Akademisyen Dr. İsmet Konak, Sovyet Arkeolog Y.G. Pçelina’nın 1924’te Kızıl Kürdistan’a düzenlediği bir seyahate dair belgelere ulaşarak analiz etti
Kızıl Kürdistan üzerine 1923 ile 1930 yılları arasında birkaç bilimsel seyahat düzenlendi. Bu seyahatlerden biri 1924 yılının yaz mevsiminde gerçekleşti. Sovyet Arkeolog Yevgeniya Georgiyevna Pçelina, Kızıl Kürdistan’ı yakından gözlemledi ve izlenimlerini 1932 yılında Sovetskaya Etnografiya isimli dergide, “Azerbaycan’daki Kürdistan Uyezdi Üzerine” başlığıyla yayımladı. Tarihçi akademisyen Dr. İsmet Konak, seyahatin içeriğine ulaştı ve bazı önemli hususları analiz etti:
Araştırılmayı bekliyor
Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti’nin batısında 1923 yılında sayıları nerdeyse 30 bini bulan Kürtler için özerk bir uyezd inşa edilmişti. Kürdistan Uyezdi veya diğer adıyla Kızıl Kürdistan, Sovyet Kürtleri için kısa süre de olsa fırtınada bir sığınaktı. Adem-i Merkeziyetçiliğin önemli sembollerinden biriydi. Bu otonom yapı maalesef 1930 yılında birtakım “entrikalar” sonucu ilga edildi. Kürt halkının yuvası, bazı güçlerce “saman çöpüyle” dolduruldu. Kızıl Kürdistan süreci deyim yerindeyse karın altında bereketli bir toprak misali araştırılmayı bekliyor.
Pçelina’nın seyahati
Bu dönemle ilgili en önemli vesikalardan biri şüphesiz Sovyet Arkeolog E.G. Pçelina’nın seyahatidir. Söz konusu bilimsel seyahat, 1924 yılı yaz mevsiminde Güney Kafkasya Derneği tarafından düzenlendi. Gezi Dağlık Karabağ, Zangezur ve Kızıl Kürdistan’ı ihtiva etmekteydi. Kürdistan’a giden grubun içinde Y.G. Pçelina, G.F. Çursin, Lazo (Akop Kazaryan), T.N. Atabekyan, N.G. Stepanyan ve Kürdistan Yürütme Komitesi’nden Museyib İlyasov yer alıyordu. Gruba daha sonra Minkend köyünden Kürt öğretmen Samed Şahsuvarov da eşlik etti. Seyahatte yer alan Etnograf G.F. Çursin, Kızıl Kürdistan üzerine edindiği izlenimleri 1925 yılında Kafkasya Tarih ve Arkeoloji Enstitüsü’nün “Izvestiya” adlı dergisinde “Azerbaycan Kürtleri: Etnografik Notlar (Azerbaydzhanskiye Kurdy: Etnograficheskiye Zametki)” başlıklı bir makalede kaleme aldı. Bu makale az da olsa Türkiye ve Kürdistan kamuoyunda biliniyor. Ancak Pçelina’nın izlenimleri, ilk defa okuyucuyla buluşuyor. Tabii bu izlenimlerde dikkat çeken bazı kısımları ele alıyoruz.
Kızıl Kürditan’da nufüs
Arkeolog Pçelina, makalesinin girişinde Kızıl Kürdistan’ın demografik yapısıyla ilgili bazı bilgiler veriyor. Uyezdde 35-40 bin dolayında Kürt, 9 bin civarında ise Azerbaycan Türk’ünün meskûn olduğunu yazıyor. Pçelina, 1918-1919 yıllarına kadar bu sahada Ermenilerin de yaşadığını ama bahsi geçen süreçte meydana gelen kargaşadan dolayı hepsinin Zangezur’a yerleşmek zorunda kaldığını aktarıyor.
