PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın barış AKP-MHP’nin ise savaş istediğini ifade eden Gilistan Kılıç Koçyiğit, ‘Türkiye tutsak edilmiş bir durumda, Kürt sorunu üzerinden esir alınmış bir durumda bu esaret zincirlerini çözecek, çözüm gücü olabilecek, esaret zincirlerini kıracak yegane kişinin de Sayın Öcalan olduğunu açık ve net belirtelim’ dedi
Uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 1999 yılından bu yana İmralı Adası’nda tecrit altında tutulurken 28 aydan bu yana da hiçbir haber alınamıyor. İktidar tecridi her geçen gün derinleştirirken, başta Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşlar da buna karşı sessizliğini koruyor. Yeşiller Sol ve Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Qers (Kars) Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, sürdürülen savaş ve savaşın temelinde yer alan mutlak tecride ilişkin değerlendirmede bulundu.
Anayasanın inkarı
PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 28 aydır hiç haber alınamadığını ifade eden Koçyiğit, “Ondan öncesi de çok kesintili, kamuoyunun mücadelesi sonucu yapılan küçük küçük görüşmeler vardı ama aslında Sayın Öcalan’ın İmralı’ya getirildiğinden beri tecrit sürecine maruz kaldığını biliyoruz. 99’dan beri tek kişilik ada cezaevinde ve bir işkencehanede tam olarak böyle ifade etmek gerekiyor. Bu tecrit, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendi anayasasını inkarı anlamına geliyor; bir anayasa devleti olmaktan çıkma halini, hukuki anlamda kendi yasalarını ilga etme, yok sayma halini bize gösteriyor. Sadece kendi anayasası açısından değil, uluslararası sözleşmeler açısından da temel bir ihlal olduğunun, bir işkence suçu, insanlığa karşı bir suç olduğunun özel olarak altını çizmemiz gerekiyor” dedi.
Ülkenin turnusol kâğıdı
İmralı tecridinin bu ülkenin turnusol kâğıdı olduğunu ifade eden Koçyiğit, “Hem demokrasi güçleri, kendilerini demokratik olarak ifade edenler açısından bir turnusol kâğıdıdır hem de AKP hükümetinin karakterini göstermek açısından öyledir. Örneğin Merdan Yanardağ özelinde baktığımızda, evet daha ulusalcı kimlikte olan bir gazeteci, CHP’ye yakın bir yerden gazeteci kimliğine sahip ama buna rağmen bu hakikati dile getirmiş olması bizim açımızdan çok kıymetli. Çünkü bu bir gerçek. Çok açık ve net bir şekilde karşı mahalleden biri olarak ‘Kral çıplak’ dedi. Daha mesafeli bir yerden durarak aslında bir hakikati dile getirdi ve bu anlamıyla tam da o ‘Kral Çıplak’ dediği yerde kralın yaptığını görüyoruz. Kral bu söze ve hakikate karşı bu hakikati yeniden bastırmak, hakikati toplumun, demokrasi güçlerinin gözünden kaçırmak üzere bunu en uç tedbirle bastırdı. Tutukladı” diye belirtti.
Muhalefet vicdanını yitirdi
Türkiye’de kamuoyu ve ana muhalefet partisi dâhil muhalefetin vicdanını yitirdiğini aktaran Koçyiğit, “Çok açık ve net bir vicdansızlık, bir çürüme hali var. Düşünün bu hakikati Merdan Yanardağ dile getirdi, peki Yeşil Sol Parti ve HDP dışında kim ona sahip çıktı? Hangi çevre ‘bu söz doğrudur Merdan Yanardağ’a yapılan haksızlıktır, yanlıştır’ diye kim isyan etti, kim sesini çıkardı? En yakınında duranlar bile sahip çıkamadılar. Şimdi bu yumuşak karnın kendisi, AKP’nin çizdiği sınırlar içinde siyaset yapma bugün bizi buraya getirmiş durumdadır. Hakikati söyleyeni cezaevine koyuyorlar ve buna ortam hazırlayanın da en başta ana muhalefet olmak üzere genel muhalefet olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Bu ülkede bir insan cezaevindeyse, tecrit altındaysa bu ana muhalefetin gündemi değil midir, ana muhalefet bu ülkedeki hukukla ilgilenmiyor mu, demokrasiyle, yasaların uygulanmasıyla ilgilenmiyor mu? Bu nasıl bir duyarsızlıktır ki biz anlamakta güçlük çekiyoruz. Başta da dediğim gibi bu bir turnusol. Sayın Öcalan’a yaklaşım da Kürt sorununa yaklaşım da bu ülkede demokrat olmanın ölçüsüdür. Bu kadar açık ve nettir” diye aktardı.
