Kobanê Davası’nda siyasetçilerin söz hakkı engellendi, siyasetçiler alkışlar ve sandalyelere vurarak, durumu protesto etti. Salondaki gerginlikte siyasetçi Nazmi Gür fenalaştı. Figen Yüksekdağ savunmasında Aysel Tuğluk’a infaz memurlarının ‘mahkeme talimatı’ gerekçesiyle dilekçe yazmaya zorlandığını belirtti
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eşbaşkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 15’inci duruşması, birinci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.
Kürtçe savunma
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına çok sayıda avukat, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekilleri Dirayet Dilan Taşdemir, Züleyha Gülüm, Murat Sarısaç ve çok sayıda izleyici katıldı. Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Tutuksuz yargılanan siyasetçilerden Sibel Akdeniz, Varto Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS ile duruşmaya bağlandı. Savunma yapan Akdeniz, Kürtçe’nin Dimilkî lehçesinde savunma yapmak istediğini söyledi. Akdeniz, cezaevinde Dimilkî lehçesinde savunma hazırlamak için materyalleri olmadığını ve çıktıktan sonra savunmasını hazırladığını dile getirdi.
Akdeniz’den tercüman talebi
Ardından söz alan iddia makamı, tercüman hazır edilmesi ardından Akdeniz’in savunmasının alınmasını istedi. Mahkeme heyeti ise Akdeniz’in Türkçe dilekçe yazdığını belirterek, tercüman hazır edilmesi talebini reddetti. Heyet, Akdeniz’den tercüman getirebileceğini belirtti. Avukat Çiğdem Kozan, mahkeme heyetinin kararına itiraz etti. Heyet, itirazı kabul etmedi. Söz alan avukat Kenan Maçoğlu’nun dosyaya giren evrakları okuma talebi de mahkeme heyeti tarafından reddedildi.
Tuncel’in savunması engellendi
Tartışmanın ardından Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel söz aldı. Mahkeme heyetinin avukatlara söz hakkını tanımayarak kaos yarattığına vurgu yapan Tuncel, mahkeme heyetine, “Kanuna uygun bir savunmaya izin verecek misiniz” diye sordu. Tuncel’in sorusu üzerine mahkeme heyeti, Tuncel’in savunma yapmasına müsaade etmeyerek, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak’a söz verdi.
Kışanak: Öyle ya da böyle size ceza vereceğiz
Mahkeme heyetinin tavrına karşı Kışanak, Tuncel’in kürsüde olduğunu belirti. Kışanak, mahkeme heyetinin kendisine baskı uyguladığını ve zorla savunma yapmaya zorlandığına dikkat çekti. Dosyaya dair evrakların kendilerine geç geldiğini ve inceleme fırsatı bulamadıklarını kaydeden Kışanak, mahkeme heyetinin kendilerine “öyle ya da böyle size ceza vereceğiz, ben sizi dinlemeyeceğim” tavrı takındığını söyledi.
Yüksekdağ: Yaptığınız yargılama sizin yargılanma biçiminiz olacak
Kışanak’ın sözlerinin bitmesini beklemeyen mahkeme heyeti, HDP eski Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ’a söz verdi. Mahkeme heyetinin tavrına tepki gösteren Yüksekdağ, mahkemenin yargı kolu gibi davrandığına işaret etti. Mahkeme heyetinin takınan tavrından kaynaklı iradelerini kırmayacaklarını vurgulayan Yüksekdağ, davanın iktidarının işine yaranılması için açıldığını ama davanın attık işe yaramadığını kaydederek, Tuncel’in savunma hakkının verilmesini talep etti. “Burada yaptığınız yargılama biçimi, yarın sizin yargılanma biçiminiz olacak. Bunun farkında mısınız ey Erdoğan ey Bahçeli ey iktidarın ortakları” diyen Yüksekdağ, savunma için yeterli koşulların sağlanması halinde savunma yapacağını belirtti.
