Kobanê Davası’nda savunma yapan avukatlardan Özgür Erol, yaşanan ölümleri tek tek ele alarak ‘Biz şunu fark ettik; iddianameye, ekli klasörlere Hizbullah, DAİŞ, polis veya korucuların fail olduğuna dönük beyanlar konulmuyor’ dedi
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde yaşanan halk protestoları gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davasının 37’nci duruşmasının üçüncü oturumu görülmeye başlandı.
Duruşmada Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata ve çok sayıda tutuklu siyasetçi duruşmada hazır bulundu. Duruşmada söz alan Ata’ın avukatı Özgür Erol, HDP’li siyasetçilerin sorumlu tutulduğu ölümlere dair iddianamede yer alan çelişkilere dikkat çekti.
Yargı tacizi altındayız
Erol, duruşmaların kesintisiz bir şekilde sürmesi nedeniyle yaşanan sorunları dile getirip bu kararında ısrar eden heyete tepki göstererek, “Burada maruz kaldığımız bu halin herhangi bir özel sektör birimindeki adı mobbing’dir. Hukuksal olarak ise hukuksal bir taciz altındayız” dedi.
Bağdu cinayeti enden dosyada yok?
Sonrasında savcılık mütalaası üzerinde duran Erol, DAİŞ’in mütalaada niçin yer almadığını sordu. Erol, “Adana’da peş peşe önce 8 Ekim’de, ardından 10 Ekim’de, 15 Ekim’de üç cinayet işlendi. 15 Ekim’de öldürülen Kadir Bağdu’ydu. Azadiya Welat Gazetesi dağıtımcısıydı. İki cinayet dosyaya konulmuş ancak Bağdu konulmamış. Bu cinayetlerden biri ise Yusuf Gülderen’indi. Güldüren, eşi ve çocuğu ile yürüdüğü esnada ikisinin geride kalması nedeniyle Allah’a küfür ediyor. O esnada orada bir minibüsün içinde bulunan 6-7 DAİŞ üyesi araçtan inip tek kurşunla Güldüren’i öldürüyorlar. Güldüren’i öldürülenlerin DAİŞ’li olduğu açık olmasına rağmen dosyada yer almıyor” dedi.
Sesleri dinletti
Erol, bu üç cinayete ilişkin DAİŞ’li Servet Koç’un daha sonra Kadir Bağdu’nun oğluna gönderdiği videoyu duruşma salonunda dinletti. Sonrasında bahsettiği diğer iki görüntünün çözümlerini mahkeme salonunda okuyan Erol, içeriklerde DAİŞ’li Koç’un en az 50 kişiyi öldürmeyi planladıklarını katliamı Güldüren olayının yaşanması nedeniyle yapamadıklarını anlattığını kaydetti.
Failler gözaltına alınıp bırakıldı
Müvekkillerinin Kobanê protestolarının provoke edildiğine, bunların ortaya çıkması için daha önce taleplerde bulunduğunu ancak mahkemenin bu taleplere “duvar” olduğunu söyleyen Erol, “Savcı, bunları DAİŞ’lilerin öldürdüğünü bilmiyor muydu ki müvekkillerimizi bu cinayetlerle suçladı? Bir habere göre, bu kişiler hakkında soruşturma açılıyor ve ifadeleri alınıp serbest bırakılıyor. Tabii, onlar siyasetçi değil. Neden iki yıl tutuklu kalsınlar! Suriye gidip gelmişler!” diye belirtti.
Çünkü HDP MYK’sı değiller
Bu olayların faili olduğu belirtilen Ercan Güler’in, gözaltına alındığı ve hakkında iddianame düzenlendiğini hatırlatan Erol, Güler’in de Güldüren’in öldürüldüğü sırada orada olduğunun ortaya çıktığına işaret etti. Polisin bu cinayetler yaşanmadan önce söz konusu kişileri bir hafta öncesinden takibe aldığını belirtin Erol, “Servet Koç’un anlattığı her şey bu takip sırasında yaşandı. Gözaltına alanın Taner Güler her şeyi itiraf ediyor. Ayrıca Yusuf Güldüren’in eşi de bu kişiyi teşhis ediyor. Ancak bu kişi de serbest bırakılıyor. Neden? Çünkü HDP MYK’sinda yer almıyor!” diye konuştu.