En temel gündem tecrit
Yeni dönemde tecrit meselesinin en temel en üst başlıklardan biri olarak önlerinde durduğunu vurgulayan Koçyiğit, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Tecrit, tecride bağlı Kürt sorununun demokratik yollardan çözülmesi ve Türkiye’de demokrasi mücadelesinin yükseltilmesi olacak. Barış demiyorum çünkü barıştan çok çok uzağız. Türkiye’de demokratik bir iklimin inşa edilmesi için mevcut rejimle kıyasıya bir mücadele etmek ve bunun mücadelesini geliştirip paydayı büyütmek bütün demokrasi güçleri, toplumsal muhalefetle yan yana gelmek gibi tarihi bir rolümüz var ve bu rolümüzü oynamak da bizim boynumuzun borcu. Yakın dönemde seçim sürecini de değerlendireceğimiz halk toplantılarımız olacak, yine il ilçe örgütlerimizle toplantılarımızı aldık. Bu toplantılarda seçim sürecini değerlendirmekle beraber mücadelenin hangi ayağında eksik kaldığımızı da tartışıyoruz. Hangi mücadele başlığında eksik kalıyoruz, hangi mücadele başlığını toplumsallaştıramıyoruz ya da buluşturamıyoruz bunda nasıl zaaflarımız ve eksikliklerimiz var bunları da tartışacağız. Bu anlamıyla mücadele programının ilk başlığı tecride karşı mücadele, tecridi kırmak, Kürt sorununun demokratik yolla çözümü için sorumluluk almak ve mücadele bayrağını yükseltmek geliyor.”
AKP tecrit ile halka savaşı dayatıyor
Abdullah Öcalan’ın en Türkiye’deki barış aklını geliştirmek istediğini sözlerine ekleyen Koçyiğit, “Kendisi de bunu ‘ben devlette çözüm aklını geliştirmek istiyorum’ diye ifade etmekte. Gerçekten çok uzun bir süre devlette çözüm iradesi gelişmesi için, o çözüm iradesinin güçlenmesi için de çok ciddi mücadele ettiğini biliyoruz. O anlamıyla neye sahip çıktığına çok iyi bakmak gerekiyor. Bugün Sayın Öcalan barışa sahip çıkan, Kürt sorununun demokratik yollardan çözümünü isteyen, sadece Türkiye’nin demokratikleşmesi, halkaların eşit ve özgür bir şekilde bir arada yaşaması için değil bütün dünya halklarının, Ortadoğu’nun özgürleşmesi için çözüm aklı sunan bir yerde duruyor. Tersine bakalım AKP-MHP neyi temsil ediyor; savaş kampını temsil ediyorlar ve Kürt sorununun yok sayılması, Kürt halkının tüm temel haklarının yok sayılması üzerine bir konsensüsleri var. Bu iktidar varlık koşulunu savaşa bağlamış durumda, savaş dursa AKP gidecek, Kürt sorunu çözülse AKP gidecek denklem bu kadar basit. Sayın Öcalan’a yönelik tecridin temeli AKP’nin iktidarda kalma tutkusu yatıyor. Sayın Öcalan’ın sesinin duyulması demek Kürt halkının da onun önderliğinin de barış iradesini ortaya koyması demek” dedi.
Kürt sorunu çözülmeden Ortadoğu sorunu çözülmez
Tecridin kaldırılması durumda kimin barış kimin savaş istediğinin net bir şekilde ortaya çıkacağının altını çizen Koçyiğit, “Gördük ama yeniden hatırlamış olacağız. Çünkü çok zaman geçti insanların bunu duymaya ihtiyacı var. Sayın Öcalan’ın iradesini, nerede durduğunu, Kürt sorununun çözümü konusunda ne düşündüğünü yeniden bütün toplumun ve Kürt halkının duymaya ihtiyacı var. Tecridin kırılması çok kritik bir yerde duruyor. Çünkü yeni dönemin nasıl şekilleneceği, nasıl bir rol oynayacağını geçmiş döneme bakarak anlayabiliyoruz bu anlamıyla orada bir barış iradesi tutsak, tecrit altında, Kürt sorununun demokratik çözümü tecrit altında ve bütün bu tecridi yapanın kendisi Kürt sorunu üzerinden kendini yaşatmaya çalışan AKP-MHP ittifakıdır. Kürt sorunu çözülmeden Ortadoğu sorunu çözülemez, barış gelemez. Bütün ülkeyi tutsak eden bir sorundan bahsediyoruz ve bu tutsaklığı çözecek, Türkiye’yi özgürleştirecek tek kişinin de Sayın Öcalan olduğunu söylüyoruz. Evet, Türkiye tutsak edilmiş bir durumda, Kürt sorunu üzerinden esir alınmış bir durumda bu esaret zincirlerini çözecek, çözüm gücü olabilecek, esaret zincirlerini kıracak yegane kişinin de Sayın Öcalan olduğunu açık ve net belirtelim” şeklinde konuştu.
Haber: Melek Avcı / JİNNEWS