Yıldırım Kürtçe konuştu
Söz alan siyasetçi Gülser Yıldırım, Kürtçe konuşarak, durumun ne hukuki ne de insani olduğunu söyledi. Yıldırım, “Hukuk derken saray hukukundan değil gerçek hukuktan bahsediyorum. Hukuk uygulansaydı Sebahat Tuncel’e yönelik bu tavır olmazdı. Savunma yapacağız. Kaçmıyoruz. Karşınızdaki Kürt olunca bu tavırlar en üst seviye çıkıyor. Savunma yapın diyorsunuz ama binlerce sayfayı iddianameye koymuşsunuz bu durumda bunların okunması ve savunma yapması mümkün müdür” diye konuştu.
Savunmadan kaçmadıklarını ve savunma yapma olanaklarının olması gerektiğini bir kez daha ifade eden Yıldırım, “Savunma olanaklarının oluştuğu bir ortamda savunma yapmak istiyorum. Sebahat Tuncel’e söz hakkı verilsin. Mikrofon açılsın” taleplerini yineledi.
Alkışlı protesto
Kürsüde olan Tuncel’in yerine oturması yönünde mahkeme heyetinin ısrar etmesiyle salonda gerginlik yaşandı. Söz hakkı karşılana kadar kürsüyü terk etmeyeceğini söyleyen Tuncel’in talebi “disiplin bozma” olarak heyet tarafından tutanaklara geçirildi. Salondaki tutuklu siyasetçiler Aynur Aşan, Zeynep Karaman da Tuncel’e söz verilmemesi üzerine kürsüye gelmedi. Tutumunu devam ettiren mahkeme heyeti siyasetçiler ve salondaki avukatlar tarafından alkışlarla protesto edildi.
Heyet dosyaya gelen evrakları bağırarak okudu
Protesto ardından avukat Kenan Maçoğlu’nun gelen evrakların okunması talebi yerine getirildi. Söz hakkı karşılanmayan siyasetçi Sebahat Tuncel, “Neyden korkuyorsunuz” diye sordu. Israrla Tuncel’e söz vermeyen heyetin tutumu salonda bir kez daha alkışlarla protesto edildi. Salondaki alkışlara rağmen heyet dosyaya gelen evrakları bağırarak, okumaya devam etti.
Polis avukatlara saldırdı
Gelen evrakların okunması sırasında avukat ve siyasetçiler, ısrarla hukuksuzlukları dile getirmek için itirazlarını sürdürdü. Bu sırada mahkeme heyeti salonda bulunan kolluğa avukatlara yönelmesi talimatında bulundu. Polisler salonda bulunan avukat Kemal Akalın’ı zorla yerine oturtmaya çalıştı. Bu sırada polis ile avukatlar arasında da gerginlik yaşandı.
Siyasetçi Nazmi Gür fenalaştı
Polisin saldırısı sırasında evrakları okumaya devam eden mahkeme heyetini kadın siyasetçiler salonu terk ederek, protesto etmeye çalıştı. Polisler tarafından kadın siyasetçiler engellendi. Salondan çıkmaları engellenen siyasetçiler sandalyelere vurarak, alkışlarla mahkemeyi protesto etti. Avukatların olayın protesto etmesi üzerine polis ve avukatlar arasında tartışma yaşandı. Bu sırada siyasetçi Nazmi Gür fenalaştı. Gür’ün fenalaşması üzerine salona sağlık ekipleri geldi. Gür’e yapılan müdahale ardından duruşma devam etti.
Mahkeme başkanından pişkin yanıt!
Söz hakkının elinden almasının ardından uzun bir süre kürsüde bekleyen Sebahat Tuncel, kürsüden indi. Yaşanan gerginlik ardından heyet duruşmaya ara verdi. Mahkeme Başkanı Yıldıray Kaya, tüm yaşananlar boyunca söz talebini karşılamadığı siyasetçi Sebahat Tuncel’e çıkışta dönerek, “Öğleden sonra gel söz hakkı vereceğim” dedi.
‘Neye gülüyorsunuz?’
