Kobanê Davası’ndan tutuklu bulunan siyasetçi Bülent Parmaksız, kendilerinin ayaklanma yaptırmakla itham edildiklerini belirterek, ’15 Temmuz’dan hemen sonrası gözaltı ve tutuklamalara başlayan devlet, neden Kobanê eylemleri sonrası 6 yıl bekledi?’ diye sordu
Kürt sorunun çözümü noktasında temel muhatabın Türk yöneticileri ile sermaye sınıfı olduğunu belirterek, “Türk halkı, Kürt sorunun çözümü noktasında ağırlığını koymak zorundadır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu olmak üzere 108 siyasetçinin 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle yargılandığı Kobanê Davası’nın 39’uncu duruşmasının dördüncü oturumu Sincan Kapalı Cezaevi’nde bulunan duruşma salonunda Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülmeye devam etti.
Sanık Bülent Parmaksız duruşma salonunda, Dilek Yağlı ise tutuklu bulunduğu Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.
Duruşma verilen öğlen arasının ardından duruşma, tutuklu siyasetçi Bülent Parmaksız’ın savunmaları ile sürdü. Parmaksız, mahkeme heyetine savunma hakkının engellendiğin belirterek, “Hakkımızda binlerce sayfalık şey yazmışsınız, bizi bölmekten, parçalamak ile itham ediyorsunuz ama kendimizi ifade etmemize müsaade etmiyorsunuz. Bizi konuşturmuyorsunuz. Bizim savunmalarımız yarım kalıyor” diyerek tepki gösterdi.
‘Yüz yıllık tarih ‘Kürtler dağlı Türk mü?’ hikayesi ile geçti’
Devletin Kürtlere dönük baskı politikalarına vurgu yapan Parmaksız, yüz yıllık tarihte “Kürtler kim dağlı Türk mü? Hikayesi ile geçtiğini söyledi. Parmaksız, Kürtler, cebinizde saklayamayacağınız kadar büyük bir halk. Öldürerek bitirmeye çalışsanız ona da gücünüz yetmez. Bunları anlatacaktım ama anlatacak zamanımız yok. Ama bu soruyu size yöneticilere sormak istiyorum; bu 20-25 milyonluk halk ile ne yapacaksınız. 40 yıl savaş ile geçti, bir sürü insan öldü… Bakın bunları söyleyince, hegemonya sizi kıskaca alıyor. Şimdi de Hamas’ı destekleyince ya da ‘Filistinliler insandır, onların hakları var, Hamas bir direniş örgütüdür’ dediğinizde dünyada başınıza gelmeyen şey kalmıyor. Korkunç bir hegemonya var” diye konuştu.
‘Daha 40 yıl savaşılacak mı?’
Kırk yıllık süreçte PKK ile yaşanılan çatışmalarda resmi rakamlara göre 29 bin 388 asker, polis ve korucunun yaşamını yitirdiğini, aynı süreçte yine devletin resmi rakamlarına göre 72 bin PKK’linin yaşamını yitirdiği yönünde bilgilerin olduğunu söyleyen Parmaksız, “Bakın 40 yıldır savaş var, daha 40 yıl savaşılacak mı? Şimdi onlara terörist deniliyor. Dün Kuzey Irak’takilere de terörist deniliyordu ama bugün onlarla fotoğraf çekiliyor. Yani son barıştır. Yazık değil mi bu insanlara. Bakın dağda bir insan öldürüyorsunuz, onun ailesinden 20 kişiyi karşınıza alıyorsunuz. Yani bu sorun böyle çözülmez. Yine savaşı maliyetini de söyleyelim. Bunlar resmi rakamlar tabi. Gerçek bundan daha fazladır. Bakın, 40 yılda savaşın Türkiye’ye ekonomik maliyeti 2 trilyon dolar. Bu rakam ekonomik anlamda Türkiye’yi ileriye sıçratacak bir rakam. Bu kadar insan kaybı, bu kadar mali kayıp var. Gerçek rakamların bundan fazla olabilir. Bu rakamlar bile çok ürkütücü. 120 bin insan hayatını kaybetmiş ve 2 trilyon dolar gibi bir maliyetten bahsediyor. Bu işin bir 40 yılı daha yok. Türkiye bu haliyle devam ettiremez. Biz bunları söyleyince bölücü oluyoruz öyle mi? diye sordu.
Afyon İl Jandarma Komutanı’nı hatırlattı: İşte bölücü budur
Parmaksız savunmasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Bakın bundan bir yıl önce, Afyon İl Jandarma Komutanı Yılmaz Kırgel, Afyonspor Amedspor maçı öncesi Afyonspor’un oyuncularını ziyaret ederek, ‘Gönlümüz sizlerle. Sizin işiniz futbol oynamak. Siz de onu gerçekten güzel yapıyorsunuz. Geri kalanı bize bırakın. Gerçekten Afyon’un sizin kazanmanıza ihtiyacı var. Hele hele Mersin’de yaşadığımız o terör eyleminden sonra, gönlümden geçeni söylüyorum: Şöyle bir 5-0 eze eze yenerseniz, buradan onları göndeririz’ şeklinde sarf ettiği sözleri hatırlatarak, işte bölücü budur. Her yere sirayet etmiş bölücülük.
