Kızıltepe JİTEM Davasında sanık olan Albay Eşref Hatipoğlu’nun yargılandığı Lice Davasından beraat etmesini değerlendiren Av. Erdal Kuzu, faili meçhul dosyalarının devlet talimatıyla apar topar kapatılmak istendiğine dikkat çekerek, “Bu davaların kapatılması bir kurtuluş değildir” uyarısında bulundu.
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, 22 Ekim 1993’te Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın şüpheli bir şekilde öldürülmesinin ardından polis ve askerlerce yakılan ilçe merkezinde 16 sivilin yaşamını yitirdiği, 36 kişinin ise yaralandığı olaya ilişkin açılan davanın geçtiğimiz günlerde görülen duruşmasında, yaşayan tek sanık dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu beraat etti. Bu gelişmeyle birlikte gözler, Hatipoğlu’nun sanık olarak yargılandığı Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin öldürülmesine ilişkin açılan ve kamuoyunda Kızıltepe JİTEM Davası olarak bilinen davaya çevrildi. 18 Aralık tarihinde görülen son duruşmasında iddia makamından mütalaa istenilen söz konusu davanın da, bugüne kadar faili meçhul cinayetler, köy yakmaları ve boşaltmalarına ilişkin açılan davalar gibi cezasızlıkla sonuçlanmasından endişe ediliyor.
‘Apar topar kapatmak istiyorlar’
Dava avukatlarından Erdal Kuzu, dava gidişatının AKP-MHP ile oluşturulan ittifakın ardından değiştiğini ve dosyanın apar topar kapatılarak, beraatla sonuçlandırılmak istendiği izlenimini aldıklarını belirtti. Lice Davası ile Kızıltepe JİTEM Davasının birleştirilmesi yönündeki taleplerinin daha önce ret edildiğini hatırlatan Kuzu, “O zamanki faili meçhul cinayetler, gözaltında kaybetme ve infaz etme bir devlet politikası idi. Bu politika yasadışı olarak kurulan JİTEM’e yaptırıldı. Nihayetinde bu Meclis Araştırma Raporları ve Susurluk Raporu ile teyit edilmiş bir durumdu. Ve bu ailelerin yoğun çabası, mücadelesi sonucu belli bir noktaya getirildi” ifadelerini kullandı.
‘Davaların kapatılması devlet talimatıyla’
Mahkemelerin çok açık bir şekilde taraflarını belli edecek uygulamalar ve tutumlar içerisine girdiklerine dikkat çeken Kuzu, “Bu anlamıyla bu yargılamaların sanıkların aklanması için kurgulanmış ya da bu zemine çekilmiş yargılamalar olduğu görülüyor” dedi. Kuzu, Kızıltepe JİTEM Davasının son duruşmasını da buna örnek göstererek, “Son duruşmada mahkemenin tüm taleplerimizi reddetmesi, bizi dinlemek istememesi, hatta kimi zaman bizimle polemiğe girmesi, kimi zaman sanık avukatlığını üstlenen pozisyona girmesi bu davaların üzerinin kapatılmak istendiğinin açık kanıtıdır” diye konuştu.
Benzer dava dosyalarının son dönemlerde cezasızlıkla sonuçlanmasının mahkeme heyetlerinin tek başlarına hayata geçirdikleri bir uygulama olmadığını vurgulayan Kuzu, “Bunun arkasında bir devlet aklı olduğunu, devlet talimatı olduğunu düşünüyoruz. Kayıp yakınlarının gözünün içine soka soka bu kadar hukuksuzluğun işlenmesinin izahı olamaz. Bunu kabul etmek de mümkün değil” tepkisinde bulundu.
‘8 kişinin kaybedilen insanlar olduğuna ret
Kızıltepe JİTEM Davasının akıbetinin de diğer davalar gibi cezasızlıkla sonuçlanacağını tahmin ettiklerini belirten Kuzu, şöyle devam etti: “Fakat bu bir gerçeği değiştirmiyor. Kızıltepe JİTEM Dosyası’nda 8 maktul bizzat aileler ve bizler tarafından, o tarihteki cumhuriyet savcıları tarafından kuyulardan çıkarıldı. Resmi prosedürler uygulanarak, bunların kaybedilen insanlar olduğu çok net bir şekilde açığa çıkarıldı. Esasen bu suçları işleyen failler de ortaya çıkarıldı. Bu suçlar insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Zaman ve mekan sınırlaması olmayan yargılamalardır.”
Davanın üstü bugün örtülmek istense daha, bir süre sonra bu suçlardan dolayı aynı kişilerin tekrardan yargılanacak ve cezalandırılacağını dile getiren Kuzu, “Bu nedenle bu davaların kapatılması bir kurtuluş değildir. Elbette ki; bu ailelerin uğraşları, insan hakları aktivistlerinin mücadelesi devam edecektir. Cenazelerin bulunma şekli ve resmi belgeler bunların devlet eliyle gerçekleştirilen cinayetler olduğunu ortaya koymaktadır” dedi.
Kaynak: Ahmet Kanbal / MA