Duruşma verilen aranın ardından Sebahat Tuncel’in söz almasıyla başladı. Tuncel, mahkeme heyetinin tavrı eleştirerek, “Eğer sabah bu tavrı takınsaydınız bu durumları yaşamayacaktık. Siz bizi bağırmak zorunda bırakıyorsunuz, mikrofonumuzu kapatıyorsunuz sonra bağırdı oluyor. Sesimizi kısmasaydınız, bağırmayacaktık. Sayın heyet sabah yaşananlardan siz sorumlusunuz. Biz milyonlarca insanların temsilcisiyiz, demokrasi için mücadele ediyoruz. Sizden adalet beklemiyoruz, defalarca sizi reddettik. Sabah müdahale etmeseydiniz, edeceğim iki sözü edip ayrılacaktım. İnsanlığın geldiği süreçten itibaren, her canlı kendini ifade etme hakkı vardır. Bizi bir sürü şeyle itham ediyorsunuz ama kabul etmiyoruz. Gizli tanıkları açık tanık yaparak, açık tanıkları gizli tanık yaparak, yargılama yapıyorsunuz. Bizi cezalandırmak için uğraşıyorsunuz ama bunun karşısında biz Kürdistan, Türkiye halklarına karşı sorumluluk hissettiğimiz için savunma yapacağız. Ben savunma hakkımdan feragat etmiyorum ama zaman sınırlaması içerik sınırlaması olmadan. Lideriniz çete üyesi çıktı, ‘kimseden para aldı mı’ bilmiyoruz ama ortaya çıkacaktır. Biz savunma yaparken gülüyorsunuz. Neye gülüyorsunuz bilmiyorum, halkın yoksullaşmasına mı Türkiye’nin mafya düzenine teslim edilmesine mi” diye konuştu.
‘Yaptıklarımızın arkasındayız’
Tuncel’in ardından Ayla Ata Akat söz aldı. Ata, “Siz bizim yargılanma tarafı olmamıza izin vermiyorsunuz, CMK’ya göre haklarımız var ama siz bunları kullanmamıza izin vermiyorsunuz. İki dakika konuşacağı belirten arkadaşımıza rağmen siz bütün ara kararları hızla okuyup devam ettiniz. Bu tavrı protesto ediyoruz, kınıyoruz. Biz onlarca ölen insanımızın hesabının sorulması için buradayız. Siz diyeceksiniz Tweet var attığınız ama buraya gelen emniyet mensupları bile söyledi. ‘Olağanüstü bir durum vardı, izinde olanlar bile geri çağrıldı’. O süreçte yaptıklarımının arkasındayım, hatta az bile yaptık. O zaman yeterince şey yapsaydık bugün bunlar yaşanmazdı” ifadelerini kullandı.
‘Ara kararları duymadım’
Heyet başkanının protestolar arasında ara kararları okuduğunu hatırlatan Ata, “Benim hakkımda bir belge gelmiş ama ne olduğunu bilmiyorum. Arada avukata sordum. Hangi belgenin geldiğini ondan öğrendim” dedi. Ata, Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi kararını ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna açılan davayı hatırlatarak “Sözleşmeden çıkarılması Danıştay, Meclisin iradesini tanımadı, ‘Meclis’e gerek yok, Cumhurbaşkanı ister girer ister çıkar’ dedi, O zaman Cumhurbaşkanı istediği anlaşmadan ayrılabilir, yarın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden de çıkar. Cumhurbaşkanı karar alıyor, Danıştay bunu uyguluyor. Bugün bizim için ne dese burada ona uygun karar çıkacak. Mevcut sistem büyük bir ayıp yaşatıyor. Sizin mahkemeniz bizi yargılamak için yürütmeyi kullanıyor” ifadelerini kullandı.
Ata, Ankara 25’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin DEVA Partisi’nin kurucu üyesi Metin Gürcan hakkında verdiği iki tahliye kararı hatırlatarak “Asıl durum hukukta ısrar etmektir. Komşunuz olan 25’inci Ağır’ın verdiği karar var. Mahkeme bu kararında ısrarcı olduğu için heyet sürgün edildi” dedi.
