarafından aklandı. Barış istediği için sevgili eşsözcümüz Onur Hamzaoğlu aylardır cezaevinde rehine olarak tutuluyor. Yine aynı şekilde bir mafya liderine yapılan sağlık raporu ve buna bağlı çıkarılan sınırsız görüş hakkının hukukun nasıl ayaklar altına alındığının da göstergesidir. Cezaevi’nde hiçbir şekilde ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmeyen Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan mutlak bir tecrit uygulaması da aynı ülkede olmaktadır. Öcalan’dan ailesinin bir görüşmesi dışında 5 Nisan 2015’ten beri haber alınamıyor. Ne sağlığı ne de güvenliğine ilişkin bir bilgi dahi alamıyoruz. Bu iki uygulama arasındaki farklılığın kendisi aslında devletin nasıl yönetildiğini ve klasik anlamda bahsettiğimiz devletten bir eser kalmadığını da gösteriyor. Bunun için bu koyu faşizmle mücadele etmek, birlikte hareket etmek dışında da bir yolumuzun olmadığını ifade etmek gerekiyor” şeklinde konuştu.
İSTANBUL