Kobanê Davası’nda muğlak bir ‘diğer kişiler’ olduğunu ve bunlarla görüşmemekle suçlandığını söyleyen HDP üyesi MYK üyesi Can Memiş, ‘Telefonla konuşmuyorlar çünkü örgütsel bağ var’. Bizleri suçlamak adına bir şey bulunamamış, bunlar mütalaaya eklenmiş’ dedi
Kobanê Davası’nın 28’inci periyod duruşmasının dördüncü oturumu, Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsü’nde bulunan duruşma salonunda görüldü.
Sincan Cezaevi’nde bulunan siyasetçilerden Zeynep Karaman ile avukatlar duruşmada hazır bulundu.
Duruşma tutuksuz yargılanan eski HDP MYK üyesi Can Memiş’in esas hakkındaki savunmalarıyla başladı.
‘Mail olaylardan sonra geldi’
Mütalaada gmail hesabından “Şengal’den Gazze’ye dayanışma koordinasyonuna” ait bir mailin aleyhte delil olarak gösterildiğini söyleyen Memiş, gelen mailin Kobanê olaylarından sonra geldiğini ifade etti. “Şengal’den Gazze’ye dayanışma koordinasyonun” suç olarak lanse edildiğini dile getiren Memiş, Şengal denildiğinde akıllara kriminal bir şeyin gelmemesi gerektiğini kaydetti. Memiş, “Bu platformun suçlama konusu olması halklar açısından incitici açıkçası. Koordinasyona dair gelen mailin illiyet bağının kurulmamasını lehte delil olarak görüyorum. Savcılık bu mailin bana ulaştığını dahi tespit etmemiş. Herhangi bir postada ismimizin habersiz geçmesi bizi o organizasyonun bir parçası haline getirmez” diye konuştu.
‘Muğlak bir ‘diğer kişiler’ var’
Suça konu iddiaların diğer sanıklarla örgütsel bağ nedeniyle telefon görüşmesi yapılmadığı ile ilgili olduğunu, ancak kendisinin Berfin Özgül Köse ile görüştüğünü kaydeden Memiş, muğlak bir “diğer kişiler” olduğunu ve bunlarla görüşmemekle suçlandığını söyledi. Memiş, şunları kaydetti: “Telefonla konuşulmadığı gerekçesiyle herkes suçlanabilir. ‘Telefonla konuşmuyorlar çünkü örgütsel bağ var’. Bizleri suçlamak adına bir şey bulunamamış, bunlar mütalaaya eklenmiş. Bana Kobanê olaylarına katıldın mı diye soruldu. 1, 2 ve 3 Ekim’de nerede olduğum sorulmadı. Emniyet aşamasında, Sulh Ceza Hakimliğinde, hiçbirinde bu sorulmadı. Mesele toplantıya katılıp katılmadığıma kitlenmişti. HDP, kadın örgütleri, çeşitli dernekler, sol gruplar Suruç’ta ‘sınır nöbeti’ tutular. IŞİD’ın sınırdan geçişini engellemek amacıyla yapılan bu nöbetler, Türkiye aleyhine değil IŞİD aleyhine. IŞİD üyeleri Türkiye’nin sınır güvenliğini ihlal etmişler. Biz yurttaşlar olarak sınır güvenliğini korumak için orada olmayacak mıyız, bu bizim aleyhimize değerlendirilebilir mi? Tespit edilen yasa dışı bir şey varsa onu konuşmak lazım. Yok. Mütalaada da, emniyet raporlarında da yok. Kolluk kuvveti de oradaydı. Zaten kaymakamlığın izni olmasa kim, nasıl orada oturup nöbet tutacak, açıklama yapacak.”
‘Suçlama tamamen savcının ‘tahmini’
Suruç’ta bulunulmasından dolayı Kobanê olaylarının örgütlemekle suçlandığını kaydeden Memiş, “Bu tamamen savcının tahmini, suç yaratma çabasından başka bir şey değil. Savcının eylem dediği şeyler Suruç’a gitmem, telefon görüşmemiş olmam, İstanbul’a dönmem. Savcı adeta ebeveyninim gibi, eve geç gitmemi, sürekli geziyor olmamı bir mesele haline getirmiş. Bunun mahkemelerde bu kadar konuşuluyor olması akıl alır gibi değil. Bu ceza hukukunda yeni bir eşik” diye konuştu.
‘Tahmini değerlendirme neticesinde suçlama’
HDP MYK üyeliğine seçilmenin örgütsel suç olarak lanse edildiğini vurgulayan Memiş, güvenilirliği test edilmemiş tanık beyanının esas alınmasına tepki göstererek, “Benim HDP’de yer almam örgüt suçlaması olarak sunulmuş ama tamamen tahmini bir değerlendirmenin neticesi olarak mütalaada yer almış. Yaş kotası da tüzükte yer almış bir stratejiydi. CHP’de de, AKP’de de bu kotalar var. Bunları tartışmak, Türkiye’deki siyasi parti hakkı açısından kırıcı. Bütün siyaset yaşlı bir grubun yürüttüğü bir işe dönüşecek. Zaten öyle. Gençler siyasete girsin, teşvik edilsin diyoruz. Buna ilişkin dernekler AKP’ye de, CHP’ye de gidip protokol imzalıyorlar. Bunları baktığımızda hiçbir genç hiçbir siyasi partide siyaset yapmasın. Her an bir savcı tarafından yargılanabilir.”
Siyasi parti üyeliği kişiyi suçlu kılamayacağını belirten Memiş, bu tür şüphelerle bu hakka müdahale edilemeyeceğini ifade etti. HDP’nin çözümü, barışı esas aldığını belirten Memiş sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz o partinin toplumsal barışa destek verdiğini görüyoruz. Müzakerelerin desteklenmesinden bahsediyor. Bir tavır almayı gerektirecek açıklamalar değil. Çözüm süreci bir devlet politikasıydı.”
‘Bu dava sosyal bir idam’
Savcılık makamının elinde bulundurduğu kamu gücünü tehditte dönüştürdüğünü ifade eden Memiş, “Savcı, 302 yönünden her birimizin cezalandırılması isteniyor. Savcılık bu ceza için elverişli fiilleri açıkça tespit etmeli. Ben bu dava başladığından bu yana 4 üniversite bitirdim. Bu dava sürdüğü sürece ben ne bir işe girebilirim. Hiçbir şey yapamam. Bu sosyal bir idam” dedi.
Mahkeme heyeti, tüm mazeret taleplerinin kabulüne, Can Memiş hakkındaki adli kontrol tedbirlerinin kaldırılması talebinin reddine, duruşmanın 14 Ağustos gününe kadar ara verilmesine karar verdi.
Kaynak: MA