‘Vekillerimiz hedef gösterildi’
Ata, mahkemede yalan beyan verdiği ortaya çıkan gizli tanıktan açık tanık olan Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun ifadelerinin televizyonlarda yer aldığını hatırlatarak ekledi: “Medya, yalan söylediği ortaya çıktığı halde Merdan’ın sözlerine yer veriyor. Vekillerimizin fotoğraflarını göstererek hedef gösteriyor. Bizler sanığız hakkımda bir karar yok o arkadaşlarımız sanık bile değil” diyerek siyasetçilere yönelik yürütülen algı operasyonlarına dikkati çekti. Ata, Savcılığın, Merdan’ın yalan ifadelerini tutuk devam gerekçesi olarak gösterdiğini belirtti.
Hakime şarkılı yanıt
Akşener’in 22 Temmuz’daki esnaf ziyaretinde bir esnafın “Diyarbakırlı annelerin çocuklarının gelmesi için aracı olun” sözlerine ilişkin Akşener’in “Biz bunu söylesek PKK’li oluruz” sözlerini hatırlatarak; “İşte biz bunu yaptık. Nasıl bir taşın altına elimizi koyduğumuz ortadır. Biz bu işin sancılarını uygulamalarda yaşadık” diye konuştu.
Dinlenme alanında siyasetçilerle düşündüklerini belirten Ata, “Bugün gergin bir ortamda başlattınız. Biz kendimizi nasıl anlatırız diye düşündük. Sanat yardımıza yetişti, umarım anlarsınız” diyerek, sanatçı Mehmet Erdem’in “Hakim Bey” şarkısını seslendirdi.
“Hakim Bey” şarkı sözleri şöyle:
“Sussan olmuyor, susmasan olmaz
Dil dursa hâkim bey tende can durmaz
Yazsan olmuyor, yazmasan olmaz
Kaleme tedbir koma, tek durmaz
Şikâyetim var cümle yasaktan
Dillerimi hâkim bey bağlasan durmaz
Gelsin jandarma, polis karakoldan
Fikrim firarda, mapusa sığmaz eyvah
Mapusa sığmaz eyvah”
Ata, mahkemenin kendilerini Jandarmayla karşı karşıya getirmeye çalıştığını söyleyerek “Jandarmayla fikirlerimiz için karşı karşıya gelmek istemiyoruz” diye konuştu.
Ata’nın ardından mahkemeye SEGBİS’le Kocaeli Yüksek Güvenlikli Cezaevinde bulunan Gültan Kışanak konuştu. Kışanak, haklı olduklarını belirterek “Biz siyaset yaptık. Biz demokratik hukuk devletinin işlemesi için üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz ama izin vermiyorsunuz” diye konuştu.
Davanın iddianamedeki 500’den fazla suçtan ibaret olmadığını belirten Kışanak, “Bu siyasi bir yargılamadır” dedi. Sözün çözüm gücü olduğunu vurgulayan Kışanak, sabahki celsede Sebahat Tuncel’in sözünün kesilmesini eleştirdi.
‘Tanık ifadeleri elimize geçmiyor’
Kışanak, duruşmaya hazırlanmak için mahkemeden gereken evraklarını talep ettiğini fakat mahkemenin kararı reddettiğini söyledi. Dinlenen tanıklarının ifadelerinin ve beyanlarının kendilerine ulaşmadığını söyleyen Kışanak, “ Benim üzerime biri 2015’te ifade veriyor. Aradan bunca zaman geçmiş 2020’de tekrar ifade vermiş. Bunca zaman benim kadro olduğum aklına gelmemiş sonra aklına gelmiş. Benim hakkımda ne demiş bilmiyorum. Ben hala tanıklarının beyanlarını bilmiyoruz. Ben 2016’dan beri tutukluyum geçen sürede söz konusu tanıklar defalarca ifade vermişler, hakkımda bir şey söylememişler ama daha sonra tutuklu kalmam için birer cümleyle beni kadrolu ilan etmişler” ifadelerini kullandı.