Kurmancî konuşuluyor ama…
Kürdistan Uyezdi’ndeki Kürtlerin Kurmancî konuştuğunu not eden Pçelina, makaleyi yazdığı 1932 yılı ile geziyi düzenlediği 1924 yılını mukayese ediyor. Buna göre Kürtlerin çevredeki Türkî unsurlarla kurduğu “ticaretten” dolayı eskiye oranla daha fazla Azerbaycan Türkçesi konuştuğunu ve Kurmancî’nin konuşulduğu köy sayısının çok az olduğunu belirtiyor. Normalde 1924 yılında Kızıl Kürdistan’daki Kürtlerin yarısı Kurmancî konuşuyordu. Bu noktada Azerbaycan yönetiminin de “Türkîleşme” eğilimine kasıtlı olarak kayıtsız kaldığı kanısındayız.
‘Diyarbekirli’ aile
Pçelina’nın notlarında dikkat çeken bir başka husus, Kızıl Kürdistan’daki Kürtlerin kökeni. Bu bölgeye ne zaman ve nereden göç ettikleri ile ilgili şöyle bir bilgi veriyor: “Kürtlerin Kürdistan Uyezdi’ndeki varlığı XV. ve XVI. yüzyıllara kadar gidiyor. Bu konuda öncelikle halk arasında bazı rivayetler var. Mesela Ogundar köyünden İlyasov ailesinin soyu Diyarbekir’e dayanıyor. Yine Şalva/Ardaşer köyünde Ermenilerin yerinden edildiği ve İran Horasan’dan gelen Kürtlerin bu köyü ele geçirdiği yönünde bazı anlatımlar var…”
Horasan’dan gelen Kürtler
Gezide adı zikredilen Museyib İlyasov’un Ogundar köyünden olduğu ve dolayısıyla aslen Amedli olduğu unutulmamalı. İlyasov’un bilhassa Kızıl Kürdistan’ın eğitim politikasında aktif rol aldığı ve Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti Eğitim Halk Komiserliği’ne bağlı müfettişlik yaptığı biliniyor. Bunun yanı sıra Pçelina, Horasan’dan gelen Kürtlerle ilgili makalenin dipnotunda detaylı bir malumat veriyor. Buna göre Hacı Husan (Hasan da olabilir) isimli bir Kürt, Şah İsmail döneminde 10 ailelik bir kafileyle Zangezur tarafına geliyor. Bu sırada Şalva, Vagazin, Peçaniz, Kurt-Kadji (Kürthaçı) gibi köyler Zur Keşiş ve Şirin Beg isimli Ermenilerin kontrolündedir. Pçelina’nın anlatımına bakılırsa, Hacı Husan tayfası ve Ermeniler arasında çatışma çıkıyor. Zur Keşiş öldürülüyor, Şirin Beg ise kaçıyor. Köyler çatışmada büyük bir hasar görüyor. Neticede Hacı Husan, 10 ailelik kafilesiyle Şalva ve Vagazin köylerine yerleşiyor.
Kürtlerde ‘Ocak’ geleneği
Pçelina’nın gezisinde özellikle “mağara evler” dikkat çekiyor. Mesela Minkend köyünde bulunan bir mağara evin fotoğrafı çekilmiş. Abdalyar, Karikaasi, Sendlyar, Kizılyav (Kızıllar), Daşlyu, Molla Ahmellyu, Bozlu, Pircahan gibi köylerde hem yapay hem de doğal mağara evlerin olduğu görülüyor. Bu evlerin içinde “ocaklar” yer alıyor. Pçelina, Kürtlerde ocakların aynı zamanda bir “kutsallık” ihtiva ettiğini belirtiyor. Mesela biri doğduğunda ocağın etrafında gezdirilir. Yine ocak önünde yeni doğan çocuğun göbek bağı kesilir. Yeni bir evlilik olduğunda gelin kendi babasının evinde ve sonra damadın evinde bir ocağın etrafında gezdirilir. Ayrıca bir koyun kuzuladığında Kürt’ün ocağında uzun süre sönmeyecek bir ateş yakılır. Ölen bir kişi anıldığında ocağa odun atılır. Pçelina’nın yazdığına göre, Kürtlerde saygın kişilere “ocağın oğlu/kızı”, avare kişilere ise “ocaksız” tabiri kullanılıyor.
Kaynak: MA