Boynunda kırmızı fuları, her protestonun en önündeydi o. İlkesi çok basitti: Nerede polis görürsen üstüne atla! Öyle ki, sonunda Şili’nin en ünlü figürlerinden biri oldu
“Revolucionario innato, padre chileno de 32 hijos (reconocidos) y marido de 6 señoras, amigo del pueblo y la peor pesadilla de la policía.”
Bir twitter hesabının biosunda (tanıtım bölümünde) böyle yazıyor. Kaba bir çevirisi şöyle sanırım: “Doğuştan devrimci, Şilili 32 çocuk babası (bilinen) ve 6 kadın kocası, halkın dostu ve polisin en büyük kâbusu.”
Havalı değil mi? Evet, havalı!
Ama hesabın sahibi bir insan değil. O, bir köpek. Adı da, Negro Matapacos. Şili argosunda, aşağı yukarı “Kara Polis Katili” ya da “Kara Polis Yiyen” gibi bir anlama geliyor. Tabii, artık, “rahmetli” demek lazım onun için; çünkü 26 Ağustos 2017’de yitirdik kendisini maalesef.
Herkes sokakta olunca…
Öğrenci milleti her yerde aynı işte. Bir rahat durmuyorlar! Hele Şili’dekiler? Hiç!
2011’de başlayıp, 2012-2013’te de süren, hatta şu anda bile devam eden Şili öğrenci protestolarını birçok kişi hatırlar. Polisle büyük çatışmalar, sokak gösterileri, okul işgalleri… Aslında eylemler bir anlamda Pinochet cuntası döneminin biriktirdiği bir patlamaydı ve zaten başlıca hedefi de o dönemde temelleri atılan vahşi neoliberal sistemin eğitim alanında yarattığı korkunç eşitsizlik ve çarpıklıklardı.
Öğrenciler, ilk kez büyük kitleler halinde Mayıs 2011’de sokağa çıkmışlar, çok kısa sürede eylemler bütün ülkeyi sarmıştı. Üniversitelilerin talepleri, tahmin edileceği gibi, özel üniversitelere verilen devlet desteğinin kesilmesi, bütün ülkede ücretsiz eğitime geçilmesi, öğrencilerin üniversite yönetimine katılması, özel olarak Mapuche halkından öğrenciler için kültürlerarası üniversiteler kurulması gibiydi. Liselilerinki de çok farklı değildi.
Eğitim Bakanı Joaquin Lavin’in özel üniversitelere ayrılan kaynakları artırma girişimiyle tetiklenen gösteriler hızla yayılırken, 13 Haziran’da yaklaşık 100 okul işgal edilmişti bile. 30 Haziran’da ise iki yüz bin öğrenci sokaktaydı ve her tarafta çatışmalar vardı. Sonra, Temmuz ve Ağustos’ta iş büyüdükçe büyüdü, halkın ve işçilerin büyük desteğiyle 25 Ağustos’ta 600 bin kişinin katıldığı büyük eylemler ve genel grevler ülkeyi sarstı. 16 yaşındaki Manuel Gutierrez Reinoso o günlerde polis tarafından öldürüldü. Bu arada, bütün bunlar olurken öğrenciler üç milli eğitim bakanını tahtından etmişlerdi!
Benim meskenim alanlardır!
İşte Matapacos’un sahneye çıktığı zamanlar da tam o zamanlardı! Bütün o gaz bulutlu, molotoflu günlerde, herhalde öğrenci liderleri bile eylemlerdeki dakiklik bakımından onunla yarışamazdı. Kendisine stratejik mesken olarak Merkez Üniversitesi, Santiago de Chile Üniversitesi ve Metropolitan Teknik Üniversitesi’ni seçmişti. Bütün eylemlerde ve polisle çatışmalarda hep en önde yer alıyor, boynundaki kırmızı fularıyla çok ötelerden seçilebiliyordu. Görevi belliydi: Polisi her gördüğünde havlamak ve saldırmak! Bir eylemci, şöyle diyordu onun için: “Binlerce insanın arasında o kadar çok kez yürüdü ki, içimizden biri oldu.”
Bir quiltro’ydu o; yani ırksız köpek. Ama aslında tam sokak köpeği sayılmazdı. Üniversite yakınlarında oturan Bayan Maria Campos’un bakımı altındaydı. Birçok başka hayvanı da sahiplenmiş olan Bayan Maria’nın yanında yaşıyor; gün boyunca girdiği sokak savaşlarından yorulmuş ve ıslanmış halde geldiği evde sızıp kalıyordu. Sabah ise yemeğini yedikten sonra kapının önüne geliyor, Bayan Maria’nın elini başının üstüne koyarak onu kutsadığı tören boyunca sessizce bekledikten sonra ok gibi kapıdan fırlıyordu: Ver elini Alameda Meydanı! İlginçtir, eylem olmayan günlerde evden çıkmıyordu. Bayan Maria, ona eylemsiz günlerde “Oğlum bugün üniversiteye gitmiyor musun” diye takıldığını hatırlıyor.
“Bir defasında” diyor Bayan Maria Campos, “şehrin merkezindeydim ve o yine bir yürüyüşün önündeydi. Islık çaldım, yanıma geldi. ‘Burada ne yapıyorsun? Hemen eve git’ dedim. Bana yaklaştı, vücudunu bacaklarıma sürttü ve sonra yine eyleme gitti. Sanki bana ‘Anne sakin ol, ben iyiyim’ der gibiydi.”
Bugün bile hatırlanıyor
Bütün çatışmalar ve gösteriler boyunca Matapacos iki kere yaralandı. Biri ‘adli vaka’ydı; üniversite yakınlarında başka bir köpekle kavga etmişti. İkincisinde ise, bir polis aracı tarafından ezildi. Protestocular, onu hemen üniversiteye götürdüler ve bir veterinerin müdahalesiyle hayati tehlikeyi atlattı.
Neyse ki Matapacos savaşta ölmedi. 2017 yılına kadar yaşadı ve arkasında bir yığın yavru bırakarak ‘eceliyle’ öldü. Ama genç dostları, ‘eylem yoldaşları’ onu unutmadılar. Hatta ilginçtir, ölümünden daha sonra 2019’da Şili’de yeniden patlayan öğrenci protestolarında her tarafta onun posterleri, fularları, hatta heykeli bile vardı. Çok sonraları New York metrosunda polis baskısını protesto için yapılan bir turnikelerden atlama eyleminde de bütün istasyonları onun fotoğrafları kaplamıştı. Yunanistan’daki protestolar sırasında ünlü olan köpeğin adı da ‘Şilili Loukanikos’ olarak kalmıştı. Kimbilir, belki de işin sırrı, onun da arasına karıştığı yoksul öğrenciler gibi, ‘quiltro’ olmasındaydı: Irksız ve sıradan… Quiltro’lar öyledir çünkü; birbirini kokusundan tanır!