İstanbul Sözleşmesi vurgusu
Kadın mücadelesine değinen Kışanak, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin hukuksuzluk olduğunu belirterek, “Ben inanıyorum ki kadınların mücadelesi sözleşmeyi tekrar hukuka kazandıracak. Kadınları ve mücadelelerini selamlıyorum” diye konuştu.
‘Tünel araması yapılıyor’
Kışanak’ın ardından söz alan Yüksekdağ, kaldıkları cezaevinde idarenin tünel aramak nedeniyle odaların, banyolarının zeminini kazdığını söyledi. Bulundukları ortamda mahkemeye ve gelen evraklara bakamadıklarını belirten Yüksekdağ, “Böyle bir ortamda sizin verdiğiniz ödevleri yapmaya çalışıyoruz ama bazen burada nasıl yaşadığımızı anlamıyoruz. İdare ısrarla tünel arıyor anlatmamıza rağmen bize anlamamakta ısrar ediyor” diye konuştu.
‘Aysel’in ATK’den dönünde rahatsızlığı arttı’
Yüksekdağ, mahkemenin demans hastası Aysel Tuğluk’a karşı tavrını eleştirerek, “Aysel Tuğluk ağır hasta, yaşamı ve tedavisi oldukça zor bir hastalıktan bahsediyoruz. Kapı gibi raporu inkar eden bir ATK var, ahlak ve vicdan yoksulluğuyla karşı karşıyayız. Buna rağmen Aysel Tuğlak’a karşı bu zorla getirme uygulanması düşman hukukudur. Bu durum faşist, gerici iktidarlarda bile görülmedi. En son Tuğluk’a tebliğ edilen belgeler siyasidir. Onlar sanıyor ki; ‘biz hep düdüğümüzü öttürürüz’ ama hesap verecekler. Yalan rapor veriyorlar. ATK’ye giden arkadaşımızın sürecini yönetemeyeceklerini anlayınca 2 hafta kalması gerekirken 2 gün sonra geri yolladılar. Arkadaşımız döndüğünde hastalığı artmıştı, siz yalan rapor gerçekmiş gibi arkadaşımızı mahkemeye getirdiniz. Neredeyse savunmasını yapacaktınız, arkadaşımızın durumunun birinci sorumlusu iktidardır ikinci sorumlusu onun infaz memuru gibi davrananlardır” diye konuştu.
Tuğluk’a zorla dilekçe yazma dayatması!
Cezaevindeki infaz kurumunun Aysel Tuğluk’a zorla dilekçe hazırlatmak için baskı uyguladığını belirten Yüksekdağ, “Memurlar ‘Biz mahkemeye hesap veremeyiz. Bunu yazmak zorundasın’ diyerek baskı uyguluyor. Tuğluk, 3 satırlık yazıyı okuyamaz iken böyle bir baskıyla karşı karşıya. Zorlayıcı bir üslupla Tuğluk’u duruşmaya katılıp katılmayacağına yönelik bir baskı var. Bunun mahkemenin yaptığını söylüyorlar. Bunun hiçbir insani tarafı olmadığı gibi hukuk dışıdır. AKP böyle kalmayacak, arkadaşımız buradan illaki çıkacak ve siz bundan sorumlu tutulacaksınız. Zorla savunma yapmaya zorladığınız için suç işlemiş sayılacaksınız. Siz de bu insanlık dışı uygulamanın içindesiniz” diyerek Tuğluk için gereken her yere başvuracaklarını söyledi.
‘Yok hükmünde bir yargılama’
Aysel Tuğluk’un gelen evraklara yönelik bir karar veremeyecek durumda bulunduğunu belirterek “Bu yok hükmünde bir yargılamadır” dedi. Yüksekdağ, Aysel Tuğluk açısından yargılamanın durdurulmasını talep etti.