‘Demokratik tepki ile ayaklanmayı birbirine karıştırıyorsunuz’
Bizi ayaklanma yaptırmakla itham ettiniz. Bu devletin tarihinde ayaklanma çok. Ayaklanmalar öyle basit işler değil. Bunların bir plan, programı vardır. Ayaklanma bir oyun değil. Bizim ayaklanma yaptığımıza dair bir tane delil gösteremiyorsunuz. Demokratik kitle tepkileri ile ayaklanmayı birbirine karıştırıyorsunuz. Koskoca koca Türkiye Cumhuriyeti devleti, iki tane itirafçının ifadelerinin peşine düşmüş. Ortada belge yok. Çünkü böyle bir durum yok. Bu devlet; kendi mutluluğu için bir başkalarını mutsuz eden iki üç çapulcunun peşine düşmüştür.”
Parmaksız, ayrıca HDP’nin 6-8 Ekim olaylarının araştırılmasına yönelik verdiği soru önergesi, AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildiğini de hatırlatarak, “Neyden korkuyorsunuz” diye sordu.
‘Sizi akıl ile bilimle, hukukla düşünmeye davet ediyorum’
6-8 Ekim olaylarına ilişkin savcılık makamının iddialarının doğruyu yansıtmadığını, savcılığın olaya ilişkin “ayaklanma, ülkeyi bölme, parçalama” iddialarının kesinlikte doğruluğu yansıtmadığına dikkat çeken Parmaksız, “Bahsi geçen olaylar, daha önce anlattığım gibi IŞİD’in Kobanê’ye yaptığı vahşete karşı halkın demokratik tepki hareketidir. Bunun dışında ileri sürülen hiçbir iddia doğru değildir. İddia makamı da bu gerçekliği biliyor. İddia makamı; ‘Hiçbir şey olmamışsa dahi illa bir şey olmuştur’ mantığıyla hareket ediyor. Bakın; ayaklanma hedefi ve planlaması olan ve ayrıca da siyasi bir grubun öncülüğünde gelişen bir durumdur. 6-7-8 Ekim’de böylesi bir plan, böyle bir hedef yoktur. Ya da bunun siyasi bir öncüsü de yok… Zaten buna dair tek bir delil de sunamadınız. Sunamazsınız; çünkü yoktur. Ayaklanma ile demokratik kitle hareketleri birbirinden ayrıdır. Sizi akıl ile bilimle, hukukla düşünmeye davet ediyorum. Demokratik kitle tepkileri ile ayaklanmayı birbirinden ayırt etmeye davet ediyorum. Sırf birileri istedi diye her şeyi birbirine katarak yapamazsınız. Siz ayaklanmayı oyun mu sanıyorsunuz” şeklinde tepki gösterdi.
‘Halk HDP’nin tweetinden önce sokağa çıkmıştı’
Parmaksız, DAİŞ’in Kobanê’ye dönük saldırıları sonrası Kobanê kent savunmasının dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’deki Kürtler tarafından da dikkatle izlendiğini, Türkiye’deki Kürtlerin daha fazla ilgi gösterdiğini ve DAİŞ kuşatmasına karşı sokaklara çıktığını belirtti. İddia edildiği gibi Kürtlerin sokağa çıkma tarihinin 6 Ekim HDP çağrısı ile olmadığını söyleyen Parmaksız, bölgedeki Kürtlerin HDP’nin tweetinden yaklaşık 12 gün önce sokağa çıkmaya başladıklarını söyledi. Parmaksız, “Gösteriler zaten 26 Eylül’de başlamıştı. Bölge halkının da zaten ‘bizi HDP sokağa çıkardı’ şeklinde bir ifadesi yoktur. Üstelik sokağa çıkanlar sadece HDP ye oy verenler değil, AKP’ye oy veren Kürtler de kendi öz iradeleriyle sokağa çıkmıştı. HDP MYK’nin yaptığı sadece 6 Ekim akşamı attığı birkaç tweettir. Kaldı ki; tweetlerde de ayaklanma çağrısı yoktur. Hem HDP’nin bölge halkına ilgisiz kalması da düşünülemezdi” diye konuştu.
‘Çatışmalar Erdoğan’ın ‘Kobani düştü düşecek’ sözü sonrası başladı’
HDP’nin 6 Ekim 2014’teki olaylardan ve çatışmalardan sorumlu tutulamayacağını belirten Parmaksız, HDP tweet atmamış olsaydı dahi çatışmaların yaşanacağını söyledi. Parmaksız, “Çatışmaların olması HDP Tweetinden sonra değil, Erdoğan’ın ‘Kobani düştü düşecek’ sözü sonrası başladığını kaydetti.
