İnsan hakları mücadelesi eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesidir… Dünyada çocuklar, kadınlar, LGBT’leri mülteciler, etnik ya da dini azınlıklar gibi bazı gruplar diğerlerinden farklı bazı hak ihlallerine maruz kalabilmektedir… İnsan hakları hareketi de bu grupların yaşadıklarını ayrı bir şekilde görünür kılmak, bu ihlalleri önleyici politikalar talep etmek için çeşitli araçlarla, pek çok çalışma yürütmektedir. Kız çocukları da dünyanın her yerinde, sadece kız çocuğu oldukları için yetişikinlere ve diğer çocuklara göre daha farklı hak ihlallerine maruz kalabilen bir gruptur. İşte bu sebeple geçtiğimiz hafta 11 Ekim’de “Dünya Kız Çocukları Günü” kutlandı. Her ne kadar pek çok kişi tarafından kız çocuğu olan ebeveynlerin kişisel fotoğraf paylaşma günüymüş gibi algılansa da 11 Ekim aslında kutlamadan öte tüm dünyada eşitlik mücadelesinin araçlarından biri.
2012 yılında ilan edilen 11 Ekim, kız çocuklarının cinsiyetlerinden ötürü maruz kaldığı eşitsizlik konusundaki farkındalığın artırılmasını amaçlıyor. Çünkü tüm dünyada kız çocukları çocuk olmalarının yanı sıra sadece cinsiyetlerinden ötürü; ayrımcılığa, şiddete maruz kalıyor, eğitime erişemiyor, sömürülüyor… İşte bu yüzden 2012 yılında BM üyesi ülkeler tarafından alınan bir kararla kutlanmaya başlanan bu günde, kız çocuklarının desteklenmesinin, güçlendirilmesinin önemi vurgulanıyor. Bunun başarılmasının kız çocuklarına yönelik ayrımcılık ve şiddeti de önleyeceği, onların insan haklarından tam ve etkili bir şekilde yararlanmalarını sağlayacağı belirtiliyor.
Türkiye’de kız çocuklarının durumuna bakınca ise ne yazık ki çok iyi bir tablo söz konusu değil. Türkiye cinsiyete dayalı gelişme endeksinde 148 ülke içinde 118., küresel toplumsal cinsiyet uçurumu endeksinde ise 142 ülke içinde 125. olarak alt sıralarda yer alıyor.
Türkiye’de kız çocuklarının %14’ü 18 yaşından önce evlendirilirken bu evlilikler giderek daha da meşrulaşıyor. 2002-2017 yılları arasında Türkiye genelinde resmi nikâhla evlendirilen kız çocuklarının oranı toplam nikah sayısı içinde yüzde 7 oldu.
Kız çocukları evlerde ücretsiz ev işçisi olarak yaşlı ve çocuk bakımında kullanılıyor. Cinsel ve ticari olarak sömürülen kız çocukları haftada 30 saat ağır işlerde çalışıyor.
Eğitim Sen’in hazırladığı rapora göre ders kitaplarında ve eğitimde kız çocukların ayrımcılığa uğramasına yol açan, eşitsizliği üreten toplumsal cinsiyet rolleri tüm çocuklara dayatılmaya devam ediyor. Ders kitaplarında kız çocuklarına daha çok ev içi alanda ya da bu rollere uygun meslekler tavsiye ediliyor. Kız çocuklarına “ev hanımlığı”, öğretmenlik, doktorluk, hemşirelik gibi meslekler önerilirken, kitapların tümünde okul müdürleri erkek olarak gösteriliyor. Tamircilik, yöneticilik, güç gerektiren işler ise hala erkek işi olarak kabul ediliyor.
Aynı rapora göre Türkiye’de cinsel istismara uğrayan çocukların yaş ortalaması 13,7’dir. İstismar edilen çocukların yüzde 71,6’sını ise 14-17 yaş arasındaki çocuklar oluşturuyor ve bu çocukların yüzde 88,3’ü kız çocuğu. İstismara uğrayan çocukların yüzde 52,9’u eğitim hayatına devam edemiyor. Bu çocukların yüzde 4,7’si zihinsel engelli iken, yüzde 7,3’ünün daha önce de istismara uğradığı belirtiliyor. Yani istismarlar önlenmediği gibi yüzde 62 oranında tekrar ediyor.
Vakaların yüzde 81,3’ünde adli rapor verilmiyor. Bununla birlikte adli raporlarda veya hastane raporlarında, bu olayın çocukların yüzde 78,6’sının ruh sağlığını çok olumsuz etkilediği tespit ediliyor.
TÜİK verilerine göre son 10 yılda 482 bin 908 kız çocuğu evlendirildi. Son 6 yılda 142 bin 298 çocuk anne olmak zorunda kaldı ve bu çocukların büyük kısmı dini nikâh ile evlendirildi. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre çocuk evliliği ve nişanlılık nedeniyle eğitime devam edemeyen çocukların yüzde 97,4’ünü kız öğrenciler oluşturuyor.
Kız çocuklarının okullaşma oranı yükselse bile okuldan ayrılma oranları gittikçe artıyor. Sulukule Gönüllüleri Derneği, Toplum Gönüllüleri Vakfı ortaklığında yürütülen “Benim Okulum, Benim Haklarım” çalışmasında kız çocuklarının okulu neden bıraktıklarını anlamaya dair bir araştırma yapıldı. Bu araştırmaya göre kız çocuklarının okul terkinde; ailenin eğitim düzeyi ve rol modeller, yoksulluk, okuldaki ilişkiler, toplumsal cinsiyet rolleri etkili oluyor. Peki ama durum böyleyken; 11 Ekim günü kız çocuklarının -üstelik de genellikle onlara sormadan- fotoğraflarını paylaşmak yerine yapabileceğimiz birşeyler var mı?
Bu sorunun yanıtı da pek çok çocuk hak ihlalinin nasıl önleneceği sorusunda olduğu gibi çok açık: Kız çocuklarının yaşadığı ayrımcılığın, eşitsizliğin, şiddetin, sömürünün ortadan kaldırılmasının yolu hak temelli bir ülke çocuk politikasından ve bunu çocuklarla birlikte talep etmekten, bu talebi yine onlarla birlikte örgütlemekten ve tüm bunları yapmaktan hiç usanmamaktan geçiyor.