Kobanê Davası’nda ilişkin açıklama yapan avukatlar, mahkeme heyetinin dosya takibini imkansız hale getirdiğini söyledi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu üyeleri ve avukatlar, Kobanê Davası’na ilişkin basın toplantısı düzenledi. HDP Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıya, komisyon üyeleri ve Kobanê Davası avukatları katıldı.
Hukuka aykırı
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan, davanın 18’inci duruşmasının sona erdiğini, Bircan Yorulmaz ve Mesut Bağcık’ın tahliye edildiğini belirterek, “Müvekkillerimiz cezaevinden bırakıldıktan sonra haberdar olduk. Müvekkillerimiz bize ulaşmak için telefon ve araç arayışına girmiştir. Müvekkillerin savunmalarının alındığı gerekçesiyle tahliye kararı verildiğini öğrendik. Bu kararın tüm müvekkillerimiz için verilmesi hukuki bir gerekliliktir. Yeni bir durum değişikliği olmadığı için müvekkillerimiz bu kadar uzun tutuklama ile karşı karşıya. Bu ayrı bir hukuka aykırılık olarak tarihe not düşmüş oldu” şeklinde konuştu.
Toplumdan kaçırıldı
Dava avukatlarından avukat Cemile Turhallı Balsak, mahkemenin tahliye kararlarında dahi tavrını ortaya koyduğunu belirterek, “Bu dava Ocak 2021 itibariyle kovuşturmasına başlamıştı. Yargılamalar, duruşmalar ise nisan ayında başladı. Siyasetçilerin beyanları alınmaya başlanmıştır. En son duruşma periyodunda 38 celse yapıldı. Mahkeme Eylül 2021 tarihinden beridir her ay iki hafta aralıksız duruşma yapmaktadır. Neredeyse 300 oturumu aşacak şekilde bu yargılama bu aşamaya geldi. Şu an için 18 kişi tutuklu bulunuyor. Bu sabah itibariyle iki müvekkillerimiz tahliye edildi. Bu davada duruşmalar toplumdan kaçılarak ve yargılamanın aleniliğine aykırı bir şekilde Sincan Cezaevi Kampüsünde yüzlerce kolluğun olduğu bir salonda sürdürülüyor” ifadelerini kullandı.
Gizli tanık ifadeleri
Balsak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu dava esas olarak HDP MYK’sını attığı bir tweeti sonrasında açılan bir soruşturmayla başladı. Esas olarak 2911 sayılı kanuna muhalefet ile başlayan soruşturma her nasılsa 6 yıl sonra siyasetçilerin tutuklandığı bir yargılama sürecine dönüştü. Ne oldu da 2911’den TCK 302’inci maddesine kadar TCK’da bir ağır ceza bırakılmadan iddianame tanzim edildi. 4 Kasım siyasi darbesiyle bunun çok yakından bir ilgisi var, bunun farkındayız. Soruşturma 2911’le devam ederken, Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi beklenirken, TCK 302’ye dönüştürüldü, gizlilik kararı alındı. Çok sonra çarpıtılan delillerle, bu delillerin büyük çoğunluğunu gizli tanıklar oluşturdu, en son da biliyorsunuz ki çok sayıda siyasetçi tutuklandı. İddianameyle beraber süregelen ve tutuklulukları devam eden bir kovuşturmalarla karşı karşıyayız.
Siyasetçilere saldırı
Her defasında yeni deliller ortaya çıkardığı söyleniyor. Şapkadan tavşan çıkartılır gibi deliler çıkartılıyor ama her duruşmada bu deliler çürütüldükten sonra mahkeme heyeti keyfi davranarak milli linç öfkesiyle müvekillerimize ve biz avukatlara saldırmaktan hakaret etmekten çekinmiyor. Bütün dava boyunca müvekillerimiz ve siyasetçiler bu davanın bir kumpas davası olduğunu ısrarlı bir şekilde anlatmaya ifşa etmeye ve kamuoyuna karşı bu hakikati yüzleştirmeye çalışacak beyanlarda da bulunuyorlar. Bundan da vazgeçmiyorlar. Mahkeme heyetinin son aşamada ifade veren sorgu veren müvekillerimize yönelik olan keyfi pervasız, pişkince soruları hakikaten bu davanın gizli saikini de ifşa ediyor, ortaya koyuyor. Hatırlarsanız ilk duruşmalar başladığında sorguları yapılan müvekillerimize mahkeme heyeti tarafından bizzat mahkeme başkanı olan Bahtiyar Çolak ve sonrasında başka bir soruşturmadan dolayı ev hapsinde. Çete faaliyetlerinden dolayı yargılanıyor. Her ne kadar sonraki üye başka olarak atanmış olsa da aslında yargılamadaki tutum aynen devam ediyor.
