Kobanê Davası’nın 27’nci periyot duruşması bugün başlıyor. Davaya ilişkin hukuki bir beklentilerinin olmadığını belirten HDP Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Serhat Eren, ‘Arkadaşlarımız rehin tutuluyor ve önce bu kumpas davasının kapanması gerekiyor’ dedi
DAİŞ’in Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kobanê kentine dönük saldırılarına karşı Kurdistan başta olmak üzere Türkiye’nin birçok kentine 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde gerçekleştirilen eylemler nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçi hakkında açılan Kobanê Davası’nın 27’nci periyot duruşması, bugün Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan duruşma salonunda görülmeye başlanacak.
Davanın görülen 26’ncı periyot duruşmasında iddia makamının 5268 sayfalık mütalaasına karşı bugün görülecek duruşmada avukatların savunma yapması bekleniyor. HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, Kobanê Davası’nda adli tatilde duruşma verilmesine dikkat çekerek, kısıtlı sürede 5284 sayfalık mütalaaya karşı savunma hazırlığının mümkün olmadığı, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği açıklaması yaptı.
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Serhat Eren, Kobanê Davası’nda yaşanan usulsüzlükleri anlattı. Eren, iktidarın baskısıyla davanın karara bağlanması istendiğini söyledi. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Amed Milletvekili Eren, 26 Aralık 2022’de görülen duruşmada pek çok siyasetçiden beyan alınmamış olmasına rağmen esas hakkında mütalaa alınmak üzere dosyanın iddia makamına tevdi edildiğini, bu durum ile davanın hızlıca karara bağlanmak istendiğinin ortaya çıktığını ifade etti. Yargılamanın iktidarın baskıları altında sürdüğünü dile getiren Eren, iktidarın davayı 14 Mayıs Genel Seçimlerinde de seçim malzemesi haline getirdiğini kaydetti.
5268 sayfalık iddiana için 28 gün süre
Davada savunma hakkının hiçe sayıldığını söyleyen Eren, “Hem siyasetçiler hem de avukatları tarafından defaatle itiraz edilmiş olmasına rağmen bu itirazların tamamı reddedilmişti ve mahkeme heyetince mütalaasını okumak üzere savcıya söz verilmişti. Savcı tarafından 5268 sayfalık mütalaa boş salona karşı okunmuştu. Mütalaaya karşı savunmalarını hazırlamak için sadece 28 gün süre tanınarak, duruşma 1 Ağustos’a ertelendi. 5268 sayfalık iddianameye karşı sadece 28 günlük bir savunma süresi verilmesi, mahkemenin hukuki bir yargılama yapmak gibi bir amacının ve en azından hukuki bir yargılama yapıyormuş gibi görünmek gibi bir derdinin bile olmadığını, pervasızca taraflı ve bağımlı yargı pratiğini bir kez daha göstermiştir” diyerek tepki gösterdi.
‘Bu mütalaayı hazırlayan sarayın ta kendisidir’
Eren, yargılama pratiklerinin 12 Eylül 1980 askeri cunta uygulamalarını aştığını belirterek, bağımsız yargının da ortadan kalktığını sözlerine ekledi. Mütalaayı “iftiraname” olarak tanımlayan Eren, soyut ve temelsiz olduğunu, lehe delillerin de görmezden gelindiğini ve hukuka aykırı delillerin tartışılmadığını söyledi. Eren, “Bu mütalaayı hazırlayan sarayın ta kendisidir. HDP’nin kriminalize edilerek siyaset dışı bırakılma çabasının bir sonucudur. Mütalaanın temel dayanağı, HDP Twitter sayfasından yapılmış bir çağrıdır. Bu çağrı da IŞİD’in Kobanê’ye saldırısı sonrası halk barışçıl gösteri hakkını kullanmak üzere sokağa çağrılmıştır. Bir tweet sebebiyle TCK’daki en ağır ceza isteniyor. Çoğu HDP üyesi olan, yaşamını yitiren insanlarımızın ölümünden, siyasetçilerimiz sorumlu tutuluyor” dedi.
‘Tarihin HDP’ye yüklediği sorumluluktu’
Eren, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairenin kararlarına işaret ederek, yaşanan protestoların HDP’nin çağrısı ile başlamadığını ve yaşanan ölümlerden de HDP’li siyasetçilerin suçlanmayacağının kanıtlandığını ifade etti. Eren, “Mütalaa IŞİD vahşetini görmezden gelen ve IŞİD’e karşı durmayı cezalandıran bir zihniyetin ürünü. IŞİD’in vahşetine karşı yaşamı ve özgürlüğü savunan tüm güçlerin yanında olmak, tarihin HDP’ye yüklediği sorumluluktu. Partimiz, siyasetçilerimiz bu sorumluluğu onuruyla yerine getirdi. Bu tutsaklığın sebebi budur” şeklinde konuştu.
‘Yargı Erdoğan’ın elinde’
Eren, Kobanê Davası’nın 30 Ekim 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında karar altına alınan ‘Çöktürme Planı’nın bir ürünü olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Kobanê’ olaylarından 6 yıl sonra davanın açılması; siyasi saiklerle açıldığının, kumpas davası olduğunun açık göstergesidir. Bu nedenle davaya ilişkin hukuki bir beklenti içine girilmesi doğru olmayacaktır. Hızla karar çıkarılmaya çalışılacak ki ‘HDP Kapatma Davası’nda da ileri sürülebilsin ve siyasetçilerimize hapis cezaları verilerek, tutuklulukları ‘hükme bağlı tutukluluk’ olarak değerlendirilsin. AİHM’in derhal serbest bırakılmaları yönünde verdiği ihlal kararları da boşa düşürülecek. Erdoğan defalarca açıklamalar yaparak, ‘karşı hamlelerimizle işi bitiririz’, ‘yargı ne diyorsa o, çıkaramayacaksınız’ dedi. Meydanlarda halkı HDP’lilere karşı yalanlarla ve algı operasyonlarıyla kışkırttığı bu sözlerle şunu itiraf etmiş oldu: Yargı onun elindeydi. Ne yaparsak yapalım, hangi lehe delil ortaya çıkarsa çıksın, hangi iftiracı tanıkların beyanları çelişirse çelişsin, kaç kere AİHM Türkiye’yi ‘siyasi amaçla tutuklama kararı verildi, bu tutuklama hukuka aykırı’ diye mahkum ederse etsin, siyasetçilerimizin serbest kalmasını ve beraat etmesini mümkün kılacak yargı mensubu var olamazdı” diye belirtti.
Davaya katılım çağrısı
Yargılamayı yapan savcı ve hakimlerin iktidarın güdümünde olduğunu ifade eden Eren, adil bir yargılama için heyette yer alan hakim ve savcıların görevden alınması gerektiğini söyledi. Eren, “Arkadaşlarımız rehin tutuluyor ve önce bu kumpas davasının kapanması gerekiyor. Bu kumpas boşa düşürülmeden, Türkiye’de demokratik bir rejim inşa edilemez. Bu yüzden muhalefetin de bu kumpası ifşa etmesi gerekiyor ve bunun için davayı takip etmesi gerekiyor” dedi.
Kaynak: MA