‘Gizli tanıklar dedikoduları anlattı’
Söz alan siyasetçi Alp Altınörs, Ankara Emniyetinin kendisine ilişkin yolladığı evrakları inceleme fırsatı bulmadığını ancak gizli tanıklara ilişkin konuşacağını belirtti. Altınörs, gizli tanık ULAŞ’ın ifadelerinde ‘Duyduğum dedikoduyu anlatıyorum’ dediğini aktararak gizli tanıkların gerçeği söylemediğini söyledi. Gizli tanıkların “dedikoducu” olduğunu belirten Altınörs, gizli tanık ULAŞ’ın ifadelerinin çelişki olduğun belirterek, “Bu tanıkların ifadeleri iki satır önceki söyledikleriyle çelişiyor. Siz bu tanıkların ifadeleriyle mi tarih yazacaksınız” diye sordu.
‘Kararlar heyetin cebinde’
Bir önceki oturumda yaşananlara dair söz alan siyasetçi Zeynep Karaman, Kürtçe tercüman eşliğinde konuştu. Karaman, “Mahkeme gelen belgeler hakkında konuşmayacağım. Mahkeme moral bozmaya yönelik hareket ediyor. Heyet, bize sanki ‘Siz neden bu kadar direniyorsunuz, biz usulsüz hareket ediyoruz. Siz halen gelip bu hukuksuzluklara karşı nasıl kendisini savunuyorsunuz, artık kendinizi savunmaktan vazgeçin’ diyor. Mahkeme heyeti ‘Biz provoke edersek bunlar savunma hakkından vazgeçer’ diye düşünüyor ama biz vazgeçmeyeceğiz. Kararların onlara geldiğinden ve kararın ceplerinde olduğunu biliyoruz. Gizli tanıklara ilişkin bir şey söylemeyeceğim, usul üzerine konuşacağım. Usulsüzlükler bu mahkemenin temeli haline gelmiştir bu yüzden nasıl bir karar çıkacağını biliyoruz. Bir kez daha söylüyorum ki, savunmamızı doğru bir şekilde yapmamızı istemedikleri için savunma haklarını bir güne indirdiler. Bu karardan vazgeçilmesini talep ediyoruz. Bu kararlar bizi bıraktırma politikalarıdır” ifadelerini kullandı.
‘Tavrınız savunma yapmamıza izin vermiyor’
Karaman, mahkeme heyetini Aysel Tuğluk’a ilişkin hukuka davet ederek konuşmasını bitirdi. Karaman’ın ardından Meryem Adıbelli Kürtçe tercüman eşliğinde konuştu. Adıbelli, “Evrak elimize çok geç geliyor. Kısa sürede evrakları okuyup, anlamak ve üzerine savunma hazırlamak zor oluyor. Sabah yarattığınız gerginlik beni etkiledi. Siz bizim sinir sistemimizle oynamak istiyorsunuz ama bu kadar büyütülecek bir durum yokken siz gergin bir ortamı yaratmaya çalışıyorsunuz. Bunu sürekli tekrarlıyorsunuz. Tarzınızla ve tavrınızla bizim savunma yapmamıza imkan vermiyorsunuz. Bu durum tekrar tekrar yaşanıyor biz bunu yaşamak istemiyoruz” diye belirtti.
Siyasetçi Dilek Yağlı da “Sabahki gerginlik nedeniyle konuşamadım. Mahkemenin usule ilişkin sizinle tartışmaktan gereken savunmayı yapamıyoruz” dedi.