İktidarın hukuk düzeni
HDP Hukuk Komisyonu üyesi ve dava avukatlarından Sipan Cizreli, soruşturmanın başlangıcı ve kovuşturmanın her aşamasında iktidar ve yargının kendi eliyle yarattığı ve hiçbir yerde örneği olmayan bir hukuk düzeni ile karşı karşıya olduklarını belirterek, “Söz konusu yargılamanın HDP ve HDP’li siyasetçilere yönelik ısmarlama bir dava ve bir kumpas olduğunu bu duruşma periyodunda da yaşanan birçok keyfi uygulama ile görmüş olduk. Bir buçuk yılı aşkın süredir devam eden kumpas davasının dün itibariyle 39. celsesini geride bıraktık. Geçtiğimiz 38 celse olduğu gibi, bu celse de hukuken tümüyle çöküş yaşandığı bir noktadayız” dedi.
Siyasi intikam
Cizreli, 24 Ekim’de siyasetçi Aynur Aşan’ın savunma yaptığı duruşmaya değinerek, “Siyasi intikam saikiyle hazırlanmış olan 3530 sayfalık bir iddianame ve sadece Kürt siyasetçi kimliğinden kaynaklı 38 kez ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılanan Aynur Aşan, en temel hakkı olan anadili Kürtçe ile, hazırlanan kumpas iddianamesinin temelini oluşturan siyasi emelleri çürütecek bir savunma yapmak istedi. Savunma süresinin yarısı tercüme ile geçmesine rağmen 25 Ekim Salı günü mahkeme heyeti tarafından ‘İddianame, fiil ve faile ilişkin olmayan ekoloji, hayvan alemi, ahlak gibi konulara giriyorsunuz. Suçlamalara dönük savunmanıza devam edin’ şeklindeki gayri ciddi yaklaşımlar ile Aynur Aşan’ın savunması engellenmek istendi. Savunmasına periyodun diğer günlerinde de devam etmek isteyen Aynur Aşan mahkeme heyeti tarafından sıklıkla uyarılarak baskı altına alındı. En nihayetinde de savunmasını hazırlamış olduğu şekliyle tamamlamayan Aynur Aşan, periyodun ikinci haftasının ilk günü savunmasını bitirmek zorunda kaldı” diye konuştu.
Tanık polise taslak hazırlatıldı
Önce gizli, daha sonra açık olarak dosyada yer alan Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun beyanlarına dikkat çeken Cizreli, şunları söyledi: “Merdan Rüştü Ovalıoğlu kolluk ifadesi için de şunları söylemişti: İfademi alan polisle birlikte bir taslak hazırladık, sonra bu taslak üzerinde düzeltmeler yaptık. Kollukta üzerine saatler çalışılarak, redakte edilerek hazırlanan beyanların, mahkeme huzurunda verilen beyanlar ile birbirini hiçbir şekilde tutmadığını görmüş olduk. Mahkeme heyetinin tabiri caiz ise çok güvendiği tanığa ilişkin çelişkilerin ortaya konmasının ardından her sıkıştığında olduğu gibi heyet başkanın saldırgan tavırları ile karşı karşıya kaldık. Aynur Aşan müdafi olarak söz kurmak isteyen meslektaşımız Cemile Turhallı Balsak’a ceza yargılamasında vekalet ilişkisi zorunlu olmamasına rağmen vekaleti olup olmadığı soruldu. Ardından ‘bugün birinin müdafisisiniz yarın başka bir sanığın, sürekli değişiyor kimin avukatı olduğunuz’ gibi söylemler ile karşılaştık. Aynur Aşan’a ise ‘Cemile Turhalı Balsak sizin avukatınız mı?’ diye sordu. Daha önce defalarca birçok meslektaşımız tarafından her yargılanan siyasetçi müdafi olarak söz kurulmasına rağmen bu sefer heyet başkanın böylesi agresif bir tavır takınmasının tek sebebi dosyada delil olarak nitelendirebilecekleri tek tanık ifadesinin çürütülmüş ve yaratılan atmosferi ortadan kaldırmaya çalışmak de olması. Buna rağmen dün sona eren periyoda ilişkin ara kararlara baktığımızda tanık Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun beyanlarının hala tutuk deva gerekçesi yapılıyor olması akıl almaz bir durum.”
ANKARA