AKP hükümeti, deyim yerindeyse tam anlamıyla çuvallamış durumda. Çünkü kendisi nasıl “laikçi ve otoriter” zihniyete karşı meşru talepleri “yanına alarak” yükselmişse, bu kez de “dinci ve otoriter” bir zihniyete karşı meşru talepleri bu kez “karşısına alarak” küçülmekte. Giderek daha fazla insan, AKP yönetiminin otoriterleşmesiyle güvenini kaybedip muhalif cepheye yöneldikçe, aslında olan AKP’nin kendi karşıtını iktidara taşımak gibi bir noktaya gelmesidir.
Bu tür bir “kısır döngü” Türkiye siyasetinde daha önce de birçok kereler yaşanmıştı. Örneğin ellili yıllarda Menderes’in iktidara gelişiyle oluşan olumlu hava, bir süre sonra aynı Menderes’in baskıcı otoriter bir yönetime dönmesiyle hüsranla sona ermişti. Bu döngü dinamiğinin toplumu daha ileri bir düzeye değil de yeniden bir tür başa döndürüyor oluşu üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Bir başka ifadeyle neredeyse tarihsel olarak kendini yineleyen bu olumsuz döngünün gerçek bir dönüştürücü dinamiği haline gelmesi kanaatimce toplumsal bir zihniyet değişimini tetiklemesiyle mümkündür. Bunun da demokrasi çıtasının yükseltilmesinden geçen bir çabayı gerekli kıldığı ortada.
AKP hükümetinin bunları görecek hali yok. O, sözünü ettiğim dinamiğin üzerinde oturmuş kendi nefesini tüketmekle meşgul. Attığı her adım böyle. Örneğin sanıyor ki Sedat Peker’in iddialarına cevap vermezse bir şey de olmayacak. Ama hayat öyle değil. İnsanlar böyle davranmıyorlar. Eğer yapılan anketin verdiği “oran” doğruysa toplumumuzun yüzde 75’i Sedat Peker’in iddialarına inanıyormuş. Siz Peker’in iddiaları yokmuş gibi davrandıkça bu iddialar da yok olmuyor. Aksine bu iddialar toplum tarafından da doğrulanmış oluyor.
Doğrusu geçmişte, 17-25 Aralık olarak tanımladığımızı günlerde, başta Erdoğan’ın olmak üzere yayınlanan bant kayıtlarından toplum olan bitenden kuşkulanmaya başlamıştı zaten. Ama Erdoğan’ın ince ayar müdahaleleri dört bakanı görevden alması ve yolsuzluk iddialarının “yabancı düşmanların” operasyonu olarak tanımlamasıyla birlikte bu badire, o zamanlar atlatılmıştı. Ama şimdi durum biraz farklı. Farklı çünkü bu kez iddialar “polisin içinden” değil, bizatihi AKP ile iş yapmış “içerden” birinden geliyor. Bu nedenle de inandırıcılığı yüksek.
Eğer gerçekten, samimi bir şekilde oturup konuşabilsek, bu döngüyü kırıp gerçek bir gelişme sağlamanın, bir başka ifadeyle toplumsal zihniyet dünyamızı değiştirmenin, ancak toplumun geçmişiyle yüzleşmesiyle mümkün olacağını anlarız. Bırakın Ermeni meselesi üzerindeki yaratılan yalancı rüzgarları, bırakın Alevilik-Sünnilik tartışmalarını, özellikle Kürt sorunu sanırım bu yüzleşme konularının en önemlisi. Geçen yıllarda bu imkanı ziyan ettik ve o nedenle de o kısır döngünün yeniden başına döndük.
Önümüzdeki seçimler o nedenle de önemli. Bir daha bunun olmaması için demokrasi güçlerinin bunları hatırlamasında büyük fayda var.