‘Haklarımızı kullanamıyoruz’
Yağlı’nın ardından tutuklu bulunan siyasetçi Zeynep Ölbeci Kürtçe tercüman mahkeme heyetinin tutumunu eleştirdi. “Her periyod başladığında acaba bugün nasıl bir sürprizle karşılaşacağız” diye düşündüklerini ifade eden Ölbeci, şunları söyledi: “Mahkeme heyeti de bizi hiç yanıltmıyor sürekli bizi bir sürprizle karşılıyor. Mahkeme heyeti bizim konuşmamızı istemediği gibi haklarımızı da kullanmamızı istemiyor. Savunmamı yaptıktan sonra tanıklar dinlenmeye devam etti. Ben şimdi düşünüyorum benim savunma yapmanın ne anlamı kaldı? Benim için yeni bir iddianame hazırlandı. Önümüzdeki günlerde söz konusu iddialara ilişkin uzun uzun konuşacağız. Ben gizli tanık ULAŞ’ın iftiraları üzerine tutuklandım. Şimdi yeni iddiaları var ve yalan ortaya çıktı. O zaman 2016-2017 yıllarında benim dış koordinasyonda çalıştığımı iddia etmişti şimdi ise aynı süreçte benim sözcü olduğumu öne sürüyor, burada da yalanları açıkça ortaya çıkıyor. Aysel Tuğlak’a ilişkin arkadaşlara katılıyorum. Bizi incitmek istiyorlar, Aysel Tuğluk’un tahliye edilmesini talep ediyorum.”
‘Neden bize şiddet uyguladınız?’
Kürtçe konuşan siyasetçi Aynur Aşan da “Bize sabah neden şiddet uyguladınız. Bunu çok merak ediyorum. Bu durum her pazartesi yaşanan bir durum haline geldi. Bizim moralimizi bozmak için yapıyorsunuz, avukatlarımızın yoğunlaşmasının engellemek için yapıyorsunuz. Bu şiddet uygulama hakkını nereden alıyorsunuz gerçekten merak ediyorum. Nazmi Gür, kalp krizi geçirseydi, siz şunu mu diyeceksiniz ‘Nazmi Gür tanık dinleme hakkında vaz mı geçti’ diyeceksiniz. Bazıları bizi suçlu görüyor olabilir ama biz kendimizi suçlu olarak görmüyoruz. Gür’ün fenalaşmasına rağmen kararları okumaktan vazgeçmediniz, 2 dakika ara verip müdahale edilsin demediniz. İnsani olarak hayretler içinde kaldım. Bu uygulamalarınızı görünce hukuki olarak sizden bir beklentim kalmıyor. Bu uygulamalarınıza rağmen ben savunmamı yapacağım, savunma hakkımın elimden almanıza izin vermeyeceğiz. Savunma yapmamızı istemediğinizi hissediyorum. Bu dava başlangıç durumundan çok uzaklaştı. Bir ay önce savunmamı bitirmiştim, iki kişi benim üzerime ifadeleri vardı ama her gün yeni şeyler ortaya çıkarıyorsunuz” diye belirtti.
‘HDP barışta muhataptır’
Aşan’ın ardından konuşan avukat Kemal Akalın, “Ben de hal kaldı mı? Uzattıkça uzatıyorsunuz. HDP mağdur değil muhattaptır, barışta muhattap olan bir örgüttür. Sabahki tavrınız neydi? Sizinle konuşmak için geldim, benim adımı veriyorsunuz, ben sizinle kavga mı edeceğim? Benim olmadığım bir duruşmada meslektaşlarıma hakaret ediyorsunuz, böyle bir hakkınız yok. Siz söz hakkı verince konuşuyoruz, ben size bir şeyler soracağım. Sabah buraya geldiğinizde siz sinir hastası mısınız, davranışlarınız değişiyor? Bizleri provakeye etmeye mi çalışıyorsunuz?” diye konuştu.
Avukatlar olmadan tanık dinlenemez
Ardından söz alan avukat Zeynep Sedef Özdoğan, sabah gerçekleşen gerginliğinin nedenin mahkemenin kanunlara uymaması olduğunu belirtti. Özdoğan, şunları söyledi: “Mahkeme tanıkları kimseye haber vermeden dinledi ve gerekçe ise ‘Tanıkların yaşam hakkının tehlikede’ olması olarak göstermiş. Sanık olmadan ifade alınabilir ama avukatlar olmadan tanıklar dinlenemez. Avukatları yaşam hakkı tehdidi olarak göstermek kabul edilemez.”
