22 sivilin öldürüldüğü Kızıltepe JİTEM Davası’nın duruşmasında mütalaasını açıklayan savcı, zaman aşımını gerekçe göstererek tüm sanıklar hakkında beraat talebinde bulundu.
Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 sivilin asker ve korucular tarafından öldürülmesine ilişkin açılan ve kamuoyunda “Kızıltepe JİTEM Davası” olarak bilinen davanın 18’inci duruşması Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanıklardan Mehmet Salih Kılıçaslan duruşmaya SEGBİS ile katıldı. Müşteki avukat Senem Doğanoğlu, Erdal Kuzu’nun yanı sıra sanık avukatları hazır bulundu.
Kimlik tespitinin ardından duruşma başladı. Mahkeme heyeti savcının mütalaasından önce sanık Kılıçaslan’ın taleplerini sordu. Sanık daha önceki ifadesini tekrar ettiğini ifade ederek beraatını istedi.
‘JİTEM’in varlığı netleşmiştir’
Müşteki avukatlar da esasa ilişkin beyanda bulunarak kayıt altına alınmasını istedi. İlk olarak konuşan avukat Erdal Kuzu, mahkeme heyetine duydukları güvensizliği dile getirerek, “Mahkeme süreci Nurettin Yalçınkaya’nın ölüp ölmediğinin tespit edilmesi ile geçti, bu kadar kanıt ve Yalçınkaya’nın kemiklerine ulaşılmasına, mezarı olmasına rağmen. Konu hakkında tanıklar dinlenmedi. Gelinen noktada bir yargılama yapılmadan bitirilmek isteniyor” dedi. Dosyaya ilişkin iddianameyi hazırlayan savcının şuan Ankara Adliyesi’nde görevinin başında olduğunu hatırlatan Kuzu, “Somut olarak kanıtlar oluşturulmuştur. Kemikler bulundu. Ve JİTEM’in bütün suçları ortaya çıkarılmıştır. JİTEM cinayet örgütünün varlığı netleşmiştir. Bu dava geçmişe yönelik yüzleşme davasıdır. Ama Türkiye’deki tüm kamu davalarında olduğu gibi bir cezasızlık politikasıyla karşı karşıyayız” ifadesinde bulundu.
‘Sonuç belli’
Davanın bir an önce karara bağlanılmak istendiğini dile getiren Kuzu şunları aktardı: “Sonuç şimdiden belli. Ne olursa olsun katılan vekilleri ve insan hakları savunucuları açısından katledildikleri gerçeğini değiştiremeyecektir. Katledilenlerin akrabalarının arayışına karşı cevap verecek bir yargı Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı sağlayacaktır. Devletin zulmünün yaşandığı tespit edilmiştir. Devlet adına suç işleyen sanıkların ceza almasını istiyoruz.”
Mahkeme başkanı avukat Kuzu’nun sözünü keserek “Devlet zulmü diyemezsin” dedi. Kuzu ise”Kelimelere takılmayalım. Devlet adına çok fazla zulüm yapıldı” yanıtını verdi.
‘Delillere rağmen aklanacaklar’
Ardından söz alan müşteki avukat Senem Doğanoğlu da şunları söyledi: “Katledilenlerin aileleri şikayetçi olmalarına rağmen mahkeme heyeti onları dinlemedi. Sadece Yusuf Tunç’un cesedine ulaşılmadı, tanıklar var. Bütün infaz yöntemlerinin tespitine, bu kadar delile rağmen sanıkların yine de aklanacaklarını düşünüyoruz. Ancak emsal içtihatta uysanız dahi, çetelere verdiğiniz cezaları bu davaya da uygularsanız sanıklar yargılanır.”
Savcı beraat istedi
Müşteki avukatlarının esasa ilişkin savunmalarının ardından Cumhuriyet Savcısı Mehmet Hanifi Yıldırım mütalaa verdi. Mütalaasında, “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlarından yargılanan sanıklar, dönemin Jandarma Komutanı emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ile İsmet Kandemir hakkında zaman aşımından dolayı davanın düşmesine ve beraatlarını karar verilmesini istedi.
Savcı mütalaası ardından müşteki avukatları SEGBİS ile alınan ses kayıtlarının çözümlerini talep etti. Mahkeme heyeti avukatların talebini kabul ederek bir sonraki duruşmayı 9 Eylül 2019 tarihine erteledi.