Kobani kumpas davasının perşembe günkü faslı ağır cezalarla sonuçlandı. AKP/MHP iktidarı tarafından demokratik Kürt siyasetini baskılama, kriminalize etme, kumpasa maruz bırakma temelli geliştirilen bir dava ve mahkemeden çıkan kararlar da o eksende.
Mahkemenin verdiği kararlarda hukukun H’si dahi yok. AKP/MHP iktidarının Kürt halkına, Kürt halkının iradesine, demokratik siyasete ve siyasetçilere yönelik yürüttüğü siyasi kumpas saldırılarını yargı maskesi, hukuk maskesi ve kararları temelinde takviye sağlama durumudur.
Kobani’nin düşmemesi ve akabinde DAİŞ yenilgisinin peşi sıra sökün etmesi hiçbir zaman AKP iktidarının içine sinmedi.
Kürt özgürlük savaşçılarının ve Kürt halkının büyük direnişine ilerici insanlığın, devrimci demokratik güçlerin ve uluslararası kamuoyunun ortaya koyduğu dayanışmayla Kobani DAİŞ’in işgal ve katliam uygulamalarından kurtarıldı.
O dönemden beri AKP iktidarı Kürt halkına, dostlarına ve Kürt siyasetine karşı tepki ve saldırılarını farklı farklı versiyonlarla sürdüregeldi.
AKP iktidarı Ortadoğu’ya yönelik özellikle Suriye ve Irak’a yönelik neo Osmanlıcılığı egemen kılma, yine Kürt sorununda imha ve işgal politikasında kalıcı bir sonuç almak için DAİŞ’i yaralanması gereken bir güç olarak görmesinden kaynaklı, DAİŞ’i kollama siyasetini günümüze kadar sürdüregeldi .
DAİŞ’in Kobani’yi ele geçirme ve katliam uygulamalarına karşı halkın 6-8 Ekim tarihlerinde yaptığı protestolara AKP iktidarı en vahşi biçimde saldırıda bulundu.
Kolluk güçleri ve bağlı paramiliter güçler protestoda bulunan kitlelere yönelik tam bir katliam saldırısında bulundular, saldırılarda 54 kişi yaşamını yitirdi, yaşamını yitirenlerden 47’si HDP kitlesinden insanlar.
Devlet bu insanların faillerini mahkemeye dahi çıkarmadı. Kobani kumpas davasında masum olanlar, mağdur olanlar faillerin yerine konuldu. Failler, DAİŞ ittifakçıları ve destekçileri ise AKP/MHP iktidarı tarafından dokunulmazlar kategorisine alındı.
Kobani kumpas davasında da görülen odur ki devlet, siyaset ve yargı Kürt halkına ve siyasetine karşı bir kez daha 1925 ve 38 konseptine dönmüş durumda. 2015’ten beri 1925 -38 benzeri hatta onu da aşan boyutta saldırı furyasına odaklanmıştır. Ve bu temelde başka başka aparatların yanı sıra DAİŞ aparatını da günün ve dönemin koşulları içinde bol bol kullandı ve hala da kullanıyor.
AKP iktidarının DAİŞ’i kollama, destekleme ve DAİŞ’le ortak ahengi sadece Türkiye sınırlarının dışı ile sınırlı bir ahenk değil. DAİŞ’le ortak ahenkleri amiyane bir değimle birbirine göz kırpmaları Türkiye’nin içinde kendini gösterdi. Ve bu temelde DAİŞ Türkiye içinde Kürt halkına, demokratik Kürt siyasetine, Türkiye’nin devrimci demokratik dinamiklerine, devrimci sosyalist güçlerine karşı katliam saldırılarına girişti.
18 Mayıs 2015 tarihinde Adana ve Mersin’de HDP il binalarına yönelik bombalı saldırıda bulundu. Adana il binasında 3 kişi yaralandı.
5 Haziran 2015 tarihinde Amed’in İstasyon Meydanı’nda HDP mitingine DAİŞ’in çöp kutusuna koyduğu bombanın patlamasında 5 kişi yaşamını yitirdi, 400 civarında insan ise yaralandı.
Yine 20 Temmuz’da Urfa’nın Suruç ilçesinde Kobani ile dayanışmak için bir araya gelen Türkiyeli sosyalist gençlerin buluşmasına DAİŞ’lilerin yaptığı intihar saldırısında 34 genç yaşamını yitirdi, 100’ün üzerinde insan ise yaralandı.
Yine aynı yılın 10 Ekim’inde işçi sendikaları, devrimci demokratik güçler ve HDP’nin içinde yer aldığı Ankara Gar mitingine yönelik DAİŞ’lilerin yaptığı intihar saldırılarında 103 kişi yaşamını yitirdi, 500’ün üzerinde insan ise yaralandı.
DAİŞ’in katliam serilerinden bir diğeri de 22 Ağustos 2016’da Antep’te yurtsever bir Kürdün düğününe bir DAİŞ’linin yaptığı intihar saldırısında 29’u çocuk 54 kişi yaşamını yitirdi.
AKP iktidarının, kolluk güçlerinin, istihbarat teşkilatlarının ve sorumlu mevkideki bürokratların desteğine, kollamasına mazhar kalmış DAİŞ, yine bu bileşim odaklarının göz yummalarına ve görmezden gelmelerine yönelik bir sinyal almazsa, destek aldığı devletin vatandaşlarına yönelik peş peşe katliamlar serisine yönelmesinin bu sefer mümkün olmadığını aklını ve vicdanını yittirmemiş herkes kabul edecektir.
Kobani gerçeği etrafında yaşananlara tekrar bakıldığında tarihte bir Kobani kumpas davası düştü. Kobani davası DAİŞ’in karanlığına, işgallerine, barbarlığına, katliamlarına, soykırım uygulamalarına, kadın ve çocukları yakmalarına, tecavüze maruz bırakmalarına, köleleştirmelerine, dünyanın dört bir tarafından sivillere yönelik yaptığı katliamlara karşı insanlığın, halkların, inanç topluluklarının tarihe ve insanlığa umut veren kahramanların, özgürlük savaşçılarının, aydınların, demokratların, kadınların ortak mücadelesiyle örülen bir dava.
Kumpas cephesine bakıldığında kumpas cephesi bundan intikam almaya kötülükle, hukuksuzlukla, düşmanlıkla ve zulümle ayakta kalmaya odaklanmıştır. Bu onun normalidir, onun normali zulmün, kötülüğün, hukuksuzluğun normalleştirilmesi oluyor. Kobani kumpas davasında bu gerçek bir kez daha kendini göstermiş oldu.