Özdoğan konuşmasının ardından mahkeme heyeti 15 dakikalık ihtiyaç molası verdi. Heyet, aradan sonra beyanlara devam edeceğini belirtti. Duruşmaya verilen ara ardından söz alan dava avukatlarından Erdal Kuzu, duruşmanın yarına ertelenmesini talep etti. Mahkeme heyeti, Kuzu’nun talebini reddederek, duruşmanın devam edeceğini belirtti.
‘Mardin’deki mahkemenin bulamadığı tanığı dinlediniz’
Heyetin kararı ardından savunmasını sürdüren avukat Kuzu, davada dinlenen Mardin Belediyesi çalışanlarından tanık Fatma Çepçek’in ifadelerinin davadan çıkarılmasını istedi. Kuzu, şöyle devam etti: “ Fatma Çepçek size ne söyledi? Dava konusuyla ilgisi olmayan bu kişinin ifadelerinin dosyadan silinmesini talep ediyoruz, tanığın Türk ile herhangi bir ilişkisi yoktur. Bu kişi sadece delil üretmek için dinlenmiştir. Mardin 3’üncü Ağır Ceza bile bu kişinin ifadesine başvurmazken siz dinlediniz. Dinlediğiniz tanıklardan bir şey elde edemediniz, size ekmek çıkmadı. Bu da sizin tarafsız olmadığınızı göstergesidir. MALAZGİRT isimli gizli tanığı dinleme kararınız olmadığı halde dinlediğiniz, Mardin 3 ve 4’üncü Ağır Ceza Mahkemeleri söz konusu tanığı bulamazken siz bulmuşsunuz. Bunu nasıl yaptığınızı bilmiyorum ama bu tanığın dinlenilmesi hukuk dışıdır ve dosyadan çıkarılmalıdır” dedi.
‘Cemaatle ilişki olan heyetlere aynı tavırdasınız’
Mahkemenin herkesi Kobanê’yle ilgili olup olmasına bakmaksızın tanık olarak dinlediği eleştirilerinde bulunan Kuzu, şunları söyledi: “Dinlediğiniz gizli tanıklar SEHER ve MALAZGİRT Mardin’deki mahkemelerde dinlenilmediği için dinlenilmesi hukuka aykırıdır ve tanıklar hakkında koruma kararı yoktur bu yüzden ifadeler dosyadan çıkarılmalıdır. Dinlenen 2 gizli, 2 açık tanığın dosyayla ilişkisi yoktur, tanıkların dinlenilmesi daha önceki kararlarınıza kılıf uydurmaktan başka bir şey değildir. Mahkemeniz Diyarbakır KCK basın davasındaki Diyarbakır 6’ıncı Ağır Mahkemesi heyetiyle aynı tutumdur, onlar da peşin hükümlü ve adaletsizdi. Şimdi esameleri okunmuyor, cemaatlere tabi oldukları ortaya çıkmıştı. Şimdi sadece hukuksuzluklarını konuşuyoruz. Gizli tanık ifadeleriyle seçilmiş siyasetçilerimizi kriminalize etmeye çalışıyorsunuz. Sizin Diyarbakır 6’ıncı Ağır Mahkemesi’nden farkınız yoktur. Tarih bizi haklı çıkaracaktır çünkü Kürtlere ve Kürt dostlarına ilişkin diğer davalar da bunu gördük.”
Mahkeme kararları
Mahkeme avukat Kuzu’nun beyanlarının ardından ara kararını açıkladı. Heyet, tutuklu siyasetçi Zeynep Karaman için Diyarbakır’dan çıkarılan yakalama kararının kaldırılmasına, siyasetçi Can Memiş’in de bir ay imza yükümlülüğünün kaldırılması talebini kabul ederek, tutuksuz yargılanan siyasetçi Sibel Akdeniz’in yarın savunma yapması için müdafine tercüman listesinde kayıtlı olan tercümanın mahkememizde hazır etmesinin bildirilmesine karar verdi.
Duruşma yarın saat 10.00’da Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam edecek.
ANKARA