‘Devlet neden 6 yıl bekledi?’
6 Ekim’de başlayan olaylarda devletin başlattığı silahlı müdahalenin bilinçli bir devlet politikası olarak yapıldığını kaydeden Parmaksız, “Demokratik tepkiyi kim yoldan çıkardı” sorusunu sorarak şunları söyledi; “Tamamen demokratik bir tepkiyi ifade eden HDP tweeti, hükümet tarafından istismar edildi. Devlet şiddetini tırmandıran güçler Hizbulkontra güçleri ile güvenlik güçlerinin silahlı müdahalesiydi. AKP hükümetinin hedefi, gösterilere sert müdahale ederek, çözüm sürecini sonlandırmaktı. AKP çözüm sürecini akamete uğratmak için 6-7-8 Ekim’deki demokratik tepkileri terörize etti. HDP’nin Kobanê olayları ile ilişkilendirilmesi zorlamadır. Bakın Kürtler devletin dediği gibi ‘devletin milletin birliğini bölmek’ gibi bir politika izleseydi ve o süreci öyle örgütleseydi; devlet 6 yıl beklemezdi. 15 Temmuz gününün hemen sonrası gözaltı ve tutuklamalara başlayan devlet neden Kobanê eylemleri sonrası altı yıl bekledi. Çünkü iddia makamının dediği gibi bir durum yok. Dolayısı ile Kürtlerin o dönem tepki göstermesi hayatın olağan akışına uygundu. 2015’ten beri HDP ye yapılan tüm operasyonlar, toplumsal muhalefet ders yapılmıştır. Amaç HDP üzerinde toplumsal muhalefete ders vermektir. Sarı öküzün aslana verilmesi gibi HDP’ye yapılan baskılara sessiz kalan tüm kesimlere de sıra gelecek” diye konuştu.
‘Kürt sorununu Patagonyalılar mı çözecek’
Parmaksız devamla şunları söyledi: “Kürt sorununu Patagonyalılar mı çözecek. Bakın ABD, sorun alanları yaratır ve var olan sorun alanları ile oynar ve o alanlar üzerinde siyaset yapar. Ama bu böyledir diye sorunun kaynağını dışarıda aramaya gerek yok. Kürt meselesinin sorunu içeridedir. Sorunun birinci derecede muhatapları Türk yöneticileri ve Türkiye devletidir. Türk halkı ise sorunun çözümü konusunda ağırlığını koymak zorundadır. Kürt halkını tanımak insan olmanın bir gereğidir. Kürtlerin kimlik taleplerinin kabul etmek, insan olmanın temel bilgisidir. Türklerin özgürlüğü ancak Kürtlerin özgürleşmesi ile mümkündür. Üç; Kürt meselesinin çözümü konusunda isteksiz davranan Türk yöneticileri üzerinde baskı kurulmalıdır. Türk halkının Kürt sorunun çözümü noktasında alacağı tavır önemlidir. Çünkü Savaşın yarattığı yıkımı ve ekonomik sonuçlarını halklar çekiyor. Türk emekçiler, Kürt sorununa sahip çıkmalıdır. Çıkmazlarsa; özgürlük alanlarının yarın daralacağını da iyi bilmeliler.
Kobanê’lilerin buradaki akrabaları sokağa çıktı…
Hakkımızdaki iddia çok büyük. Yaptığımız gerçekten devletin birliğini bütünlüğünü yok etmek olsaydı, olayın yaşandığı günün hemen arkasında bizi tutuklardınız. Ama aradan geçen altı yıl sonra bizleri gözaltına alıp tutuklamazdınız. Kobanê’de IŞİD kadınlara tecavüz etmeye, çocuklarını kaçırmaya, erkeklerinin başlarını kesmeye giderken Kobanê’lilerin buradaki akrabaları sokağa çıktı. Mesele bu kadar basit.”
‘Savunmam yarım kaldı’
Parmaksız, mahkeme heyetinin kendisinin savunma hakkını yarım bırakmasına tepki göstererek, “İsmin Bülent Parmaksız. İsmim Bülent Parmaksız. İsmim Bülent Parmaksız. Esas hakkındaki savunmamı yarım bıraktınız. Esas hakkındaki savunmamı yarım bıraktınız. Esas hakkındaki savunmamı yarım bıraktınız. Savunmam yarım kaldı, savunmam yarım kaldı, savunmam yarım kaldı” dedi.
‘Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet’
Parmaksız son olarak şöyle konuştu: “Kişisel beklenti içerisinde girmeksizin Türk ve Kürt halklarına olan derin sevgim nedeniyle anlattım. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet. Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği. Yaşasın sosyalizm.”
Mahkeme heyeti duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verdi.
HABER MERKEZİ