Olay aydınlatılmadı
Eylül’de başlayıp 6 Ekim’de doruk noktasına ulaşan halk protestolarına ve HDP’nin yaptığı çağrı üzerinde duran Erol, bu tarihe kadar hiçbir cinayet yaşanmadığının altını çizdi. 7 Ekim’de Varto’da Hakan Buksur adlı gencin polis aracından sıkılan kurşun ile yaşamını yitirdiğini ifade eden Erol, bu olayın aydınlatılmasına dönük hiçbir tahkikatın yürütülmediğini söyledi.
Dosyada hiçbir delil yok
Protestoların yaşandığı 8 Ekim’de, Kızıltepe’de iki yabancının içinde yer aldığı aracın durdurulduğunu ve daha sonra öldürüldüğünü ifade eden Erol, “Bu vahim olayla ilgili yargılama yapılıp bitirilmiş. Dosya sanıkları hiçbir indirim yapılmaksızın ağırlaştırılmış müebbet ile cezalandırılmışlar. Çok sayıda kişi cezalandırılmış. Kararda, KCK’nin çağrısı üzerine bu cinayetlerin işlendiği ileri sürülüyor. HDP’den hiçbir şekilde bahsedilmiyor. İddia makamı hiçbir şekilde bağlantı kurmuyor. Herhangi bir bulgu, veri sunamıyor. Ancak müvekkilimiz bunlardan da suçlanıyor” dedi.
Polis delilleri kararttı
Wan’da 9 Ekim’de silahla öldürülen Yunus Aktaş’ın cinayetine de değinen Erol, dosyada sadece baba Tahir Aktaş’ın ifadelerinin olduğunu, oğlunun polis tarafından vurulduğunu söyleyip şikayetçi olduğunu kaydetti. Yapılan olay yeri incelemesinde kovan ve mermi çekirdeklerinin bulunmadığını, kolluk kuvvetlerinin incelemeye alınan silahlarından birinden atış yapıldığının tespit edildiğini belirten Erol, savcının polis aracının görüntülerini istediğini ancak polisin aracın görüntü almadığı ileri sürdüğünü kaydetti. Erol, delillerin polis tarafından karartıldığını kaydetti.
Dosyaya DAİŞ konulmuyor
Yine Amed’de katledilen Murat Dağ’a ilişkin hazırlanan iddianamede, ne şekilde öldüğüne yer verilmediğini belirten Erol, ek belgelerde yer alan polis tutanağında Bağlar’da bir kişinin polis tarafından ayağından vurulduğu bilgisinin yer aldığı kaydetti. Otopsi raporuna işaret eden Erol, kardeşi Recap Dağ’ın verdiği ifadede ölen kardeşinin kendisini arayıp hastanede olduğunu bilgisini verdiğini ve ölümün ihmaller zinciri nedeniyle yaşandığını söylediğini belirtti. Fakat bu ifadelerin iddianameye girmediğini söyleyen Erol, Murat Dağ’ın kan kaybından dolayı yaşamını yitirdiğinin belirlendiğini ifade etti. Erol, “Biz şunu fark ettik; iddianameye, ekli klasörlere Hizbullah, DAİŞ, polis veya korucuların fail olduğuna dönük beyanlar konulmuyor “diye belirtti.
Başımıza nasıl bir çorap öreceğinizi kestiremiyoruz
Protestolar sırasında Amed’de ölen Mahsun Çoban’ın ise kendi kendini vurduğuna dair görüntü ve görgü tanıklarının olduğunu, açılan soruşturmada da takipsizlik kararı verildiğini dile getiren Erol, buna rağmen iddianamede bu ölüm nedeniyle müvekkillerinin suçlandığını kaydetti. Erol, karşı karşıya kaldıkları hukuk garabetlerine “Müvekkillerimizin hukuksal güvenlikleri yoktur. Biz de kendimizi güvencede hissetmiyoruz. Başımıza nasıl bir çorap örüleceğini kestiremiyoruz” sözleriyle tepki gösterdi.
Duruşmaya ara verildi.
ANKARA